BİR GEZİNİN ARDINDAN (1) KİM BİLİR

BİR GEZİNİN ARDINDAN (1)

KİM BİLİR

Dostum Prof Dr. Nureddin  Demir perşembeden arayıp " İstanbul'a gideceğim birlikte gider miyiz?" dedi. Olumlu yanıtladım.

Cuma günü sabahleyin beni evden aldı. Düştük yollara. Zeytin ağaçlarının eşlik ettiği, Ürgüp'teki peri baçalarını andıran kayaların güzelliklerini gönlümüze belek ederek geçmişi, geleceği düşlerimizde birleştirerek yol aldık.

İlk durağımız Çine oldu.

Kısa bir yemek molasından sonra yeniden düştük yollara. Aydın için: "Dağlarından yağ, ovasından bal akıyor." derler. Bu söz, gerçekten de çok  güzel anlatıyor yöreyi. Ama bir süre önce Aydınlı esnaflarla konuşurken incirlerde bir bozalma fark ettğiğimi, bana sanki artık pek bal akmıyormuş gibi geldiğini söylemiştim. Tespitimin doğru olduğunu, çünkü termal çalışmaların gelişigüzel yapılması nedeniyle incir ağaçlarının zarar gördüğünü söylediler.

İncir ağaçlarının bir halı gibi kapladığı ovada yer yer kümbetleri andıran bu tesislerin sıralandığı görülüyor. Kendi elimizle bal akıtan bu güzelim meyvelerin ölümüne seyirci kalmanın acısını yaşamamalıyız. Başka ülkelerdeki uygulamalara bakarak bu ağaçlara zarar vermeden ne yapmamz gerekiyorsa onun gereğini yapmamız gerek miyor mu?

İzmir'de bir vakfın yönetim kurulu toplantısına gözlemci olarak katıldım. Oradaki arkadaşlarla tanıştırıldım. Başkana gerekirse vakfın çalışmalarını yansıtmak için röportaj yapabileceğimizi söyledim. Bundan mutlulukduyacağını belirtti.

Oradan Urla'da bir organik enginar yetştirip internet üzerinden ürününü satan bir çiftliğe gittik. On yedi dönümlük, doğayla içiçe bu güzel yerde bir süre konuştuk. Çiftliği gezdik. Bilimsel bir çalışma yapılıyor. Profesyonel bir yöntem uygulanıyor. Enginarlar çok canlı, renklerinden keyiflerinin yerinde olduğunu anlamakta zorlanmıyoruz.

Az sonra sırtında çantasıyla bir genç geldi. Bizi tanıştırdılar. İstanbul'dan gelmiş. İnternetteki duyurularını okuyup telefonla haber vererek anlaşma yapmak üzere gelmiş. Artık Pazar pazar gezmeye gerek görülmüyor. İnternet üzerinden duyuru yaparak pazarlıyorlar ürünlerini. Anlaşılan teknik gelişimler, artık pazarlamacılıkta işe yarıyor.

Organik tarım yapan ailenin evleri de orada. Beş-altı yaşlarında bir çocukları var. Çok tatlı ve hiç yabancılık çekmiyor. Konuşturmasını bilenle rahat konuşuyor. Biraz şımartılmış. Bu nedenle pek tehlikelere aldırmıyor.

İyi anlaşıyoruz. Ben zaten çocuklarla iyi anlaşırım. Onlar içlerinde kötülük taşımazlar. Belki de bu benzerliktendir. Kötülüğü, hile yapmayı zamanla, sonradan öğrenir çocuklar. Sevdiği kişiyle lokmasını bölüşür. Tatlı dille söylenenlere inanır. Doğayı, insanları tanımak ister. Sorar, sorar; durmadan sorar. Çoğu anneler onların sorularından bıkıp yanıtlamak istemezler. Bu durm, çocuğun birtakım konuşma bozukluğuna yol açar. Çünkü karşısındakine söyleyeceklerini bırden, çabucak anlatabilmek için çok hızlı konuşmaya zorlar kendini.

Küçük Devrim, iyi bir dinleyici buldu kendine; durmadan konuşuyor. kamyonete çıkartmamı istiyor. Oradan aşağıya atlayacakmış. Bak yaramaza.

Elinden tutup onu isanın kulağıını sağır edercesine bağıran kazlardan yana götürmek istiyorum. Kazlar da daha çok bağırıyorlar. Bize ne anlatmak istiyorlar kim bilir? 16.10.2019

Nuri Çelik

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI