KIZILÇULLU KÖY ENSTİTÜSÜNDEN BOLU KIZ İLKÖĞRETMEN OKULUNA

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

            Mart 2021'de; orta öğrenimini Bolu Kız İlköğretmen Okulu'nda (BKİÖO) gerçekleştiren emekli Sayıştay denetçisi arkadaşım Enise Gülsüm Su ile birlikte  "Tanıklıklarla Kızılçullu Köy Enstitüsünden Bolu Kız İlköğretmen Okuluna" adlı kitap çalışmasını başlattık.  Kitap, yeni yılın ilk aylarında Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) yayınları arasından okurlarla buluşacak. Bu kitapta Köy Enstitülü kız öğrencilerin 1950 yılında enstitülerdeki karma eğitimin kaldırılmasıyla Kızılçullu Köy Enstitüsüne olan birinci yolculukları,  iki yıl sonra  1952 yılında Kızılçullu Köy Enstitüsü mekanlarının NATO'ya  verilmesiyle 800 kız öğrencinin Bolu ve Beşikdüzü'ne ikinci yolculukları ve Bolu Kız Köy Enstitüsü ile  ardılı BKİÖO'nda Kızılçullu kültürüyle yaratılan aydınlanmanın öğrenci ve öğretmen tanıklıklarıyla günümüze  aktarılması yer almaktadır.  Ayrıca  bu kitapla,  Kızılçulu'dan Bolu'ya gönderilen kız öğrencilerin  Orman Mektebi olarak yapılan mekanlarda eğitim hakkı süreçlerini, karma eğitimi ve önemini  ve Bolu'da yarattıkları farkındalıkları, ülkenin çok farklı köşelerinden gelen BKİÖO  öğrencilerinin altı yıllık eğitim süreçlerini, değişimlerini, toplumsal cinsiyet penceresinden de bakarak  enstitü ardılı eğitim kurumlarındaki  süreçleri irdeleyerek aktarılması amaçlanmıştır.

            Kızılçullu Köy Enstitüsü tarihi, Cumhuriyetin değişik süreçlerindeki genel politik değişimleri bire bir yaşayan bir Cumhuriyet eğitim kurumudur. "Paradiso, Kızılçullu ve Şirinyer" adları da bu bölgenin farklı dönemlerindeki üç ismine karşılık gelir. Amerikalılar 1891 yılında İzmir'de azınlık çocuklarına yönelik "American Boys School" adıyla bir okul açarlar. Bu okul daha sonra 1912 yılında Amerikan Koleji olarak Kızılçullu'daki ana binaya taşınır. Adnan Menderes, Muzaffer Şerif  de Amerikan Koleji'nin öğrencisi olurlar. Bu bina 1937 yılında Kızılçullu köy statüsüne sokularak devletleştirilir ve Kızılçullu Köy Öğretmen Okulu ve Kızılçullu Eğitmen Kursu olarak yoksul Egeli köy çocuklarına kucak açar. Kurucu müdür de Emin Soysal'dır. Cumhuriyet 1937 yılında Kızılçullu'da kuruluş felsefesine uygun bir adım atmıştır. Zembil sepetleriyle köylerinden ayrılan, trenlere binen Manisalı, İzmirli, Aydınlı, Denizlili, Muğlalı köy çocukları, Kızılçullu Tren İstasyonu'nda inerek aydınlığa yürümüşlerdir. 1937 Köy Eğitmen Kursları, Köy Öğretmen okulları ve 1940 Köy Enstitüleri yasasıyla hayata geçen enstitü aydınlığı en özgün değerleriyle 1947 yılına kadar sürdü. Tek parti CHP içindeki dengelerin değişmesiyle ve parti içinde muhafazakar kanadın yönetime gelmesiyle Yücel ve Tonguç enstitü hareketinin dışında kalır. Enstitü düşüncesinin temel kazanımları terkedilir. Ülkenin 21 farklı bölgesinde eşitlikçi bir anlayışla ve o bölgenin yerel ismiyle  adlandırılan enstitülerden "Kızılçullu Köy Enstitüsü"  İzmir'in enstitüsü olarak enstitü tarihinde onurla yer almış  ve  Ege'de aydınlanmanın kurumu olarak işlev görmüştür. Kurucu Müdür Emin Soysal, Tonguç'un "iş okulu" felsefesine karşılık klasik öğretmen okulundan yanadır. Tonguç'la anlaşamamaktadır. 1942 yılında görevden alınır. Emin Soysal ileriki yıllarda Maraş Bağımsız Milletvekili olarak TBBM'de enstitü karşıtı bir çizgiye evrilerek hayal kırıklığı üretir. Soysal sonrası Kızılçullu'da sırasıyla Hamdi Akman, Talat Ersoy, Osman Faruk Verimer ve Ahmet Önertürk müdürlük yaparlar. 1947 sonrası  Köy Enstitülerinde gerileme dönemi başlar. 1950 yılında ülkedeki muhafazakar-tutucu çevrelerin baskısıyla Köy Enstitülerinde karma eğitime son verilir. Kızılçullu'nun tüm erkekleri başka enstitülere yollanır. 21 farklı Köy Enstitüsündeki kız öğrenciler Kızılçullu'da  toplanır. Kızılçullu artık "Kız Köy Enstitüsü" olmuştur. Devrimci Cumhuriyetin 1937 yılında Amerikalılardan aldığı ve halk çocuklarına sunduğu mekanlar 1952 yılında 15 yıl sonra Amerikalılar tarafından geri alınır. Bugün yaşadığımız tüm süreçlerin ilk izleri, adımları Kızılçullu Köy Enstitüsü tarihinde bulunmaktadır. Kızılçullu'yu NATO'ya verenler hızlarını alamamışlar, 1956 yılında semtin adını Şirinyer'e dönüştürerek bir toplumsal belleği de yok etmeye çalışmışlardır. Kızılçullu'dan Beşikdüzü'ne gönderilen Lemanser Sükan Öğretmen  o süreci  "1952 yılının Eylül 15'de izinden döndüğümde okul kapılarının kapalı olduğunu ve önünde iki silahlı askerin beklediğini görünce şaşırdım. Benim gibi yeni gelen 14 öğrenci de vardı. Onlar da bavullarını koymuşlar bekliyorlardı. Kapının üzerindeki Kızılçullu Köy Enstitüsü yazısı kaldırılmış, kocaman NATO Karargahı yazılı tabela asılmıştı" diyerek anlatır.

