ACI GERÇEKLER

ACI GERÇEKLER

 

Bugün acı bir gerçekle yüz yüzeyiz. Elazığ Depremi bizi uyardı, uyarmaya çalışıyor. Gerçekten bizi uyarabiliyor mu? Bizi uyarabileceğini hiç zannetmiyorum!

Toplum olarak bir olay, deprem olduğunda ilk tepkimiz inanılmaz hızlı ve duyarlı, hemen harekete geçip birlik, beraberlik içinde sorunları çözmek için çaba harcıyoruz. Bu ilk tepkimiz maalesef kısa sürüyor, saman alevi gibi dağılıp gidiyor. Tıpkı, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganında olduğu gibi. Şehit olanlar ölmüş, insanlar ve vatan bölünmüş kimsenin haberi olmamış! Yârin depremde ölenleri de şehit ilan ederlerse hiç şaşırmayın. Birde ölenlerin anne-babalarına sorun bakalım, ölmüşler mi, ölmemişler mi? Şu anda şehit olan binlerce insanı kim hatırlıyor, kim aklında tutuyor? Sadece ve sadece şehit olanları unutamayanlar ne yazık ki, anne ve babalarıdır.

Maalesef şehit olanların neden şehit olduğunu, niçin öldüklerini araştıran, soran sorgulayan bir toplum olmaktan çok uzağız. Zaten bu sorgulamayı, soruyu azda olsa sorgulayan cezasız kalmadığı gibi! Hatta bunu çoğu şehit yakınlarına sorsanız ya da söyleseniz hakaret ve tepkiyle karşılaşmanız bile mümkündür. Tıpkı Suriyelileri davet ederken sonuçlarını hesaba katmayan iktidar gibi! Tıpkı Yunanistan Adaları anlaşmalara aykırı silahlandırılırken ses çıkarmayan iktidar gibi! Tıpkı Libya'ya neden asker gönderdiğimizi bize anlatmayan, Müslüman Kardeşler Örgütüne yardım etmek ve Türk askerini ölüme göndermek gibi! Tıpkı "Yurtta sulh, cihanda sulh" düsturuyla komsularımızla barış içinde yaşarken, bütün komşularımızla düşman olduğumuz gibi! En sonunda insanları kin ve nefret söylemiyle (Terörist, zillet, illet, hain v.b. gibi) iktidarın ülkeyi ikiye böldüğü gibi!

Elazığ depremi günlerdir tartışılan Kanal İstanbul denen ucube bir projenin yapılmaması gerektiğini hatırlatmış oldu. Korkarım ki bu iktidar, bu depremden de ders alacağa benzemiyor. Ben yaptım oldu anlayışı akıl ve bilime galip geliyor. Kanal İstanbul Projesi haydi diyelim ki; Montrö Anlaşmasına aykırı değil ve doğaya zararı yoktur. Peki, olası bir deprem de kanal diye bir şey kalır mı siz karar verin. Hepsinden ötesi Kanal İstanbul Projesinin daha kaça mal olacağını hesaplayamayan iktidar, yapacağımda yapacağım diretmesini anlamak mümkün değil! 1999 Depremi sonucu toplanan, toplanmaya devam eden paraların nerelere harcandığı bilinmemektedir. Tek adam yönetiminde sormanız da mümkün değildir. Çünkü yasama, yürütme ve yargı tek adama bağlanmış, tek adam ne derse o oluyor. Elazığ depreminde bile bakanlar tek adamın direktifiyle Elazığ'a gittiklerini itiraf ettiler. Demek ki tek adam gitmeyin dese gitmeyecekler anlaşılan. Bunun en büyük nedenleri arasında toplumun çoğunluğunun olaylara ve gelişmelere kayıtsız kalmalarının sonucudur.

Doğan Kuban Hocamız "Bizim İnsanlarımız" başlığı altında kaleme aldığı yazısında bakın nelere değiniyor. (Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi, Sayı: 192, 29 Kasım 2019 tarihli yazısı).

"Toplumun çoğunluğu toplumsal olgulara kayıtsızdır. Bu davranış, toplumun uygarlık düzeyiyle ilgilidir. Otomobil ya da köşk, toplumsal kaygılar ve insan sevgisi yanında uygarlık ölçütü değildir. Peki ama belirsiz ve zor bir yakın gelecekte nasıl ayakta kalacağız?

Daha önce yazdıklarımla örtüşen konuları gündeme getiriyorum. Bu tekrar, kendimi yenilemekten çok dünyanın her köşesindeki bilim insanlarının her geçen gün aynı konuları deşmelerinden kaynaklanıyor. Bu benim yaşımdaki (94) bir ihtiyarı korkutmuyor. Bizim toplumu da ilgilendirmiyor.

Ne var ki Türk halkı başına gelmesi olası gelişmelere ilgi duyacak bir bilgi düzeyine bir türlü ulaşamıyor. Burada nedenlerini anlatmayacağım, fakat halkın geleceği bir depremle allak bullak olabilir.

Bu bağlamda söylenen insan ve mal kayıpları çok daha büyük boyutlara ulaşabilir. Buna karşı halkın ve idarecilerin çok büyük tedbirler alması gerektiği çok yazıldı. Bu günkü durum fırtınalı denize sandalla çıkmaya benzer. Bu tutumu sadece halkın cehaletine mal etmek doğru değildir. Bu, toplumun ortak ilgisizliğidir."

Daha birçok konuya değinen hoca, depremler için de toplumu ve yöneticileri uyarmış. Geçekten toplum ve yönetenler bu uyarıları dikkate alır mı, biraz zor gibi!

Saygılarımla.

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

25.01.2020                     

YAZARIN DİĞER YAZILARI