ÇÖZÜM KÖY ENSTİTÜLERİ SEMPOZYUMU VE FİNLANDİYA- KÜBA EĞİTİM DENEYİMLERİNDEN NOTLAR

ÇÖZÜM KÖY ENSTİTÜLERİ SEMPOZYUMU VE FİNLANDİYA- KÜBA EĞİTİM DENEYİMLERİNDEN NOTLAR

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

            23 Haziran 2022 günü Ankara'da "Dünden Bugüne Çözüm Köy Enstitüleri Sempozyumu"nda "ne yapmalı" bölümünde bildiri sunmak için davetliydim. CHP Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Kaya ve çalışma arkadaşları, 21 Köy Enstitüsü yerleşkesine yaptıkları inceleme gezisi sonrası düzenledikleri dört oturumluk sempozyumla gezi  gözlemlerini ve değerlendirmelerini sunarak çok sayıda eğitimcin katılımıyla Köy Enstitüleri gerçekliğini ve ne yapmalıyı tartışmaya açmışlardı.  Sempozyumun ilk panelinde Dr. Nurcan Korkmaz'ın başarılı yönlendiriciliği  ve çevirileriyle "Uluslararası Deneyimler" başlığı altındaydı ve konuşmacılar Finlandiya büyükelçisi ile  Küba İstanbul konsolosuydu. 16-18 Nisan 2018 tarihleri arasında Balçova Belediyesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği (YKKED) olarak düzenlediğimiz "Eğitimde Adaleti ve  Geleceği Düşünmek"  başlıklı sempozyumda  davet ettiğimiz Küba temsilcisi "Sosyal Kalkınmanın Aracı Olarak Eğitim: Küba Örneği", Finlandiya temsilcisi  ise "Finlandiya'da Eğitim" başlıklarıyla konuşma yapmışlar ve sempozyum kitabında bu konuşmaları yayınlamıştık (1). 26 Eylül 2019 tarihinde de Sahleberg'in 2018 ve 2019 yıllarından Finlandiya Eğitim Sistemlerini anlattığı kitaplara dayanarak "Köy Enstitüleri ve Finlandiya Eğitim Sistemi" adlı karşılaştırmalı bir makale yazmıştım(2). 23 Haziran günü Ankara'da  bizzat ilgililer tarafından iki ülkeye ait deneyimleri  ilgiyle dinlerken notlar almıştım. Bu notları yazıya dönüştürerek okurlarla paylaşmak istedim.

            Fin Büyükelçi konuşmasını  yazar Grigory Petrov'un  1800'lerin son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için bir avuç Fin aydının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlattığı  "Beyaz Zambaklar Ülkesi" adlı Türkiye'de çok bilinen kitabını salonda kimlerin okuduğunu sorarak konuşmasını başladı. Salonun çoğu bu kitabı okumuştu. Finlandiya'da 20. yüzyılın ilk yıllarında kırsal kesimdeki çocukların sadece üçte birinin okula  gittiği bilgisini salonla paylaşan  büyükelçi  1921 yılında çıkarılan  zorunlu eğitim yasasıyla  herkes için eğitim felsefesine dayalı modern bir eğitim sistemine geçiş yapıldığının altını çizer. Büyükelçi'nin Finlandiya'nın   bağımsızlığını ilan ettiği 1917'den  günümüze  eğitimi gelişimin  anahtarlarından biri olmuştur saptamasını yaparken Türkiye'de de 1923 Cumhuriyet Eğitim Devrimi ile ilk 25 yılda sağladığı başarıları  ve bugünü düşündüm konuşmayı izlerken. Büyükelçi,  Finlandiya Eğitim Sisteminin dünyanın en iyi işleyen eğitim sistemlerinden  olduğunu belirterek    tüm yurttaşlarına cinsiyet, sosyo-ekonomik durum, dilsel ve kültürel geçmişine bakılmaksızın eğitimi herkesin kullanımına sunmayı önemsediklerini belirterek  "Finlandiya'da bugün her okul iyi bir okuldur, herkes için eğitim"  değerlendirmesini yapar.  "Herkesin eşit öğrenme fırsatlarına ve yüksek nitelikli eğitim ve öğretime erişime sahip olması gerektiği" anlayışının temel ilke olarak kabul edildiğini,  öğrenme ortamlarının  yeniliğe teşvik eden,  yaratıcılığı geliştiren ve bireyin gelişimine  olanak sağlayan  etmen olduğunu işaret ederek konuşmasında "sürdürülebilir ekonomik büyüme ve refahı sağlamanın en iyi yolu, tüm vatandaşların yetkinlik ve yeteneklerini harekete geçirmektir" saptamasını yapar. Konuşmanın bu bölümünü dinlerken  ülkemizde eğitim alanında yaşanan sınıfsal, cinsiyet tabanlı ve bölgesel eşitsizlikleri düşündüm. !940'lı yıllarda kurulan Köy Enstitülerinin ülke düzeyindeki eşit dağılımını ve ülkenin tüm çocuklarına uyguladığı ayrımsız eğitimi düşündüm.