            Türkiye'de orta öğretimde karma eğitim 1927 yılında bakan Mustafa Necati'nin büyük çabalarıyla hayata geçmiştir. Karma eğitim bir insanlaşma projesidir. Hayatın her alanında yan yana olan iki insan cinsinin eğitim ortamlarında tüm doğallığıyla eğitim hakkını gerçekleştirmesi olayıdır. Köy Enstitüleri karşıtlarının en büyük itirazları enstitülerdeki parasız-yatılı karma, laik  eğitimdir. Enstitülere yönelik çirkin, pedagojik olmayan saldırılar yapılmıştır. Yazar Talip Apaydın Çifteler Köy Enstitüsündeki  karma eğitim ve yansımalarını "Köy Enstitüsü Yılları" adlı kitabında ".O yıl kızların bulunduğu sınıflar da Hamidiye'ye getirildi. Yatakhane, yüznumara hariç, her yerde onlarla beraberdik. Bir iki ay içinde doğallaştı. Alıştık. Öbür arkadaşlarımız gibi gelmeye başladılar. Hatta onların yanında daha dikkatli, daha uslu idik. Kötü konuşamıyorduk, kaba davranamıyorduk. İster istemez kendimizi topluyor, kibarlaşıyor, saygılı davranıyorduk. Şu kadarını iyi anımsıyorum, kızlarla beraber olduğumuz zamanlar, çalışırken, yemekte, teneffüste, her yerde daha bir özenli, daha bir iyi olmak zorunda kalıyorduk. İki cinsin birbirini eğittiği, düzelttiği gerçeğini ben kendi üzerimde deneyip anlamıştım. Köy Enstitülerin yıkılışı ile en büyük darbeyi köy kızları yedi." şeklinde ifade eder.  Köy Enstitüsü mezunu olan yaklaşık 1600 kadın öğretmen köylerde Cumhuriyetin temsilcisi olarak onurla görev yapmışlardır.

            Kızılçullu'dan Bolu'ya sadece öğrenciler değil, okul müdürü Ahmet Önertürk  ve öğretmenlerin çoğu, kütüphane, yatılı okul malzemeleri de taşınmıştır. Bu nesnelerle birlikte  Kızılçullu Köy Enstitüsü kültürü de Bolu'ya taşınmıştır. Bolu Orman Mektebi sanki Kızılçullu Kız Köy Enstitüsü olarak kurulmuştu. Bolu'daki yapılanma eğitim kadrolarının geçmiş deneyimleri üzerinden kurulduğu için tanıklık yazılarında tipik bir enstitü oluşumu süreci yarattığını hatta  Boluların Kızılçullu'dan gelen öğrenciler için "Çullular geçiyor" ifadelerini kullandıklarını öğreniyoruz. Öğrencilerin battaniyelerinde Kızılçullu damgası, tarım, iş bilgisi ve kültür dersleri öğretmenlerinin eğitim anlayışlarında hep enstitü izleri karşımıza çıkar. Ortaklar İlköğretmen Okulunda 1967 yılında öğrenci olduğumda iş bilgisi öğretmenim olan ve sevgili babamın Kızılçullu Köy Enstitüsünde demircilik öğretmeni olan Mehmet Sinter'in  Bolu  Kız İlköğretmen Okuluna giden öğretmenler arasında olduğunu bu tanıklıklardan öğrendim. Yine aynı şekilde Kızılçullu Köy Enstitüsününüm öğretmenleri Şaban Güler, Muzaffer Kutluay, Nermin Yalçın ve diğer öğretmenleri Bolu imecesinde karşımıza çıkıyor.  

