UĞUR DÜNDAR'IN, 21 YIL SONRA 'DENİZ BAYKAL' İTİRAFI !?
03 Kasım 2002 Genel Seçimlerine az bir zaman kalmıştı, Uğur Dündar epeyce uğraştıktan sonra, yeni kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)'nin kurucusu ve Genel Başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Lideri sayın Deniz Baykal'ı bir açık oturumda tartışmalarını kabul ettirmiş, tüm Türk seçmenleri de bu programa kilitlenmişlerdi!..
Yanılmıyorsam eğer, 2002 yılının Eylül ayı sonları idi. Akşam haberleri sonrasında iki lider karşı karşıya geldiler!.. Belki sizler de hatırlarsınız ama, benim bugünkü gibi hatırladığım izlenimlerim şöyleydi: İki lider de neşe içinde el sıkışıp, Uğur Dündar'ın son derece saygılı ve kibar davranışları ile program başladı. Belediye Başkanlığından gelen sayın Erdoğan parti liderliğinde daha yeni, Meclis'te de hiç bulunmadığı için biraz ezik, biraz çekingen davranışlar sergiliyordu, sayın Baykal ise ikinci defa geldiği CHP'nin başında ve Yüce Meclis'te yıllarca görev yapmış olmanın avantajıyla çok rahat görünüyor, masasının üzeri de kitaplar, dosyalar, kalın defterler, belgeler ve tuttuğu özel notlarla yığılıydı!..
Uğur Dündar'ın sırayla sorduğu sorularla tartışma başladı, sayın Erdoğan bunlara biraz çekinerek, biraz ezik şekilde, alçak sesle cevaplar verirken; sayın Baykal ise, sanki karşısında oturan bir öğrencisiymiş gibi davranan, ciddi bir öğretmeni andırıyordu!.. İstanbul Belediye Başkanlığı ile ilgili sorular ağırlık kazanınca, sayın Erdoğan çok rahat ve kendinden emin cevaplar verirken, sayın Baykal zorlanmaya başlamıştı, çünkü o hiç Belediye işlerini bilmiyordu, o sorulara dalmakla büyük hata ediyordu!.. Bir ara isim vererek, doğalgaz sayacı alımında yolsuzluk yapan İstanbul Belediyesi ve Şirketten isimler söyledi, bu daha büyük bir hataydı. Bu isimlerin yanlış olduğunu öğrenince daha da telâşlandı, önündeki kitapları, dosyaları, belgeleri, defterleri karıştırırken, istediği şeyi bulamayınca daha da bocaladı ve hiçbir belgeyi bulup da ortaya koyamadı, her tarafına terler basmıştı.
O anlarda tecrübeli gazeteci Uğur Dündar, zor duruma düşen Baykal'a yardımcı olmak için sık sık araya girdi veya reklâm için ara verilmesini sağladı. Ancak, Baykal'ın morali bozulmuş, sinir katsayısı artmış, her zaman yaptığı gibi, artık kekelemeye ve her sözcüğünün başında "Iıııı. Uuuu. Eeee" demeye başlamış, önündeki kitap dosya ve defterleri altüst etmekten imanı gevremişti!.. Yani işin özü şuydu; Baykal bu siyasi tartışmayı kaybetmiş, oradan 1 - 0 mağlûp olarak gitmişti, gerçek buydu.
İşte 21 yıl sonra Uğur Dündar, bir soru üzerine bu gerçeği açıklamış ve şöyle demiş: "Evet, sayın Deniz Baykal o günkü açık oturuma çok hazırlıksız gelmiş, dersini iyi çalışmadığı için de orada çok zor durumda kalmıştı!" diye, geç de olsa bu açıklamayı yapmıştı.
Ben de o tarihte Yatağan CHP İlçe Başkanıydım, aynı zamanda Muğla Devrim, Yatağan ve Milâs Gazetelerinde de 'Siyasi-Mizah' köşe yazıları yazmaktaydım. Açık oturumun ertesi günü, çoğu 'Ulusal Gazeteler' oturumu Baykal'ın açık ara önde kazandığını yazarken, ben dallama da kendi gözlemlerim sonucu; "Bu tartışmayı sayın Baykal kaybetti, sayın Erdoğan kazandı" diye yazdım!.. Yazımı okuyan çoğu partililer ve İlçe Örgütü Yönetimindeki birçok arkadaşım bana sitem ettiler, benim siyasetten hiç anlamadığımı, o oturumu dikkatle izlemediğimi filân söyleyip, benim dünyamı dar etmişlerdi!.. Zati iki ay sonraki seçim sonuçları beni haklı çıkarmıştı da, şimdi o arkadaşlarım bana ne söyleyecekler, işte merakla onu bekliyorum!? İşte şahit, işte ispat; oturumun yöneticisi sayın Uğur Dündar da -biraz geç kalmış da olsa- yine beni haklı çıkardı işte!.. 1999 Genel Seçimlerinde, birçok İlimize gitmeyip, seçimi Ankara ve İstanbul'dan yöneteyim derken, bu ülkenin kurucu partisi CHP'yi, 'tarihinde ilk defa' sandığın dibinde bırakan Genel Başkan da sayın Baykal değil miydi zaten?
Neyse. Bugün de size, bizim deli Orhan Veli'nin "Pireli Şiir" inden birkaç bölümle veda edelim bari:
". Kimi kılıç takar böğrüne/ Kimi uyar dünya seyrine/ Karı hesabına geceleri/ Gündüzleri baba hayrına!..// Bu düzen böyle mi gidecek/ Pireler filleri yutacak/ Yedi nüfuslu haneye/ Üç buçuk tayın yetecek!..// Karışık bir iş vesselâm/ Deli dolu yazar kalem/ Yazdığı da ne? Bir sürü/ İpe sapa gelmez kelâm!.." Sakin KOŞAR.