ÇEDES'TEN ARTUKLU ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜNE ÜLKE GÜNDEMİ
Prof.Dr.Kemal Kocabaş
Türkiye'de ülke gündemi artık hergün değişiyor. Yerel yönetimlere kayyum atamaları, yenidoğan çetesi, yoksulluk, emeklilerin yoğun tepkileri, metal, maden işçilerinin grevi, atanmayan öğretmenlerin çığlıkları, aile hekimlerinin kendilerine dayatılan yönetmeliklere itirazı ve iş bırakmaları, kadın cinayetleri, Atatürk hava alanında 45 kişinin ölümüne neden olan patlamanın sorumlusu ve 46 kez müebbet hapse mahkum olmuş altı IŞİD militanının aniden tahliye edilmeleri, siyasal iktidarın muhalif belediyelerin çalışmalarını engellemek adına belediyelerin bütçelerine bloke etme çabaları, belediyelerin kreş açmalarından, öğrencilere bir öğün yemek ve okullara temizlik desteğinden duyulan rahatsızlıkları ve engelleme çabaları..Tüm bu ağır gündeme Suriye'deki Cihatçı grupların yönetime gelmeleri sonucunda yaşanan kaos da eklendi.
EĞİTİMDE NELER OLUYOR
Son yılarda Milli Eğitim Bakanlığı artık ülkedeki gericiliğin merkezi oldu. Eğitimde dinselleştirme adına her tür adımları atıyorlar. Okullara yazılan bir yazı ile yılbaşı kutlamalarının yasaklanması, yine bir başka ilde taşımalı eğitim yapan araçlarda kız öğrencilerin ön tarafta oturmaması gerektiğine ilişkin çağ dışı yasaklamalar son günlerde basında yer aldı. Bakanlık, 100 bin ücretli öğretmenin maaşlarını ödeyemezken, öğrencilerin beslenme sorunlarını, okulların güvenlik, temizlik gibi eğitimin temel sorunlarını çözmek yerine, siyasal İslamcı bir anlayış ve toplum mühendisliğiyle okullarda tarikat ve cemaatlara alan yaratıyor.
Son günlerde İzmir-Bornova ilçesindeki 99 okulda ÇEDES projesi çerçevesinde din görevlilerin atanması ÇEDES tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Bornova'da pek çok demokratik kitle örgütü bu atamayı düzenlenen etkinliklerle protesto etti. 2022-2023 eğitim öğretim yılında okullarımızda uygulanmaya başlayan, Millî Eğitim Bakanlığı'nın Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile imzaladığı "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" (ÇEDES) projesi eğitimin dinselleştirilmesi sürecinde hızla yaygınlaştırılıyor. Bilimsellikten, laiklikten uzak bu proje ile "okul ve cami" gibi farklı kurumların işlevi iyice karıştırılmaya başlandı. Okul, öğrencilerin "niçin, neden, nasıl" sorularını sordukları eğitim ortamlarıdır. Öğrencilerin doğuştan getirdikleri yetilerin, filizlendiği, şekillendiği onların insanlaşma, toplumsallaşma, sosyalleşme süreçlerinin üretildiği alanlardır. Camiler ise ibadet edilen, soruların sorulmadığı, inanç dünyasıyla ilgili alanlardır. Okul akıl ve bilimi esas alır, cami ise inancı esas alır. ÇEDES projesi bu anlamda sorunludur. Projenin adındaki "çevreme duyarlıyım" ifadesi projeyi sempatik gösterme adına yapılan bir aldatmacadır.
Bu proje ile imamlar okullara "manevi danışman" olarak atanırken öğrenciler ile cami, mezarlık ziyaretleri ve temizliği, okula Kâbe maketi getirilerek tavaf edilmesi, şeytan taşlama ritüellerinin temsili olarak yapılması, sınıfa getirilen mezar maketinin başında değerler eğitiminin konusu olarak sabır etkinliği, kurban kesme ritüeli ve benzeri uygulamalar yapılmaktadır. Soyut işlem sürecine biyolojik olarak geçmemiş öğrencilere verilen bu dinsel öğreti ve ritüellerin çocukların ruh ve zihin dünyalarını, kişiliklerini olumsuz etkileyeceği açıktır. İmamlar okullarda çevre-ekoloji eğitim veremezler. Böyle bir eğitimleri yoktur. Okullara atanan imamların pedagojik formasyonları da yoktur.Onların derslere girmesi pedagojik bir cinayettir. Öğrencilere çevre-ekoloji etiği, barış etiği, davranış etiği gibi kavramlar rehber, psikoloji ve felsefe öğretmenleri tarafından verilmelidir. ÇEDES projesi pek çok başlıkta sorunludur. Pedagojik formasyon almış atanmayan pek çok öğretmen varken din adamlarının okullara atanmasını anlamak mümkün değildir. Sayıları hızla artan İlahiyat ve İslami Bilimler Fakülteslerine her yıl 30 bine yaklaşan öğrenci kayıt olmaktadır. Siyasal iktidar bu fakültelein mezunlarını iş alanı açmak için eğitimi katletmeyi mi hedeflemektedir? Bu soruları sormaya hep devam edeceğiz. ÇEDES projesinin izlenmesi ve velilerin bu konuda uyarılması anlamında veli dernekleri, öğretmen sendikaları ve eğitim dernekleri omuz omuza bu gerici yıkıma karşı durmalıdır. Sayın Özgür Özel, Hasanoğlan'da yapılan eğitim zirvesinde iktidara geldiğimizin "ikinci günü ÇEDES projesini yok sayacağız" sözü bu anlamda izleyeceğimiz değerli bir çıkış olmuştur.
