12 Nisan 2023 Çarşamba günü muhalif haber kanallarında iki haber herkesi çok şaşırtmıştı: 14 Mayıs 2023 Milletvekili Genel Seçimlerinde AKP'den Mersin İli Milletvekili Adayı yapılan 'Hazine ve Maliye Bakanı sayın Nureddin Nebati ile yine aynı partiden Şanlıurfa İli Milletvekili Adayı yapılan Adalet Bakanı sayın Bekir Bozdağ'ın, görevlerinden istifa etmeden aday olmaları ve aday oldukları İllerin parti yöneticileriyle devletin resmî 'Bakanlık Binalarında' toplantılar yapıp, siyasi mesajlar verdikleri, bunun da mevcut yasalarımıza göre birer "Seçim Suçu" olduğunu söylüyorlardı.
Gençler pek bilmezler ama, bizler bugüne kadar yapılan her seçimde, 3 ay öncesinde zorunlu olarak "Adalet-İçişleri-Ulaştırma Bakanlarının" istifa ettiklerini görürdük!.. Son yıllarda bu yasal zorunluluğa ve devlet geleneğimize ne oldu?
Şimdi bunları duyunca, hemen insanın aklına bin bir soru geliyor, cevaplarını da kimselerden duyamıyoruz: Eşit ve herkesin adaletli şekilde, yasalar önünde vicdanî olarak tarafsız yapılan bir seçimde, görevlerinden ayrılmayan bu sayın Bakanlar, diğer 'Kamu Görevlileri' gibi neden görevlerinden ayrılmıyorlar!? Buralarda yapılan izzet-i ikram paralarını kim ödüyor!? Siyasi çalışmalar için kullandıkları makam araçlarının, şoförlerinin, uçak ve helikopterlerin pilotlarının, bu araçların yakıtlarının masraflarını kim/ kimler karşılıyor!? Bu seçim çalışmalarında, bu Bakanlıklara bağlı devlet memurları, tıpkı seçim öncesindeki gibi emirler alıp da, bu sayın Bakanların talimatlarıyla bazı işleri yapıyorlar mı!? Onlar da bu emirler doğrultusunda, bu seçimde devletin tüm imkânlarını seferber ediyorlar mı!?
Aynı devletin bir tarafında 'İktidar Partisi Mensubu Adaylar', öbür tarafında da aynı devletin 'Muhalefet Kanadının Adayları' her masrafı kendi ceplerinden karşılıyorlarsa, bu aynı vergiyi verdikleri devlet, adaylar arasında "ÖZ" ve "Üvey Evlât" muamelesi yapmış olmaz mı? Bu sizce adaletli, demokratik ve hakça bir uygulama olur mu!? Bu adaletsiz uygulamaya karşı çıkıp, itiraz etmek ve dava açmak isteyenler nereye başvuracaklar!? Adalet Bakanlığı'na mı, Yüksek Seçim Kurulu'na mı, Cumhuriyet Savcılıklarımıza mı, yoksa Anayasa Mahkemesi'ne "Bireysel Başvuru" mu yapacaklar!? Muhalefet Partileri bu konuda neden sessiz, niye her ortamda bunlara karşı çıkıp, gerekli başvurularını yapmıyorlar, gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz!? Gazetecilerin bu konudaki gayretlerinin binde birini Muhalefet Parti yöneticilerinde göremiyoruz!.. Ağızları açıldıkça seçmenleri göklere çıkarıp, birkaç oy daha fazla kapabilmeye uğraşıyorlar, en bilinen lâfları da; "Patron sizsiniz, bu ülkeyi oylarınızla siz seçmenler kurtaracaksınız" filân diyorlar, hadi oradan be, siz ne yapıyorsunuz peki !?
Bir de son günlerde yapılan anketlerden başımız döndü, çeşit çeşit ve birbirini tutmayan sonuçlardan hepimize gına geldi yemin olsun!.. Yahu, adaylar arasında birinin verdiği sonucun tam tersi, üstelik de arada uçurum olan rakam sonuçlarını bize yutturmaya çalışıyorlar!.. Aynı ülkede, aynı yöntemlerle, aynı seçmenle, ortalıktaki şu aynı ekonomik durum, aynı pahalılık ve işsizlik varken; birbirlerinin sonuçları arasında % 15, % 20 farklar olur mu Allah aşkına!? Kamuoyu Yoklaması yapan şirketler de güvenilirliklerini iyice kaybettiler!.. Rakamlara bakınca, bu şirkete kimin daha çok para verdiği ortaya çıkıveriyor!.. Yarın seçim bittiğinde, açıkladığınız bu rakamlardan hiç utanmayacak mısınız, ne yüzle yine bu işe devam edeceksiniz, artık size kim güvenir de bir araştırma yaptırır!? Her yere baktığımızda görüyoruz ki; artık bu ülkede 'TUZ KOKMUŞ' dostlar, tuz da kokmuş!..
Yazımı bitirirken, size tam 100 puanlık bir uzmanlık sorusu sorayım: Anketlerde % 5 ile % 9 arasında oyu olduğu söylenen sayın CB Adayı Muharrem İnce'nin, 14 Mayıs günü akşamı sizce yüzde/ kaç oyu çıkar? Ne oldu, bu soru tam bir 'Çengel Bulmaca' sorusu gibi mi oldu? Böyle zamanlarda pişmiş aşa su katmak için 'Çengel' gibi ortaya çıkanlar olursa, bulmacaları da aynen böyle olur tabii, başka ne bekliyordunuz ki!? Sakin KOŞAR.