KADIN
Anadolu kadını tabii ki, tarihten gelen deneyim ve kültürden beslenen vefakâr, cefakâr, ağırlıklı olarak özel bir yere sahiptir. İster Türkiye'deki kadınlar, ister Dünya'da yaşayan kadınlar olsun, insanlığın üretime geçmesi, toplumsallaşması ile birlikte hep erkek eğemen kültürün baskı ve sömürüsü altında yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır. Bu durum sadece feodal dönemde değil, Sanayi Devrimi ile birlikte Modernite denen dönemde bile erkek eğemen kültüründen kurtulmuş değildir. Çünkü Ataerkil denen toplum tarihin her döneminde, bir çember misali erkek egemenlini tekrar tekrar üretmiş, üretmeye de devam etmektedir.
Cumhuriyet tarihinde bizim için kadınlarımızın çok çok özel bir yere sahiptir. Cephede asker, sağlıkçı, fabrikada mermi yapan, yolda cepheye cephane taşıyan, evde ana ve baba, doğum yaptıran ebe, tarlada ırgat, öküzün yerine koşulandır kadın. Büyük Şair Nazım Hikmet Ran'ın şiirinde ki gibi;
KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,/sanki gidenler hiçbir zaman/hiçbir menzile erişemeyecekti./Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle/Ve onlar/ayın altında dönen ilk tekerlekti./Ayın altında öküzler/başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi/ufacık kısacıktılar/ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan/toprak,/toprak,/ve topraktı./Gece aydınlık ve sıcak/ve kağnılarda tahta yataklarında/koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı./Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek/bakıyorlardı ayın altında/geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine./Ve kadınlar/bizim kadınlarımız:/korkunç ve mübarek elleri/ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle/anamız, avradımız, yarimiz/ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen/ve soframızdaki yeri/öküzümüzden sonra gelen/ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız/ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki/ve kara sabana koşulan ve ağıllarda/ışıltısında yere saplı bıçakların/oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan/kadınlar,/bizim kadınlarımız/şimdi ayın altında/kağnıların ve hartuçların peşinde/harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi/aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler./Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde/ince boyunlu çocuklar uyuyordu./Ve ayın altında kağnılar/yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru." Milliyet, son güncelleme, 18.05.2021
"Soframızdaki yeri/öküzümüzden sonra gelen" sözleriyle toplum tarafından kadının yeri hakkında acı bir gerçeği yansıtmakla birlikte, kadınlarımızın fedakârlıklarını anlatıyordu. Ve devam edelim; KADIN
Kimi der ki kadın;/Uzun kış gecelerinde yatmak içindir./Kimi der ki kadın;/
Yeşil bir harman yerinde,/Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir./Kimi der ki hayalimdir,/Boynumda taşıdığım vebalimdir./Kimi der ki hamur yoğuran,/Kimi der ki çocuk doğuran../Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal/O benim kollarım, bacaklarım, başım,/Yavrum, annem, karım, kız kardeşim/Hayat arkadaşımdır..
Nazım Hikmet RAN (Prof. Dr. Ahmet Saltık)
"O benim kollarım, bacaklarım, başım,/yavrum, annem, karım, kız kardeşim,/hayat arkadaşımdır.." diyerek kadının gerçek yerini, yüceliğini, eşitliğini, tarif ediyordu.
Hiç unutulmaması gereken, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı'nda 9 aylık bebeği ile cepheye silah taşırken donarak şehit olan Kastamonulu Şerife Bacı, Türk kadınının İstiklal Harbi'ndeki sembol isimlerden sadece biridir.
Bu vatan sevgisi ve fedakârlığın, dünyada belki de hiç örneği olmayan bir davranıştır. Mustafa Kemal Atatürk kadınlarımız için şunları söylemiştir; "Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir." Ayrıca Türk kadının fedakârlığı karşısında, "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde, göklerde yükselmeye layıksın!" diyerek kadının verdiği önemi göstermektedir.
Peki, bu gün böyle mi? Tabii ki değil! Çünkü kadını insan olarak görmeyen, kadının bilgilenmesine ve özgürlüğüne karşı çıkan, kadını cariye olarak alınıp satılan, köle gibi kullanılan, erkeğin elinin kiri olarak görülen, erkeği cinsel yoldan doyuran, çocuk doğuran ve bakan, metaya dönüştürülen bir mal olarak görülmektedir. Ne acıdır ki; bunların hepsi bizde ve dünyada din ve inanç üzerinden tekrar tekrar üretilmesi, çembere dönüştürülmesidir.
Bir şiirde benden, umarım beğenirsiniz.
KADIN
Derinde yarası, derdin söylemez,
Sabırla acıya dayanır kadın.
Bir gün gülse bile on gün gülemez,
İçine ağlıyor durmadan kadın.
Kadının her zaman başı belada,
Erkek zulüm eder, başı havada.
Ekmek için önde olur, kavgada,
Yüreği yaralı sızlanır kadın.
Kadın üretendir, erkek tüketen,
Yastık yorgan yapar diker ketenden,
Geçer yavrusundan, geçmez vatandan!
Mermiye yeleğin örtüyor kadın.
Anadır, bacıdır, kadın can pare!
Sarar iyi eder görürse yara,
Gürbüz doğru söyler çekseler dara,
Hepimiz suçluyuz, ağlıyor kadın.
26.11.2019