MARDİN ARTUKLU REKTÖRÜ VE MEDRESELER
Ülke düzeyinde eğitimde dinselleştirme bakanlık tarafından bir devlet politikası haline getirilirken üniversitelerde de bilim dışı etkinlikler hızla artmaktadır. Rektör atamalarında nesnel bilimsel ölçütler ve liyakattan çok tarikat ve cemaatlarle ilintili isimlerin tercih edildiği gerçeğini biliyoruz. Medreselerle ilgili Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özcoşar'ın açıklamaları basında yer aldı. Bu üniversitenin konferans salonunda 8-9 Ekim 2022'de "Akademi-Medrese Buluşmaları Teoriden Pratiğe Karşılaşmalar" çalıştayı düzenlendi. Çalıştay, "Mardin Artuklu Üniversitesi Kadim Akademi, Uluslararası Müslüman Alimler Dayanışma Derneği (UMAD), Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) ve CİHANNÜMA Derneği" işbirliği ile geçekleşti. Şu an an yasadışı olarak var olan medreselerin temsilcilerinin ve Mardin Valisin de katıldığı bu çalıştayda yapılan konuşmalarda üniversitelerin medreseleştirilmesi ana fikirli söylem öne çıkmış. Rektör konuşmasında "Medrese, modern dönemle birlikte rolünü akademik kurumlarla paylaşmıştır. Klasik eğitim geleneğini sürdüren medrese ile modern eğitim modelini benimsemiş akademik kurumlar İslami ilimlerin öğretilmesinde toplumumuzun bir gerçekliği olarak varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla farklı profillere sahip olan bu kurumların tecrübesini ele alarak birlikte değerlendirmek ve bir buluşmaya dönüştürmek, bu kurumların imkan ve fırsatlarını saptamamızı sağlayabilir. Söz konusu ihtiyacın karşılanması, birçok açıdan medrese ve akademinin imkan ve fırsatlarını birlikte tartışan akademik bir buluşmayla mümkün olabilir." diyerek Tıpkı ÇEDES projesi gibi çağdışı bir anlayışla medrese-üniversite ortaklığını öngörüyor.
7-8 Aralık 2024'te Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesindeki Selahaddin Eyyübi Camisi'nde düzenlenen "Akademi-Medrese Buluşmaları 2 Medresenin Geleceği Çalıştayı"na Kuveyt, Malezya, Suudi Arabistan'dan gelen akademisyenler katıldı. Bu çalıştayda medreseler övgüsünü yapan rektör Prof. Dr. İbrahim Özcoşar'ın konuşmasında: "Modern bilime yaptığınız en önemli eleştirilerden biri de modern bilimin emperyal bir sömürü aracına dönüşmüş olmasıdır. Modern bilime karşı antiemperyal bir tavır geliştirirken medrese geleneği bu coğrafyaya yönelik sömürgeci girişimlere karşı daha baştan beri mücadeleci bir tavır geliştirmiştir. Cumhuriyet döneminde medreselerin kendilerini var olma mücadelesi içinde bulmaları sonrasında yaşanan travma, bir medrese tutumu ortaya çıkardı, şehirlerden gözden ırak köylere çekilmek zorunda kaldı." gibi bilimsel olmayan ifadeler yer almıştır. Bu konuşmayla üniversite kavramını İslami bilgilerin öğretilmesi sürecine indirgeyen rektör üniversite kavramına, doğasına çok uzak bir noktada olduğunu göstererek siyasal İslamcı anlayışını ortaya koymuştur. Çok açık ki günümüzde medreseleri konuşmak çok gerilerde kalmıştır.Eğer modern bilim biyoteknoloji gibi bir bilim dalı üretmeseydi Covid döneminde daha çok sayıda insanı kaybedeceğimizi biliyor muydu acaba? Yine bugün modern bilimlerdeki ve teknolojideki gelişmelerle yaşam akmaktadır.
Medreseler din eğitimi yapan Osmanlı kurumlarıydı. Türkiye'de 1924'te çıkarılan ve "3 Mart Devrim Yasaları" arasında sayılan "Öğretim Birliği (Tevhidi Tedrisat) Yasası"yla kapatılan medreseler AKP tarafından tekrar hayata geçirilmeye çalışılıyor. Vakıf adı altında örgütlenen tarikat ve cemaatler, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sağladığı "Kuran kursu" adı altında yasadışı medrese faaliyetlerini sürdürüyor. Basından yansıdığı kadarıyla Diyarbakır'daki çalıştayı da; "Diyarbakır İl Müftülüğü, Diyanet Akademisi Başkanlığı Diyarbakır Dini Yüksek İhtisas Merkezi, Mardin Artuklu Üniversitesi, Dicle Üniversitesi ile terör örgütü Hizbullah'a yakınlığı ile bilinen Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) ortak olarak düzenledi. MEDAV'ın başkanlığını Diyarbakır'da "Kuran kursu" adı altında yasadışı şekilde faaliyet yürüten "Suffe Yatılı Erkek Kuran Kursu"nun (Suffe Medresesi) baş müderrisi Tayyip Elçi" gibi kuruluşların düzenlediğini öğreniyoruz.
SONUÇ
Parti devleti, eğitimde dinselleştirme ve piyasalaştırmayı bir devlet politikasına dönüştürmüştür. Eğitimin tüm basamaklarında bu politikarın izlerini görebilmekteyiz. Özellikle Suriye'de kurulacak olası bir siyasal İslamcı iktidar ile IŞİD, El Kaide, Taliban benzeri radikal örgütlenmelerin örgütlerin varlığı ve etkileşimleri ileriki yıllarda Türkiye için tehdit olması olasıllığı vardır. Bu konuda çok dikkatli olmalı ve ülkenin demokratik güçleri siyasal İslamın bu dayatmalarını dayanışmayla, doğru söylemlerle demokratik hukuk devleti süreciyle aşmalıdır.