KEŞKE HERKES DUYARLI OLSA!

KEŞKE HERKES DUYARLI OLSA!

Bir sahne sanatçısının, bir konuşmacının aldığı alkış, deyim yerindeyse bir motorun yakıtı gibidir. Çoğu sanatçı bu alkışlarla yaşar adeta. Onun en büyük mutluluk kaynağıdır.

Bir gazete yazarının da benzini okurlarından aldığı olumlu tepkilerdir. Ne kadar olumlu tepki alırsa o kadar yazmak ister. Bu konuda bir teşekkür, hiçbir para birimiyle ölçülemeyecek derecede değerlidir onun için.

Okurlarımızın olumlu tepkileri, bizi yazma konusunda yüreklendirir. Yazmaya zorlar.

Gerek ileti yoluyla gerekse de telefonla çokça aranırım. Hepsine de yanıt veririm. Hiç boş geçmem. Onların bu ilgileri, beni fazlasıyla mutlu eder. Beni yazmaya zorunlu kılar.

Birçok okurumla bu yolla arkadaş olduk. Başka zamanlarda da birbirimizi ararız. Bazen bir yerlerde oturup sohbet ederiz.  Bazen de ziyaretime gelir.

Çok ilginç yazışma ve konuşma geçer aramızda. Keşke bunları not edip saklasaydım! Kim bilir nasıl bir güzellik olurdu elimde. Bu zamana dek bu yazışma ve konuşmalarla ilgili örnek de yazmadım.

Geçenlerde bir genç hanım arkadaşla aramızda ilginç bir konuşma geçti. Bu kez onu örnek olarak aynen aktarmak istiyorum.

Hanım arkadaşım gönül alıcı sözlerden sonra kafasına takılan sorularını ben yanıtladıkça sıraladı. Aramızdaki söyleşi şöyle başlayıp devam etti:

Bu şiirleri gençliğinde yazdın da oradan mı gazeteye gönderiyorsun, yoksa yeni mi yazıyorsun?

Daha önce yazdıklarım yayınlandı kitap olarak. Elbette bunları şu anda yazıyorum.

Merak ediyorum: Gençlik şiirleri, genç olmayan birisi tarafından nasıl yazılabilir? İnsan yaşlandıkça duyguları körelmiyor mu?

Ben dünü, bugünmüş gibi düşünerek yazıyorum.

Bir kişi sanatçı ruhu taşıyorsa o kişinin yaşı ilerlese de ruhu hep genç kalır. Gençmiş gibi düşünür, kendisini sürekli genç hisseder. Duyguları eskimez; tazeliğini korur. Bu durum, onu bir bakıma canlı tutar. Aynalar sert konuşsa da duygusal olarak durum, aynalardaki görüntünün tersidir. Yaş geçer ama duygular hep genç kalır bu gibi kişilerde.

Bu nedenle şaşırmakta haklı da olsan -ki öyledir- gerçek, senin düşündüğünden çok farklıdır. Durum, senin düşündüğün gibi olsaydı belli bir yaşa gelmiş kişi, normal yazı yazmakta da zorlanırdı. Önemli olan, kişinin düşüncede genç kalmayı başarabilmesidir.

Düşünce yapısının da genç kalması söz konusu mu? Yoksa insanın yaşı ilerledikçe daha tutucu mu oluyor?

Sanatçı, genel olarak acı çeken bir canlının bu acısını gönlünde hisseden kişidir. "Bu nasıl oluyor?" dersen sana "Zengin bir ailenin kızının ya da oğlunun aç bir insanın halinden anlayabilmesi gibidir" derim. Elbette açlığı en iyi, açlığı yaşamış olan anlar. Ama hiç açlık yaşamayan birisi de bunu hissedebilir, öyle değil mi?

Bizde bir zamanlar "Sanat, sanat için midir, halk için midir?" tartışması yapıldı. Sanatımızı, yalnız sanat olsun ya da mutlu bir azınlığı mutlu etmek için yaparsak bana göre halkın acılarını ve sıkıntılarını gönlümüzde duymuyoruz demektir.

