Biliyorsunuz, 2002 yılında 'Devletin Tütün Desteği' kaldırıldıktan sonra, ülkemizdeki yedi bölgede de çok yaygın olarak yetiştirilen 'Tütün Ürünü' artık eski cazibesini kaybetmiş, çiftçiler başka ürünlere yönelmişlerdi... Bugünlerde 60-70-80'li yaşlarda olan tüm köy kökenli insanlarımız, bu acı tütünün parasıyla büyümüş, okumuş, evlenmiş ve mal-mülk sahibi olmuşlardır!..
Çok nazlı, çok meşakkatli ve çok uzun sürede elde edilen tütünler, TEKEL ve Şirket Eksperleri tarafından Aralık ve Ocak aylarında bakılır, kalite notları verilir, Şubat ve Mart aylarında hükümetin ilân ettiği 'Baş Fiyat' üzerinden satışları yapılır, Nisan ayında tütün balyaları teslim edilir, Mayıs veya Haziran aylarında da üreticilerin paraları ödenirdi... Ödenirdi ama; Banka-Kooperatif-Esnaf borçları, bir de elden alınan 'İki Ayaklı Banka Borçları' ödendikten sonra, eğer ellerinde biraz para kaldıysa eğer, sadece onlar ödenirdi... Genelde cebinde parası kalan pek olmazdı ama; o günlerde 'enflasyon' filân bilinmediği için, borçlar yıldan yıla ödenir, yeni teslim edilecek ürünler için, zaten önceden borçlanmalar başlardı... Çünkü tütün üretimi, daha bir önceki yılın ürünü satılmazdan, önümüzdeki yılın üretim çalışmaları başlardı... Bu yüzden köylüler, 'Tütün Yılı 15 Aydır' derlerdi...
Neyse... İktidardaki Demokrat Parti'ye karşı yapılan 1960 Askerî Darbesi ve 1961 askerî yönetimi sırasında, üreticilerin tütünleri elde kalmış, TEKEL tarafından zamanında alınmamış, tütün balyaları nemli damların içinde çürümeye başlamış, teslim edilen tütünler de bu yönetim tarafından onları tutuşturdukları -Gazyağı Parası- da üreticilerden zorla alınmak suretiyle yakılmışlardı!.. Ancak, sonraki yıllarda kurulan Siyasi Partilerin hepsi de, bu askerî darbeye sıcak bakan CHP ve lideri İsmet İnönü'yü suçlayıp durmuşlardır!.. Bu suçlamayı ilk başlatan da, 1964 yılında Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı olan Süleyman Demirel olmuştu!.. Darbe sonucu iktidar olan CHP ve İnönü, 10 Ekim 1965 Genel Seçimlerini sırf bu yüzden kaybetmiş, 240 Milletvekili ve 97 Senatör çıkaran AP başındaki Demirel de Başbakan olmuş, seçimler boyunca tütün baş fiyatını çok yüksek vereceğine dair, her yerde söz vermişti!..
İktidar olunca da sözünü tutup, bütün bölgelerin tütünlerini yüksek fiyatla satın almış, uzun zamandır köylünün cebi de bir miktar para görmüş, herkesin keyfi de yerindeydi!.. 1966 yılı Mayıs ayı sonunda bizim Bozüyük Köyü'nden "Kalaycı Alirıza, Kadirlerin Osman, Ağolların Mustafa, Alirzaların Mehmet" Elektrikçi Necdet'in cipiyle Yatağan'a gidip, tütün paralarını geç vakit almışlar, cepler dolunca da, o günlerde çok meşhur olan Kocabıyık Yusuf Amcanın ünlü ve güzel lokantasına kafaları çekmeye gitmişler!.. Zaten köyün damadı da olan Yusuf Amca, onlara uzun bir masa hazırlayıp, servise başlamış...
Vakit ilerledikçe lokanta dolmaya, içenlerin yüksek sesli muhabbetleri birbirine karışmaya başlamış... Biraz önce zaten dışarıdan içkili gelen bir grup 'Kireç Ocağı' işletenler, bizim köylülerin gürültülerinden rahatsız olup, susmalarını istemişler!.. Kafalar iyi, cepler de dolu olduğu için, Alirzaların Mehmet ile Kadirlerin Osman ayağa kalkıp; "Ulan şimdi dağdan geldiniz de, burda bağdakileri mi kovuyorsunuz, rahatsız olduysanız siz defolup gidin!" demişler; hemen ortalık karışmış, sandalyeler havada uçuşuvermiş!.. Etraftaki Yatağanlılar da Kireççileri destekleyince, bizimkiler acil olarak kapıya koşmuşlar, Necdet Usta'nın cipine atlayıp, köye gelmişler... Ağaların Kahvesi'nde lüks lâmbası ışığında bir de bakmışlar ki, Kalaycı Alirza'nın yeleğinin yarısı yokmuş!.. Alirıza Usta çırpınmaya başlamış; "Tam da tütün parasının olduğu iç cebim tarafı lokantada kalmış; eyvaahhh, eyvaahhh!.. Şimdi ben karıya ve çocuklara ne diyeceğim!? Hadi Necdet, Allah'ını seversen geri dönelim, ben mahvoldum!.." demiş ama, oranın belâlı hali ortada iken, kimse gitmek istememiş, Alirıza Usta yaya olarak, çırpına çırpına Yatağan'a geri gelmiş...
Lokantaya varıp, kapıdan içeri bakmış... Karanlık olduğu için muhtar çakmağını yakıp, etrafı iyice gözlemiş; yeleğinin paralı olan diğer yarısının, kapının iç tarafındaki 'Kapı Kolunda' asılı olduğunu görmüş... Hemen Yusuf Amca'nın evine koşup lokantayı açtırmış; bakmışlar ki, parası da tastamam cebinde duruyor, sevinçlerinden birbirlerine sarılıp, vedalaşmışlar!.. Sarhoşluğu bile geçen Alirıza Amca, ıslık çala çala köye dönmüş... Sakin KOŞAR...