TÜRK ERKEĞİNİN BÜYÜK ÖZVERİSİ…(!)
Hepimizin bildiği Karadeniz türküsü… TV’deki yarışmada çift birlikte seslendiriyor… Erkek eşine dönüp “Sırtındaki sepetun ben olayim hamali” diye seslenince birden uyandım. Türk erkeği, Karadeniz erkeği ne kadar yufka yürekli değil mi? Normalde eşinin sırtında taşıması gereken sepeti taşımaya büyük bir özveriyle ansızın talip oluyor…(!)
Yıllar önce bir arkadaşım anlatmıştı. Karadenizli bir arkadaşına konuk olmuş...
Dönüşte arkadaşı, bahçeden topladıkları fındıkları koyduğu küfeyi taşırken, köye girince hemen kız kardeşine devretmiş.
Doğru mu bu senin yaptığın? Dediğinde Arkadaşı:
“Ben o küfeyle kahvenin önünden geçsem, kadın dururken sen nasıl taşırmışsın diye benimle alay ederler. Bir daha o kahveye gidip yüzlerine bakamam” demiş.
Türküde de sürüyor ama acaba günümüzde durum değişti mi? Merak ettim doğrusu.
BİR AMİRAL ANLATIYOR…
TV’ de izledim, Tümamiral Semih Çetin anlatıyordu: “Biz Denizciler gemilerimizi üs’ten ya da limandan çıkarıp hedeflerine yönlendirmeden önce, mayın gemileri, helikopterlerle ‘Dar Bir Çizgide’ tarama yaparız. ‘Bu Taranmış Dar Kanal’ gemilerin limandan güvenle çıkacakları bir deniz yolu oluşturur. O güvenli kanalın dışına çıkmak gemiler için mayın ve denizaltılardan gelecek tehlikelerle doludur…
İşte, Atatürk’ün yolu Türkiye’nin izlemesi gelen bu taranmış güvenli kanala benzer. Bu yolun dışına çıkmak Ülkemiz ve Cumhuriyetimiz için tehlikelerle karşı karşıya kalmamız demektir.”
Ne kadar güzel bir benzetme ve tanımlama değil mi?
TEDAVÜLDEN DÜŞEN KUŞAK…
Otomobilimi servise götürmüştüm. Bekleme odasında, masada yalnız oturan tanımadığım kişiyle ikimizden başka kimse yoktu. “Patadak” oturmayı kendime yediremedim. “İyi günler” dedim. Yanıt vermedi… Belki duymamıştır diyerek yüksek sesle yineledim… Gene yanıt vermedi. “Araç kabul” den işitme özürlü olup olmadığını sordum, değilmiş…
Neden yanıt vermediğini sorgulamaya kalksam canımı sıkabilirdi belki de saldırabilirdi, yüzünün ifadesinden öyle sezmiştim… Gittim bir kenara oturdum.
Restoranda zorunlu olarak masasına yerleştirildiğiniz kişiye, Kentler arası otobüste yanına oturduğunuz birine artık selam vermememiz gerektiğini öğreneceğiz galiba…
“Nefret Toplumu” nun çizgileri böyle ortaya çıkar işte…
Bu ortamlarda selam veren, bunu insani bir görev sayan bizim kuşak sanırım tedavülden düşmüş de benim haberim yok…
EVLİLİK VE BOŞANMA…
Evlilik birlikteliğinin sürdürülmesi önemli... Ne var ki günümüzde evlenmek kadar boşanmak da doğal bir durum…
Boşanmaları hiç sorgulamam… Tarafların anlattıklarını da fazla güvenilir bulmam. Çünkü onlar ne de olsa olayın tarafıdır…
Ayrıca, evlilik yaşamı tüm ayrıntıları ile başkalarına anlatılamaz… Onun için söylenenler eksik ve yanlıdır…
Süleyman Demirel üslubuyla anlatmak gerekirse: “Boşanılmışsa boşanılmıştır” o kadar…
Olay yalnız tarafları ilgilendirir…
ÇİN VE ÇİNLİLER…
Ulusların yaşamında daima iniş çıkışlar vardır… Çin geçmişte parlak bir uygarlığa sahipti... Çin insanı; pusulayı, matbaayı ve kâğıdı icat etmiş uygarlığa büyük bir katkı yapmıştı. Ne var ki zamanla bir atalete sürüklendi… Çok uzun süren bu Durağanlık döneminde sömürgeci güçler Çin’e büyük zararlar verdiler, Çin halkı bir dönem açlıktan kırıldı, sefalet içinde yaşadı…
Oysa günümüzde Çin, büyük bir kültürel ve bilimsel atak yaparak dünyanın gıpta ile izlediği bir endüstri ülkesi oldu. Yakın gelecekte ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olacak…
Hiç umutsuzluğa gerek yok biz de elbet birgün bu zorlukları yenip bilim ve akıl yoluna girecek başarıya koşacağız.