Ülkelerin tarihine bakarsak görürüz ki her zaman dengeli ve düz bir çizgide ilerlemiyorlar. Bazen yerinde saydıkları gibi, bazen sıçramalar yapabiliyorlar ya da acı bir çöküşün içine sürüklenebiliyorlar.
Bu değişimlerin köküne ve nedenlerine inildiğinde, yönetimde görev alanların yetenek, liyakat ve eğitimlerinin çok önemli bir etmen olduğunu görüyoruz.
Örneğin, Osmanlı'nın Avrupa karşısında zaferden zafere koştuğu YÜKSELME DÖNEMİ'nde Bir devşirme olan Sokollu, liyakatiyle devletin en yüksek makamı olan sadrazamlığa SOKOLLU MEHMET PAŞA olarak yükselebilirken Avrupa'da böyle makamlar için zekâ, yetenek, liyakat ve eğitimine bakılmadan Kraliyet ailesinden ve soylu bir kişi olması yeterli görülüyordu.
Sıçrama yapma ve ekonomik sıralamada dünyada ön sıralara yükselmeye talip olan ülkenin önce bu konuyu önemsemesi. Devlette görev vereceği kişilerin Yetenek liyakat ve alan eğitimine tartışmasız biçimde ilk sırada yer vermesi gerekiyor.
YAŞAM ÜSTÜNE.
Yaşam engellerle doludur. Karşımıza her an yeni sorunlar yeni zorluklar çıkabilir. Edindiğimiz her bilgi ve deneyim bu sorunların çözümünde bize yeni ufuklar açar. Dünyayı iyi algılayıp iyi yorumlayamazsak engelleri aşmak isterken ağır bedeller ödeyebiliriz. İnsanların deneyimlerine kulak vermekten, yeni şeyler öğrenmekten, yeni bilgiler edinmekten asla geri durmayalım.
ABSÜRT BİR OLAY.
Türkçe karşılıkları varsa Türkçe olmayan bir sözcüğü yeğlemem. Ne var ki bazen sözcükler "cuk" yerine oturur o zaman zorlamam kendimi. Türkçesi; mantığa aykırı, saçma, tuhaf, garip kısacası "Burası Türkiye" dedirten bir olay.
TV'de izlediğim bir olay çağrıştırdı bu sözcüğü, ne mi oldu? Adamın evi yanıyor güvenlik görevlisi geliyor "MASKEN YOK" diye diğerleri gibi ona da ceza kesiyor.
İnanamadım yanlış mı duyuyorum diye. İnsaf be arkadaş! Hiç mi duygudaşlık (empati) kurma yeteneğin yok. Şaka değil adamın evi yanıyor ya kendini alevlere atıp oturma odasından maskesini alıp çıkmaya çalışacak ya da komşudan isteyecek... Bulamadı eczaneye koşup maske satın alıp dönecek itfaiyenin yangını söndürmesini dua ederek belki ağlayarak izleyecek.
Güler misin ağlar mısın?
HASTALIKTA VE SAĞLIKTA...
Dar gelirli ve orta halli aileler enflasyon ve pahalılık nedeniyle tüm gelirlerini harcamak zorunda kalıyor bugünlerde. Geçmişte hastalıkta ve sağlıkta, yaşlılıkta gerekir, diyerek bir kenara ayırıp bankaya koydukları üç-beş kuruşları varsa da: Faiz oranlarının enflasyonun oldukça altında belirlenmesiyle bu paraları bankada eriyip gidecek.
O azıcık birikimleri; kredi olarak, ucuz faiz oranıyla varlıklı kesimlere, sanayicilere ve iş adamlarına aktarılacak...
Onlar giderek zenginleşirken yoksullar daha da yoksullaşacak, orta halliler de yoksulluğa sürüklenecektir.
Siyaset bir noktada ulusal gelirin nasıl paylaşılacağının belirlenmesi için yapılır ve siyasi partiler kimden ve hangi sınıftan yana olduklarını politik yelpazede aldıkları yerle belirlerler.
Bu durumu yaratanlar bu konuyu yeniden değerlendirip düşünmeliler.Bu uygulamaların kimin ya da kimlerin yanında yer aldıklarını belirlediğini unutmamalılar.. Halkımız bu gerçeği anlamalı ve tavrını ona göre almalı... Yoksa ezilmekten, yoksulluktan asla kurtulamayacak, belini doğrultamayacak, ezilmeye devam edecektir.