            Büyükelçi konuşmasında ülkelerinde hiçbir yurttaşı geride bırakmamayı ilkesel bir yaklaşım olarak  baktıklarını,   bir milletin gerçek potansiyelini ancak her vatandaşının kendi potansiyelini açığa çıkarma olanağı  olursa gerçekleştirebileceğini ifade etti.   Büyükelçiyi dinlerken   Köy Enstitülerinin kuramcısı İsmail Hakkı Tonguç'un 1940'lı yıllarda ifade ettiği ".Enstitülerde, Türk çocuğunun yaratıcı kudreti meydana çıkarılmış, gelenekçi okulun çocukları ezen, yıpratan sakat usulleri yerine yeni metotlar geliştirilmiştir" sözlerini anımsayarak Tonguç'un öngörüsünü selamladım.  Büyükelçi konuşmasında her okulun iyi okul olduğunu ifade ederek okullara arası eşitsizliğin olmadığını ifade etti. Türkiye  ise  günümüzde en başarılı  okul ile en başarısız okul arasında standart sapmanın en büyük   olduğu ülkeler arasında.  Okullar arası eşitsizlik çok belirgin.  Büyükelçi okulların, dengeleyici, kapsayıcı özelliklerini vurgu yaparak  Fin Eğitim Sisteminin  OECD ülkelerinde performans anlamında ikinci sırada olduğunu ifade etti. Okul yemeklerinin, farklı geçmişlere sahip çocuklar arasında bir dengeleyici işlevi gördüğünü, fırsat eşitliğini güçlendirerek  öğrenmeyi teşvik ettiğini söyleyerek  "Finlandiya'daki ilkokuldan liseye kadar tüm öğrencilere her gün ücretsiz, besleyici okul yemeği verilir. Yüksek öğrenimde de öğrenciler yemek yardımı alırlar" açıklamalarını yaptı. Finlandiya eğitim sistemi bugün erken çocukluk eğitimi ve bakımı, bir yıllık okul öncesi eğitim, dokuz yıllık temel eğitim, lise (genel veya mesleki) ve yüksek öğretimden oluştuğunu ifade eden  büyükelçi yaşam boyu/sürekli öğrenmeye vurgu yaparak  yaygın eğitimde ve eğitimin her kademesinde yetişkin eğitimine verilen önemi işaret etti.   Okul öncesinden yükseköğretime  tüm eğitim süreçlerinin ücretsiz olduğunu, Finlandiya'da özel okulların olmadığını vurgu yaptı.  Büyükelçiye dinlerken Türkiye'de eğitimin dinselleştirme ile paralel gelişen piyasalaştırma çabalarını ve özel okul sayısının tüm okullara oranının yüzde 20'ye yaklaşmış olduğunu acıyla anımsadım.

             Büyükelçi,  Finlandiya'da  okullara ve öğretmenlere büyük ölçüde özerklik verildiğini, yerel özelliklere göre program yapabildiğini,  öğretmenlerde mutlaka  yüksek lisans koşulu arandığını ve onlara  "öğrenme uzmanı" olarak gördüklerini,  nasıl öğreteceklerine ve hangi öğrenme materyallerini ve kaynaklarını kullanacaklarına kendileri karar verdiklerinin  altını önemle çizdi. Büyükelçiyi dinlerken Köy Enstitülerinde de enstitünün coğrafi, sosyolojik koşullarına göre esnek program uygulama özerkliğini anımsadım. Ulusal temel müfredatın  yerelleştirildiğini belirten büyükelçi konuşmasında,  ulusal ve yerel okul yetkilileri arasında yüksek düzeyde bir güvenin varlığını ve  Finlandiya toplumunda öğretmenlere değer verildiğini, öğretmenliğin  popüler bir meslek olduğunu,    sınıf öğretmenleri ve  branş öğretmenlerinin  son derece eğitimli ve araştırma temelli eğitimleri pedagojik çalışmaları ve öğretmenlik uygulamaların sahip olduklarını anlattı.  Büyükelçi konuşmasında  Türkiye'deki öğretmenlerin aksine Finlandiya'daki öğretmenlerin %90'ı işlerinden memnun ve %92'si işlerinin olumlu yönlerinin olumsuz yönlerinden daha ağır bastığını işaret etti.  Üniversiteler ve uygulamalı bilimler üniversiteleri geniş bir özerkliğe ve eğitim ve araştırma özgürlüğüne sahip olduğunu ifade eden büyükelçi  Finlandiya Eğitim Sisteminde  temel felsefenin eğitilmişlerin maliyeti olmadığını, eğitilmemişlerin maliyetinin önemli olduğunun, bunun sorgulandığını  önemle belirtti. Büyükelçi, konuşmasını Finlandiya'nın rekabet gücü ve refahının  "bilgi, araştırma ve yenilik" üzerine kurulu olduğunu belirterek    bilim ve teknolojiye, açık fikirliliğe, gelişen bir deneysel kültüre ve bilgiye dayalı büyüme ve refah için geniş bir bağlılığa sahibiz değerlendirmesiyle konuşmasını sonlandırdı.

