ARAMIZDAN AYRILIŞININ 61. YIL DÖNÜMÜNDE İSMAİL HAKKI TONGUÇ'U YENİDEN ANLAMAK

ARAMIZDAN AYRILIŞININ 61. YIL DÖNÜMÜNDE İSMAİL HAKKI TONGUÇ'U YENİDEN ANLAMAK

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

"Enstitülerde bisiklet, motosiklet kullanma işini, bir müzik aracı çalmayı, şarkı söylemeyi, milli oyunlar oynamayı herkes öğrenmelidir. Tüm zorluklarına karşın, kız-erkek, yaşamın çeşitli işlerine, eğlencesine, acılarına ortaklaşa katılmalıdır. Bayağı olan her şeyden kaçınmak, korunmak koşuluyla kız-erkek yaşamı tümüyle yaşamalıdır." İsmail Hakkı TONGUÇ

 

            1893 yılında Bulgaristan'ın Tataratmaca köyü doğumlu Köy Enstitülerinin kuramcısı, uygulayıcısı, Cumhuriyet Eğitim Devrimcisi İsmail Hakkı Tonguç 23 Haziran 1960 tarihinde aramızdan ayrılır ve 24 Haziran 1960 tarihinde Cebeci Mezarlığında sonsuzluğa uğurlanır. Aramızdan ayrılışının 61. yılında Tonguç, evrensel pedagojiye; eğitim hakkı,  demokratik eğitim, hümanist eğitim, ezbersiz eğitim, sanat eğitimi, bütünsel eğitim; laik, demokratik, bilimsel eğitim değerlerine yaptığı katkılarla günümüzde yaşamaya, ışık saçmaya devam ediyor.

            Tonguç'un öz yaşam öyküsü  düşün dünyasının oluşumunda önemli rol oynar. Köyünde ilkokulu, Silistre'de  Rüştiye'yi tamamladıktan sonra 1914 yılında İstanbul'a geldiğinde bir Osmanlı Paşasının daha o yıllarda "Paran varsa okursun." sözleri onu çok etkiler. Kastamonu Öğretmen Okulunda öğrenci olmak için katır üstünde ve zaman zaman yürüyerek Kastamonu'ya ulaşma sürecindeki gözlemleriyle   Anadolu yoksulluğu ile tanışır.  Kastamonu ve İstanbul Öğretmen  Okulu sonrası Almanya'da güzel sanatlar eğitimi ve sonra  Eskişehir Öğretmen Okulunda öğretmenlik yaparken yaşadığı Yunan işgali yaşamının dönüm noktaları olur. Tüm bu süreçler sonunda onun düşün dünyasında oluşan  "eğitim hakkı ve anti-emperyalist" bilinç yaşamının her aşamasında onun rehberi olur.

            Tonguç,  1926 yılında Mustafa Necati'nin Milli Eğitim Bakanlığı döneminde bakanlıkta yeni oluşturulan seyyar sergi müdürlüğü görevine atanır. Büyük bir olasılıkla Maarif Müfettişi Hasan-Ali Yücel ile bu dönemde ilk beraberlik oluşur. Daha sonraki dönemlerde önce Hasan-Ali Yücel Gazi Eğitim Enstitüsü müdürü olur ve oradan da Ortaöğretim Genel Müdürlüğüne atanır.  Tonguç ise Gazi Eğitim'de önce Resim-İş Bölümünü kurar ve sonra  1934-1935 yıllarında da müdürlük görevlerinde bulunur. Tonguç, 1936 yılında bakanlıkta  İlköğretim Genel Müdürüdür ve Mustafa Kemal'in önerisiyle gelişen Eğitmen Kursları projesinin  hayata geçirilmesi için köy köy dolaşıp araştırma yapmaktadır. Cumhuriyet 35 bin okulsuz, öğretmensiz köye modern tarım ve hayvancılıktan da anlayan  "eğitmen öğretmeni" yetiştirmeyi gündemine almıştır. "Canlandırılacak Köy" yolunda hedef belirlenmiştir; köy kendi çocuklarıyla içten canlandırılarak orta çağ ikliminden yeni çağ iklimine taşınacaktır. Tonguç, 1938'de Milli Eğitim Bakanı olan Yücel ile beraber eğitim yoluyla toplumun dönüştürülmesi uğraşında artık beraberdirler. Onların yaşamlarının örtüşmesi, aydınlık bir Türkiye tutkuları,  ortak aklı hayata geçirmeleri Eğitmen Kursları deneyiminden sonra 17 Nisan 1940 tarihinde ülkenin  gereksinmelerini temel alan işlevsel  eğitim anlayışıyla Köy Enstitüleri yasasının TBMM'de kabulünü sağlayacaktır. Köy Enstitüleri kuruluş sürecinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün çok önemli desteği vardır. Yücel, TBMM'de ve tek parti CHP içinde  dengeler ile meşgulken Tonguç askeriyeden alınan bir jiple (dört çeker araçla) gece gündüz alandadır ve Köy Enstitülerinin kuramı, uygulamaları, yer seçimi, müdür ve öğretmenleri ile büyük enstitü ailesini "Canlandırılacak Köy" tasarımını hayata geçirmek için emek vermektedir.

