Dün Facebooktaki arkadaşlarımın sayfalarında geziniyordum ki üç fotoğraflı bir uyarı paylaşımıyla karşılaştım. Deniz görüntülü bu fotoğraflarda kıyıdaki oluşumların tehlikelerinden söz eden uyarılar vardı.
Görselleri dikkatlice inceleyince hemen yıllar önce ailece yaşadığımız ölümcül bir tehlikeyi anımsadım. Yaz tatilimizi Kuşadası'nda geçiriyor her gün düzenli olarak denize gidiyorduk. Eşim kızım ve ben o gün ortaklaşa denize girme yeri olarak Kadınlar Plajını seçtik.
Plaja vardığımızda her nedense şiddetli bir rüzgâr vardı ve deniz çok dalgalıydı. Önceki yıllarda; bazen medyadan okuyarak ya da izleyerek, bazen de komşuların anlatımlarından Kadınlar Plajında boğulma olayları olduğu bilgisine ulaşırdık. Üstelik boğulanların birçoğu iyi yüzme bilen insanlardı.
Eşim ve kızım o kıyılarını şiddetli dalgaların dövdüğü plajı... tam da bizim istediğimiz plaj görünümünde diye değerlendirdiler.
Ben de severek girebilirim dedim ve gazinoya yakın bir noktayı seçtik.
Bir süre sonra yavaş yavaş ilerlediğimiz kıyıdan kendimizi dalgaların coşkusuna bırakmış açılmaya başlamıştık. Gülümseyerek birbirimize el sallıyor hoşnutluğumuzu birbirimize sezdirmeye çalışıyorduk.
İçlerinde, Gençlik yıllarımda Erdek, Gökova ve Akyaka'da geliştirdiğim yüzme deneyimlerimle en ileride olanın kendim olduğunu söyleyebilirim. Kırklı yaşlardaydım gücüm kuvvetim yerindeydi. Eşim, içinde yeşerttiği yüzme istemini evlendikten sonra yaz tatillerinde gittiğimiz deniz kıyılarında canla başla hevesle çalışarak hayata geçirmişti ve tam bir denizseverdi
Evlendikten sonra Ceyhan'da doğan oğlum ve Aydın'da doğan kızım da öğretmen olmamızdan kaynaklanan yaz tatillerinde özellikle Kuşadası'nda yaptığımız kamplarda küçük yaşta yüzme öğrenmişler. Onlar da tam bir deniz tutkunu olmuşlardı.
Hele kızım tam bir deniz hastasıydı. Sabah kahvaltısından ertesinde gittiğimiz denizden dönüp yemeğimizi yedikten az sonra başlardı mızırdanmaya "Denize gidelimmm, denize gidelimmm." değişmez teranesiydi.
-Yavrum daha yeni geldik, biraz dinlenelim. Gideceğiz elbet sözü, o küçük deniz hastası kızı susturmaya yetmezdi.
***
Gelelim asıl konuya; sağa sola doğru yüzüyor dalgalar bizi yukarı kaldırıp bıraktıkça mutluluktan ve hazdan adeta uçuyorduk.
Bir süre sonra yorulmuş plaja dönme çabasına girmiş kıyıya doğru kulaç atmaya başlamıştık.
O da ne!? Bir kulaç boyu bile ileriye gidemiyoruz yerimizde sayıyor hatta geriye sürükleniyoruz. Çabalarımızı birbirimize bakarak sürdürüyor, telaşımızı karşı tarafa sezdirmemeye çalışıyorduk. O sırada beyniniz son hızla çalışıyor ve bütün olasılıkları gözden geçiriyor. Bir sorun vardı ama ne?
Karşıya bakınca bir küçük teknenin kumsalda ters çevrilmiş olarak durduğunu yanında da 4-5 gencin kumlara uzandığını gördüm ve o anda karar verdim. Son gücümü kullanarak kıyıya ulaşabilirsem onları harekete geçirir eşim ve kızımın kurtarılmasını sağlayabilirdim.
Kıyıya vardığımda nefes nefese kalmış zor konuşuyordum ama Gençlere:
-Eşim ve kızım boğuluyor şu sandalı çevirip onlara ulaşabilirseniz kurtarabilirsiniz, diye seslenmeyi başarmış kumlara yıkılıp kalmıştım.
Ulusumuz insanının özünde bulunan zordaki insanlara yardım etme geleneği kesinlikle onlarda da vardı.
Sandalı hemen çevirip denize doğru sürdüler. Sonunda onlara ulaşmış sandala çekmeyi başarmışlardı. Hatta sonradan yüzmede ödülü bulunan gencin de kendi başına harekete geçtiğini ama kurtarmayı başaramadığını da öğrenmiştik.
Rahat bir nefes alarak gençlere çok teşekkür etmiş, dinlenmek için kampa dönmüştük. Ne var ki o bölgede insanların neden boğulduğunun neden bizim de aynı tehlike ile karşı karşıya kaldığımız sorusu boşlukta kalmıştı.
Sorunun yanıtını bulmalıydım. Üç gün sonra yeniden aynı plaja gittik. O gün hava sakin deniz berraktı. Kaza yerine geldiğimizde o kısmın adeta bir kanalla açık denize bağlı olduğunu gördüm. O kanalın ne anlama geldiğini düşünüp bulmalıydım.
Kısa bir inceleme turundan sonra anladım ki:
Açık denizden gelen dalgalar sahile vuruyor ve en yakın kumsaldan 50-60 metre açıkta bir kum yığını oluşturuyor. İlk hız kesilince sular tekrar kumları yalayarak ilerliyor ve setle kıyı arasındaki bölümü biraz derinleştiriyor.
Fırtınalı havada gelen dalgalar öndeki setin arkasında bir yığın meydana getiriyor... O su yığınının dönüşü ise kumsaldaki set boyunca olmuyor. Öndeki o sette bir kanal açıyor ve denize oradan tek noktadan dönüş yapıyor. Bu demektir ki dalgalı denizde o kanaldan açık denize doğru sürekli bir akıntı meydana gelmekte...
Biz işte tam o kanalın bulunduğu noktada denize girmişiz. Tüm kıyıya ulaşma çabalarımız boşa çıkıyordu çünkü açık denize doğru doğru olan hızlı akıntıya karşı kulaç atıyormuşuz.
Derim ki deniz ve kumsal özellikle dalgalı günlere hiç tekin yer değildir. Siz siz olun bilmediğiniz yerlerden denize girmeyin ve denizde her zaman temkinli olun.
TURGUT DERELİ