 

KÜBA'DA ABD ABLUKASI

Sevgili Nurcan Korkmaz'ın Ahmet Kutsi Tacer'in "Orda Bir Köy Var Uzakta" şiirini nazire yaparak "Orda Bir Küba var Uzakta" dizeleriyle  Küba'yı selamlayarak sözü Küba konsolosuna verdi.  Konsolos, Küba Eğitim Sisteminin kurucu Fidel Kastro'nun görüşleriyle şekillendiğini söyleyerek konuşmasını  1959  Devrim öncesi ve 1959 Devrim sonrası dönemlerde irdeleyeceğini, ayrıca  60 yıllık ABD ablukasının yarattığı olumsuzluklarla  ve sınırlı kaynaklarla neleri başardıklarını anlatacağını ifade ederek söze başladı. 1959 öncesi Küba'da 600 bin çocuğun okuldan yoksun olduğunu, 10 bin öğretmenin işsiz olduğunu, yaklaşık bir milyon okuma yazma bilmeyen yurttaşlarının var olduğunu, engelli çocuklara yönelik herhangibir eğitim olanağının olmadığını altını çizerek konuşmasını başladı.

Küba Konsolosu Kastro'nun "Tarih Beni Haklı Çıkaracaktır" sözünü ithafen 1959 sonrası  Küba'da bir eğitim hareketi başladığını, Küba Eğitim Sisteminin öğrencilerin bütünsel gelişimini temel aldığını ve eğitimi bir insan hakkı olarak bakarak eğitimin önündeki engelleri kaldırmayı hedefiyle  10 bin yeni okul yaratarak çalışmalara başladığını aktarır. İlk etapta 69 askeri kışla binasının okula dönüştürüldüğünü, düzenlenen okuma yazma kampanyaları için gençler ve öğrencilerin  en uzak köylere dağılarak  kırsal bölgelerde okuma-yazma kampanyalarına çok önemli katkılar verdiklerini ve bu çabalarla 7-19 yaş grubunda 300 bin kişinin okuma yazma öğrendiğini  ifade etti. Konsolos, köylerde bu çalışmalara katılan 10 genç insanın ABD'ye bağlı çeteler tarafından öldürüldüğü bilgisini  acıyla salonla paylaştı. 

 Konsolos akıcı İspanyolcasıyla yaptığı konuşmada 1961 yılında Küba,  Latin Amerika'da  "Cehaletten Arındırılan Ülke" ilan edildiğini,   tüm bu çalışmaların "Evet Yapabilirim"  başlığı ile programlaştırıldığını, 30 Afrika ve Güney Amerika ülkesinde uygulandığını ifade etti.  Yine Kastro'nun öngörüleriyle açılan  "Latin Amerika Tıp Okulu "çok sayıda öğrencinin hekim olmasının yolunun açıldığını, 2019 yılında 141 ülkeden 37 bin gencin bu okulda eğitim alarak hekim olarak mezun olduğu bilgisini verdi.  Küba eğitim sisteminin parasız olduğunu işaret eden konsolos  ülke bütçesinin çok önemli bir bölümünün eğitime ayrıldığını işaret ederek  2020 rakamlarıyla kapsayıcı ve özgün niteliğiyle  Küba Eğitim Sisteminin yüzde 100 erişime ulaşıldığını ifade eder.

            Küba Konsolosu, ABD'nin 60 yıllık ekonomik ablukasının eğitim alanında yarattığı olumsuzlukları salon ile paylaşır. Bu abluka nedeniyle eğitim alanındaki materyallerin, engelliler için gerekli  materyallerin  alınamadığını ve bunun ilkokuldan üniversite süreçlerine kadar eğitimi olumsuz etkilediğini, Covid-19 sürecinde  digital enformatik süreçlerde zorluklar yaşadıklarını, bilgi transferi için gerekli Zoom toplantılarını yapamadıklarını, zoom platformundan dışlandıklarını önemle belirtir.  Tüm bu ablukalara BM'de ABD'yi kınayan bildiriler çıkmasına rağmen aşamadıklarını ifade eder. Bu sempozyumda ne yapmalı bölümündeki önerilerimi gelecek yazıda okurlarla paylaşacağım.

 

            Kaynakça:

1)Kocabaş K, Keskin T, Günal S.(2018). Eğitimde Adaleti ve Geleceği Düşünmek, YKKED Yayınları, İzmir

2)https://www.milasonder.com/yazarlar/prof-dr-kemal-kocabas/koy-enstituleri-ve-finlandiya-egitim-sistemi/2238

YAZARIN DİĞER YAZILARI