TONGUÇ, PEDAGOJİ VE İŞ EĞİTİMİ

                Tonguç, özgün enstitü eğitim sisteminin yaratıcısı çağdaş bir eğitimcidir. Enstitülerin pedagojiye katkısını  "Köy Enstitüleri pedagoji alemine yeni değerler katan, çocuğu modern pedagojinin ilkelerine uyarak eğiten, haklarına kavuşturarak ona çocukluk ve gençlik çağının özelliklerine göre yaşamayı sağlayan; onu etkin duruma sokan ve bu bakımdan pedagojinin gelişmesine hizmet eden kurumlardır" ifadeleriyle açıklar. Tonguç enstitü deneyimi ile birlikte okul kavramını "Köyü canlandırma davası, eski okulla yeni okul davasıdır. Okul artık yenileşmelidir. Eskimiş okul demek, türlü bakımlardan değerini kaybetmiş, öğrencilerine ve çevresine fayda sağlayamayan, hatta bazı yönlerden onlara yük olan veya zararı dokunan okul demektir." ifadelerini kullanır ve devam eder: "Enstitülerde Türk çocuğunun yaratıcı kudreti meydana çıkarılmış, gelenekçi okulun çocukları ezen, yıpratan sakat usulleri yerine yeni metotlar geliştirilmiştir. Eğitim için çocukları yaşamdan söküp duvarlar arasında yetiştirme yerine, gerçek yaşamın içinde, yetişkinlik yetki ve sorumluluklarıyla, gerçek yaşamın işlerini öğretim aracı olarak kullanarak, iş aracılığı ile iş için meslek için yetiştirmek gerek." Bu ifadeleriyle düşün dünyasındaki  yeni okulu tanımlar.

            Tonguç, 3803 sayılı Köy Enstitüleri yasasını ve  bazı maddelerini: "Birinci maddesi bu kurumların amacını ve ziraat işlerine elverişli arazi bulunan yerlerde açılacaklarını; üçüncü maddesi, enstitülere tam devreli köy okullarını bitirmiş sıhhatli ve müstatit köylü çocukların seçilerek alınacaklarını; beşinci maddesi, bu müesseselerde tahsillerini bitirerek, öğretmen tayin edilenlerin Maarif Vekilliğinin göstereceği yerlerde yirmi  sene çalışmaya mecbur olduklarını, altıncı maddesi enstitülerden mezun öğretmenlerin  tayin edildikleri köylerin her türlü öğretim ve eğitim işlerini  göreceklerini  ve görevli bulundukları köylerde  bizzat meydana getirecekleri örnek tarla, bağ ve bahçe, atölye gibi tesislerle köylülere rehberlik edeceklerini, köylülerin bunlardan faydalanmalarını sağlayacaklarını kesin olarak saptamaktadır" (1)  şeklinde yorumlar. Tonguç, yasanın  bu maddelerde yer alan hükümleriyle, köyler için yeni ve canlı bir öğretmen tipi yaratılması imkânlarının hazırlandığının altını önemle çizer.  