            BKİÖO,  enstitülerin 1954 yılında  kapatılmasıyla  ilk altı yıllık Kız İlköğretmen  Okulu olur.  Ülkede o yıllarda üç yıllık erkek veya kız öğretmen okulları vardır. Öğrencisi olduğum Köy Enstitüsü ardılı  altı  yıllık Ortaklar İlköğretmen Okulunda  parasız-yatılı karma eğitim vardı, Bolu'da o yoktu. Bolu'da  bir süre sonra 1965  yılında gündüzlü az sayıda erkek öğrenci alınır.  Bolu çıkışlı öğretmen arkadaşlarımız yaşam süreçlerinde tanıklıklarında karma eğitim görmemelerinden kaynaklanan yaşadıkları zorluklar  ve uyumsuzlukları dile getirdiklerini görüyoruz. BKİÖO deneyimi enstitü kültürünün farklı bir coğrafyaya nasıl taşındığı anlamında çarpıcı örnek olarak eğitim tarihimizde yer alıyor. O nedenle Ortaklar ve  Bolu çıkışlı arkadaşlarımın düşün dünyaları enstitü referansıyla paralellik gösteriyor. Bolu çıkışlı arkadaşlarımın yaşamlarındaki aydınlık bir Türkiye tutkuları ve öğretmenlik motivasyonları, meslek aidiyetleri bu değerlendirmeleri haklı çıkarıyor.  Bugün hiçbir eğitim fakültesinde öğrencilerin çıkardığı bir dergi-gazete olmamasına karşılık BKİÖO 1967 yılında çıkardığı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik  "İzindeyiz" kelimesinden esinlenerek "İz" gazetesini çıkardıklarını tanıklıklardan sevgiyle  öğrenebiliyoruz.  Tanıklıklardan Savaştepe Köy Enstitüsünden 1953 yılında Bolu'ya atanan ve Bolu'da iz bırakan Tabiat Bilgisi Öğretmeni Muhittin Fehmi Özgen'in özgün çalışmaları karşımıza çıkar.  Onun yaşama geçirdiği  "Bitki ve Koleksiyon" kursu,  yarattığı bilimsel bilgiye ulaşma, çevre-doğa duyarlılığı  ve merak duygusu altı çizilecek özgün kazanımlardır. BKİÖO' nun  1967 yılındaki okul yönetimi ve öğretmenlerin listesini incelediğimizde "resim, müzik  ve ev işi derslerinin" öğretmen sayılarının fazlalığı dikkatimizi özellikle çeker.  Sınıf öğretmeni yetiştirmede bu derslerin önemi ve   öğretmen yetiştirmedeki  o dönemlerin bakışı anlamında değerli veriler olarak altını çizmeliyiz. Çok açık ki öğretmen yetiştirmede parasız yatılılık ülkemize özgü önemli bir deneyim olduğunu Bolulu arkadaşlarımızın anlatılarında görebiliyoruz. Tüm öğretmen okullarında olduğu gibi Bolu'daki arkadaşlarımızın yaptıkları köy stajlarının onların dünyalarında önemli pedagojik, insani kazanımlar ve izler bıraktığını tanıklıklardan öğrenebiliyoruz.

            Bolu Kız Köy Enstitüsü, Bolu Kız lköğretmen Okulu ve Bolu Kız Öğretmen Lisesi 1952-1982 yılları arasında yöresinde ışık saçan eğitim kurumu işlevini onurla sürdürür.  Bu kitap Cumhuriyet Eğitim Devrimindeki gerileme dönemine karşılık gelen karma eğitimin kaldırılma sürecini  tanıklıklarla aktarmayı  ve yoksul köy kızlarının eğitim hakkı mücadelesini eğitim-kültür dünyamıza sunmayı temel almıştır. Bu tanıklıklar Köy Enstitüsü kültürünün eksikliklerine rağmen Bolu Kız İlköğretmen Okuluna  nasıl taşındığının destanıdır. Kitap imecesine katkı sağlayan tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Eğitim ve kültür dünyamıza armağan edeceğimiz bu kitapla  Bolu'da aydınlanma ışığını yakanları selamlıyoruz.  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI