".UZUN İNCE BİR YOLDAYIZ."
Kendisini tanır ve hatırlar mısınız bilmem; 1990'lı yılların sonunda kurulan 'Refah-Yol Hükümeti'nde Devlet Bakanlığı yapan sayın Gürcan Dağdaş, 23 Ocak Pazartesi günü değerli gazeteci İsmail Küçükkaya'nın sabah programı konuğu idi. Ülkemizin dününü ve bugününü hiç eğip-bükmeden, tarafsızca, tam bir devlet adamı tecrübesi kimliğiyle anlattı, program sonuna kadar pürdikkat onu dinledim ve çok büyük keyif aldım!..
Programda özellikle son günlerde çok tartışılan ve sayın Cumhurbaşkanı'nın seçim tarihini "14 Mayıs" olarak ima ederken söylediği 'Yeter, Söz Milletin!' sözler üzerinde durdular. O zamanki Refah Partisi'nin milliyetçi ve muhafazakâr bir Bakanı olarak, bugüne kadar hiçbir sağcı partilinin söylemediği tarihi gerçekleri belge ve örnekleriyle anlattı. CHP'nin tam 27 yıllık 'Tek Parti İktidarı' ve 1950 yılında Demokrat Parti'nin tek başına nasıl iktidara gelip, CHP başında olan ülkenin "İkinci Adamı" merhum İsmet İnönü'ye nasıl haksızlıklar yapıldığını, 1939-1945 arasında devam eden ve milyonlarca insanın ölmesine, birçok devletin çökmesine sebep olan "İkinci Dünya Savaşı" gerçeklerinin görmezden gelinerek, ülkeyi savaşa sokmadan yöneten, Atatürk'ün yanında yıllarca savaşarak, bizi işgalden kurtaran, esas mesleği 'Askerlik' olan İsmet İnönü'ye, o zamanki muhalefet tarafından "Asker Kaçağı" bile denildiğini anlattı!..
Oysa, bütün bu suçlamalara rağmen, '14 Mayıs 1950 Genel Seçimleri'nde tek başına iktidar olan Demokrat Parti'ye hiç itiraz etmeden, demokrasinin bir gereği olarak iktidarını hemen devrettiğini, CHP içinden bazılarının itirazına karşı çıkarak, tıpkı bir 'Batılı Demokrat' gibi görevini hemen devrederek, DP'ye başarılar dilediğini yeniden bize hatırlattı. İstese, kendi elleriyle kurdukları 'Ordu' marifetiyle, tıpkı bazı Ortadoğu ülkeleri gibi iktidara el koyup, DP'yi kapatabilirdi, ama bunu yapmadı, herkese örnek bir devlet adamı gibi davrandı.
O meşhur "Yeter, Söz Milletin!" seçim sloganı, 14 Mayıs'ta DP'yi iktidar yapmıştı, bu söz İktidara karşı söylenmişti!.. Geldik 2023 yılına, kendisi iktidarda olmasına rağmen, sayın Cumhurbaşkanı bu sözü şimdi "Muhalefete" karşı söylemeye başladı, sizce de bu işte bir gariplik yok mu!? Aslında bu sözü, şu anda ülkenin içinde bulunduğu hazin durumda hiçbir günahı olmayan muhalefet partilerinin söylemesi gerekmez miydi? Yoksa bu ülkeyi 21 yıldır muhalefet partileri yönetiyordu da, bütün bu uygulamaları onlar karar vermişti de bizim mi haberimiz yoktu? Biz 21 yıllık 'Kış Uykusuna' yatmıştık da, şimdi mi uyandık yoksa!?
2017 yılından sonra 'Hükümet ve Başbakanlık' sistemi ortadan kaldırıldı!.. Her kurum ve kuruluş Cumhurbaşkanlığı'na bağlandı, bütün önemli kararlar Beştepe Sarayı'ndan verilir oldu!.. Eğer bir yanlışlık ve hata varsa, bu yüzden ülke kötüye gitmiş ise, bu sözü muhalefetin '21 Yıllık İktidar Sahiplerine' söylemesi gerekmez miydi!? Ülkeyi tek başına yönetenlerin bunu dillendirmesi, sizce de abesle iştigal değildir de, ya nedir!?
14 Mayıs 1950 seçimlerinde CHP ve İnönü'yü en çok suçladıkları olaylar; İkinci Dünya Savaşı sırasında, bir düşman saldırısına karşı hazırlıklı olmak için, yıllarca sınırlarda çok sayıda asker nöbet tuttu, bu sırada köylerde üretim durma noktasına geldi, her şey pahalandı, yokluklar arttı, yatırımlar durdu, büyük sıkıntılar yaşandı!.. Bu seçimler sırasında tüm bunlar CHP ve İnönü'nün önüne konuldu. Propagandalar sırasında bir çocuk tembihlenerek, İnönü'nün yolunu kesip; "Sen bizi aç-susuz-urbasız bıraktın!" diye bağırtıldı!.. İnönü de cevap olarak; "Evet, ben sizi aç-susuz-urbasız bıraktım ama, anasız-babasız bırakmadım evlâdım!" diye cevap vermişti. Eski Devlet Bakanı sayın Gürcan Dağdaş, bütün bunları tarafsız bir şekilde eğip-bükmeden orada anlattı!..
Evet dostlar, yine biz ülke insanları olarak Âşık Veysel'in dediği gibi; "Uzun ince bir yoldayız/ Gidiyoruz gündüz gece." Bakalım bu yolun sonu nereye varacak?.. Sakin KOŞAR.