            Tonguç, açıklamalarında enstitülerde ziraat ve atölye işlerine önem verilirken, nazari derslerin de geleneğe göre ve ezbercilik şeklinde okutulamayacağını işaret eder ve "Tabiatın içinde, tarla ve bahçelerin arasında açılan bir kurumda, biyoloji dersinin derslikte ve kara tahta başında okutulması artık gülünç bir şey olacaktı. Tıpkı bunun gibi ekilip biçilen, çadır hayatından başlanarak yeni yapılar kurulan, hayvan beslenen bir müessesede fizik, kimya, aritmetik ve geometri derslerini bu olaylarla bağlılık yaratmadan okutmaya kalkışmak büsbütün gülünç olurdu. Onun için bütün derslerle ilgili metotların kökten değiştirilmesi, dersin iş içinde ve iş vasıtasıyla öğretilmesi lazım geliyordu." ifadeleriyle enstitü eğitimindeki hedefleri açıklar. Tonguç, açıklamalarında enstitülerin nasıl kurulduğuna ilişkin olarak, "Yeri gelmişken bir noktayı açıkça belirtelim ki, Köy Enstitüleri, bazılarının iddia ve zannettikleri, sürekli olarak etrafa yaymaya çalıştıkları gibi, bir tek şahsın verdiği ilhamla meydana gelivermiş kurumlar değildir. Esasen bu mümkün de değildi. Onlar, Türk eğitmen, öğretmen ve aydınlarının müşterek çalışmalarından, millet enerjisinden doğmuş tam manasıyla milli kurumlardır" açıklamalarıyla bugün hala bu konuda enstitülerin kuruluş sürecini anlamayanlara yanıt veriyordu adeta.  Enstitülerin halkın işbirliği sayesinde, ıssız dağ başlarına veya boz topraklı susuz ovalara kurulduğunu ifade ederek   bu kurumların hepsinin  suya, elektriğe, bağ ve bahçeye kavuştuğunu buralara binlerce köylü çocuğu alındığını, binlercesinin enstitüleri bitirerek köylere dağıldığını söyler ve ekler: "Onların ayak bastıkları köyler de tıpkı enstitü kurulan köyler gibi canlanmaya yüz tuttu. Bu işlerin başarı ile yürütülmeleri, yukarıda kısaca mahiyeti belirtilen 3803 sayılı kanun sayesinde mümkün olabildi. Köyü canlandırma ülküsü uğruna emek harcayanlar, bütün işleri bu kanunun hükümlerine uyarak yürüttüler."

            Tonguç, yazılarında aydın kavramını, "Aydınları serbest okuma alışkanlığı kazanmayan toplumlarda, düşündüğünü yazan ve açıklayan pek az insan olur. Böyle insanların kıt olduğu yerlerde, fikir hayatı canlanamaz. Toplumun en önemli işleri kanılarını saklayan, esen rüzgara göre fikir değiştiren kişilerin elinde kalır. Bu gibiler asla ilke adamı olamazlar, günlük politik havaya göre yön değiştirirler. Öğretmenlik mesleği, fikirsiz, ilkesiz insanlarla güçlenemez."   ifadeleriyle aydın ve öğretmen kavramını tartışır. Görüldüğü gibi saptamaları hala günceldir. Dr. Engin Tonguç babası İsmail Hakkı Tonguç'u  diğer eğitimcilerden ayıran en önemli özelliğin onun tüm konuşma ve yazılarında, sömüren-sömürülen çelişkisini vurguladığı saptamasında bulunarak  "İnsanlığın çabası bu çelişkiyi ortadan kaldırmaksa, eğitim de bu amaçla bir araç olarak kullanılmalıdır. Ona göre eğitim, toplumsal değişimi, devrimsel süreci hızlandırmalı, kimsenin sömürülmediği, kişinin yeteneğine göre kişiliğini geliştirebileceği bir mesleği kolayca edinebileceği, bilinçlenmiş bireylerin haklarını savunabilmek için özgürce örgütlenebilecekleri, egemenliğin halkta olduğu, uygar, varlıklı, mutlu bir toplumun yaratılmasına hizmet edecek bir araç olarak kullanılmalıdır."  yorumunu yapar.

                Tonguç, İsviçre'de 1952 yılında yayınlanan Pedagoji Ansiklopesinin 455. sayfasında "Türk İlköğretim Reformcusu, kısacası köy öğretmeni, Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yenileşmesi için bir akıncıydı." ifadeleriyle onurla yer alır. Tonguç, ülkemizi Köy Enstitüleri kazanımıyla   evrensel dünyaya taşımıştır. Tonguç, 1920'li yıllardan itibaren tüm emeğini Türkiye toplumunun ilkel koşullarında yaşayan ve sessiz çoğunluğu olan köylülerin sorunlarının analizine ve çözümüne adamış, "Öğrenci iş için, iş içinde, iş aracılığı ile eğitilir. Bilmek yapabilmektir." anlayışıyla enstitü eğitimini şekillendirmiş unutulmayan bir Cumhuriyet devrimcisidir. Günümüzdeki arayışlarda aydınlık bir referans olmaya devam eden  Tonguç için son sözü Yaşar Kemal'e bırakalım: "Baba Tonguç bir şey biliyordu: İnsanların en büyük haklarından biri, birincisi okuma haklarıdır. Karanlıklardan kurtulma haklarıdır. Bunun için çarpıştı. Ve bunun için öldü. Hem de bahtiyar öldü. Tonguç, tarihimizin büyük adamlarından biriydi. Aydınlıklarımız onlardan gelir, öyle adamlardan". Anısına saygıyla.

Kaynak: Tonguç'a Kitap (1961), Ekin Basımevi, İstanbul

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI