AŞK VE SEVGİ

AŞK VE SEVGİ

Sevgi, ekmek gibi aş gibi olmazsa olmazlarımızdandır. İnsan, sevgisiz, bir kuru dala benzer. O zaman nedir bu sevgi? Sevgi genel anlamda "insanı özveride bulunmaya götüren ilgi duygusu" olarak veriliyor sözlükte. Ya aşk nedir, bundan farklı mıdır? O da " Şiddetli sevgi ve bağlılık duygusu" olarak tanımlanmış. İkisi arasında farklılıklar var yani. İnsan, çok farklı sevgi ve aşk duygusu taşır. Biz bunun karşı cinsin birbirine olan ilgi ve bağlılığı ile ilgili olanı üzerinde duracağız. Ölmezlik Bestesi adlı şiir kitabımızın önsözünden bir alıntı yapalım:

"Bunca yıldır kalıcı bir aşka rastlamadım. Ama aşk da bir gerçektir. Aşksız yaşanmaz. Hemen belirteyim ki aşkta acı vardır; aşkı yaşamak zordur. Bu nedenle acı çekmeye katlanamayacaklar, ondan uzak dursunlar. Onu ilk tattığımdan beri acı çekmemek için uzak durmak istedim. Ama beceremedim. (.) bu şiirler, gönlümde kopan fırtınaların ancak milyonda birinin yazıya dökülebilenidir. Sanırım bile bile aşk ateşine atılışım, biraz da acısız yemeğin düşünülemediği çocukluğumun geçtiği bölge özelliğinden kaynaklanmaktadır.

Acı, toplumumuzun iliklerine işlemiş sanki. Ne aşktan uzak kalabilir, ne de acı çekmekten uzak durabilir. Gönlünde sürekli bir aşk ve onun acısını taşır.

Halk ozanları halkın bu aşklarını ve acılarını yüzyıllardır dillendirdiler. Türküler, şarkılar, maniler, tekerlemeler, destanlar, halk öyküleri, halk masalları genelde bu aşk ateşini anlatır.

Kim ne derse desin, aşk vardır. Bence aşk, karşı cinsten birisiyle gönülleri ayrılmamacasına birleştirme isteğidir. Doğası gereği sürekli olamaz. Kavuşma süreklilik kazandığında dostluğa, arkadaşlığa ya da pişmanlığa, kırgınlığa, ayrılığa dönüşen, çok güçlü biçimde birlikteliği isteme duygusudur. Aşk, birtakım dürtü ve uyaranlarla duygu dünyamızın kamçılandığı bir olgudur. Bundan dolayı "Aşkın gözü kördür." Kelebek gibi daldan dala gezip asla bir yerde sürekli kalamayan, kalırsa ölen soyut bir kavramdır.

Bazen aşkın gücü insanları yaşama bağlamış, bazen dostluklar, düşmanlıklar yaratmış, bazen ateşiyle oluşan kızgınlıklar, öldürmelere neden olmuştur.

(.)yüzyıllardan beri bir toplumsal gerçek olan aşk üzerine sayfalar dolusu yazılar, şiirler yazılmış, besteler yapılmış, üstelik onunla ilgili toplantılar düzenlenmiştir. Hangi türden olursa olsun, hemen hemen aşkın olmadığı bir türkü ya da şarkı yoktur."

Aşkın zıddı nefrettir. Aşkla nefret arasında ince bir çizgi vardır yalnızca. Aşktan nefret, nefretten aşk doğabilir. Ama sevginin zıddı halkımız tarafından dillendirilmemiştir. Çünkü sevgi, uzun bir zaman dilimi sonucunda oluşur. Öyle aşk gibi biçim değiştiremez ve gönülden kolay kolay sökülüp atılamaz. Uzun solukludur.  Öyle aşk gibi kavuşunca biçim değiştiren ya da nefrete dönüşen bir duygu değildir. Birliktelik, sevgiyi besler. Ayrılık ise büyük bir özleme dönüşür. Onu her anışta içimizden bir şeyler çekilir gibi olur. Bazen göğsümüze sanki birisi oturmuş gibi duyumsarız. Çekip atamadığımız.

Gönlünde sevgi taşımayanlar, nefret yüklüdür. Nefret de kine ve intikam duygusuna dönüşürse işte o zaman tehlike kaçınılmaz olur. Acıma duygusunun yerini, acımasızlık alır. Gönlünü kin ve nefretle dolduranlar, suç işlemeye eğilimlidirler.

Sevgi uzun soluklu bir duygu birikimidir. Bu nedenle ayrılıklar, kişi üzerinde şiddetli bir yıkıma yol açmaz. Sevilen kişi düşünüldükçe insanın bir yerleri sızlar. Özlem dolu duygular sarar bedenini. Çoğu zaman iç geçirir farkına varmadan. Hep anılara takılır aklı. Açlık gibi, susuzluk gibi özlemle karışık duygular doldurur gönlünü. Tanımlayamadığı duygular denizinde yüzer gibi olur. Özlemi sınırlanamayacak seller gibidir. Zaman zaman dalgalar durulmuş gibi olsa da içindeki fırtınalar dinmek bilmez bir türlü. Ama tesellisi mümkündür. Çünkü seven insan, ayrılık ateşini söndürmek için özveride bulunmak, kendi bencilliğini yenmek zorundadır. Bu nedenle sabretmeyi öğrenir. İçindeki ateş küllenir. Ama için için yanar. Temelli sönmez yani.

Aşk ise fırtına gibi birden bire bedeni saran bir duygular patlamasıdır. Ateştir yanar, volkandır patlar. Ayrılıklar, aldatılmalar, bu nedenle gönüllerde önlenemeyen fırtınalara dönüşür. Gözler kör olur sanki. İntikam alma duygusu sarar bedenini. İşte bu aşama, ürkütücüdür. Özveri yoktur, bencillik ön plandadır. Bu aşırı bencillik aşaması, insanı, insan olmaktan çıkartır. 23.11.2021

Nuri Çelik

YAZARIN DİĞER YAZILARI