Osmanlı döneminde 17. Yüzyılda yaşadığı bilinen, doğum ve ölüm yılları belli olmayan ünlü halk ozanlarımızdan Kul Nesimi'nin, Padişah IV. Mehmet (Avcı Mehmet) zamanında yaşadığı, çok iyi eğitim gördüğü, 1668 yılında Bektaşiliği benimsediğine dair bir "Alevi-Bektaşi Halk Ozanı" olduğuna dair kayıtlar bulunmuştur. Şiirleri hep Şah İsmail, Pîr Sultan Abdal ve İmadeddin Nesimi tarzındadır. Kul Nesimi'nin asıl adının da "Ali" olduğu bilinmektedir.
En ünlü şiirlerinden biri şudur: "Minnet Eylemem!.."
"Har içinde biten gonca güle minnet eylemem/ Arabî farisi bilmem, dile minnet eylemem/ Sırat-i müstakim üzere gözetirim Rahim'i/ İblisin talim ettiği yola minnet eylemem!..// Bir acayip derde düştüm, herkes gider kârına/ Bugün buldum bugün yerim, Hak Kerim'dir yarına/ Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına/ Rızkımı veren Hûda'dır, kula minnet eylemem!..// Oy Nesimi, can Nesimi, ol gani mihman iken/ Yarın şefaatlarım Ahmed-î Muhtar iken/ Yeryüzünün Halifesi, Hünkâr'a minnet eylemem!.."
Ozanın şiir sözlerinden de anlaşılacağı gibi, o çağda bile Hak'tan başka hiç kimseye itibar etmeyen, dünya malına ise hiç minnet etmeyen biri olduğunu haykırıyordu. Acaba günümüz siyasilerinden kaçının bu şiirlerden haberleri vardır dersiniz!? Kul hakkı yemekten çekinmeyen, iftira atan, yalan söyleyen, üç kuruşluk menfaatleri için dokuz takla atan bu insanlar, acaba bu şiirleri sindire sindire okusalar, bugünkü dünyada bunları yaparlar mıydı!?
Nesimi bir başka şiirinde şöyle diyor:
"Ben yitirdim, ben ararım/ Yâr benimdir, kime ne/ Gâh giderim öz bağıma/ Gül dererim, kime ne!?// Gâh giderim Medreseye/ Ders okurum Hak için/ Gâh giderim meyhaneye/ Dem çekerim, kime ne!?// Nesimi'ye sordular ki;/ 'Yârin ile hoş musun?'/ Hoş olayım, olmayayım/ O yâr benim, kime ne !?"
Yine bir başka dörtlüğünde aynı Nesimi şöyle haykırıyordu:
"Sorma birader Mezhebimizi/ Biz Mezhep bilmeyiz, yolumuz vardır/ Çağırma Meclis-i Riyaya bizi/ Biz şerbet bilmeyiz, dolumuz vardır!.." diyordu. Bütün bu isyankâr dizelerine bakınca; "Nesimi, biraz da 'Ömer Hayyam' demek idi" desek, yanlış olmaz herhalde!?
Nişabun-İRAN'da 1048 yılında doğup, yine aynı kentte 1131 yılında ölen bilim insanı ve ozan Ömer Hayyam da rubaileriyle, dörtlükleriyle çok meşhur biridir. İşte size meşhur dörtlüklerinden ikisini yazayım:
"Ey kör!.. Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur, boş/ Bırak onu-bunu da, gönlünü hoş tut, hoş/ Şu durmadan kurulup-dağılan evrende/ Bir nefestir alacağın, o da boştur, boş!.."
"Adil davranmadıktan sonra/ Hacı-Hoca olmuşsun kaç para/ Hırka, tespih, post, seccade güzel ama/ Hiç Tanrı kanar mı bunlara !?"
Nesimi'den aldık, lâfı yine nerelere getirdik yahu!? Neyse, bugün Cahit Sıtkı Tarancı'nın '35 Yaş' şiirinden birkaç bölümle yazımızı bitirelim:
"Yaş otuz beş, yolun yarısı eder/ Dante gibi ortasındayız ömrün/ Delikanlı çağımızdaki cevher/ Yalvarmak yakarmak nafile bugün/ Gözünün yaşına bakmadan gider!..// Neyleyim, ölüm herkesin başında/ Uyudun, uyanamadın olacak/ Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında/ Bir namazlık saltanatın olacak/ Taht misali, o musalla taşında!.." Sakin KOŞAR.