Hangi dalda olursa olsun, sanatçı, halkının mutluluğunu önde gözetmek, haksızlıklara karşı çıkmak zorundadır. Nerede bir haksızlık varsa onun karşısında yer almalıdır. Bu nedenledir ki genel olarak yönetimdekileri eleştirir. Onların uygulamalarında gördüğü haksızlıklara karşı çıkar. Bundan dolayı yönetimdekiler, onu çıbanbaşı gibi görür. Çünkü haksız uygulamalara karşı çıkmayan, hatta onları destekleyenler sevilir yönetenler tarafından. Oysa gerçek sanatçı asla boyun eğmez. Satın alınması öyle kolay olmaz. Susturulamaz.

Ama sonradan yön değiştirenlere rastlıyoruz. Bunun çokça da örneklerine tanık oluyoruz. Bu konudaki görüşünüzü merak ediyorum.

Bir kısmı bazı zorunluluklar karşısında dönüş yapabiliyor. Bunlara fazla bir sözümüz yok. Yalnız doğru bulduğum anlamında da alma lütfen. Asıl dönekler, büyük ya da küçük çıkarları için kendilerini satanlardır. Bana göre sanatçının fiyatı olmaz. Onu satın alacak bir para basılmadı henüz.

Bence gerçek sanatçı, ne olursa olsun her zaman hak ve adaletten yana olan kişidir. Çıkarlarının peşine düşmez. Kendisini satmaz. Yani halkın yanındadır. Karşısında değil. Gerektiğinde halkın acılarını kendi nefsinde yaşar. Zorluklara göğüs gerer. Bu anlayışından ödün vermez.

Halktan yana, halkın sıkıntılarını dillendirmeyen bir sanat olamaz. Toplumun mutluluğuna hizmet etmeyen, onun sorunlarını dile getirmeyen, ona mutluluk kaynağı olmayan hiçbir şey sanat sayılmaz.

Merak ediyorum: Herhangi bir zaman ve durumda şiir olsun ya düz yazı olsun hemen yazabiliyor musun?

Boyacı küpü mü ki hemen daldırıp çıkartalım? Öyle olamaz. İnsan hani bazen kendisini böyle uçuyormuş gibi duyumsar ya işte bizim yazabilmemiz için de öyle bir duygulanma anı olmalı. Öbür türlü ısmarlama yazı ya da şiir olur ki onun anlamı da okumanın zevki de olmaz.

Nitekim olur olmaz yerlerde karşılaştığımız kişiler kendileriyle ilgili de şiir ya da yazı yazmamı istiyorlar.

Gerçekten çok ilginç bir durum. Böyle bir durumda tavrın ne oluyor?

Öncelikle gülüyorum. Sonra da ona zamanımız varsa anlatıyorum. Çok nadir olarak da "Belki bir gün olur." Diyerek geçiştiriyorum.

Kabul edemiyorlar çünkü. "Bu adam şair ya da yazarsa her durumda yazabilmeli." Diye düşünüyorlar. Ama gel gör ki durum onların düşündüğünden çok farklı.

Bazen insan, bir arkadaşıyla konuşmakta bile zorlanır. O anda canı konuşmak istemiyor olabilir. Bazen de hep konuşmak ister.

İşte yazmak da böyledir. İnsana ilham gelecek yazmak için. Özellikle de şiir yazmada bu durum çok önemli. Kesinlikle duyguların coştuğu, içimizde sevinç dalgalarının kıpır kıpır hareketlendiği bir ortam gerekli onun için.

Yazdıklarını beğenmediğin zamanların oluyor mu? Böyle bir durumda hareket tarzın ne oluyor?

Elbette olmaz mı hiç? Baktım ki olmuyor. İçime sinmedi ve yazmayı da canım istemiyor, olduğu gibi bırakıyorum. Artık içimden yazmak gelinceye kadar.

Çünkü zorlamayla yazılan bir yazıdan okuyucu zevk alamaz. Bıkar. Bıkar da ne olur? Emekler boşa gider. Okur, okumayı bırakır çünkü. Okunmayacak bir şiir ya da yazı için her şeyden önce ben neden zamanımı boşuna harcayacağım, öyle değil mi?

Aslında soracağım daha çok sorularım var ama seni fazla yormak istemiyorum. Verdiğin bilgiler için teşekkür eder, başarılı olmanı dilerim. Daha sonra yine görüşelim olur mu?

Asıl ben sana ilgin ve moral desteğin için teşekkür ederim. Keşke tüm okurlarım senin gibi ilgili ve duyarlı olsa! (07.11.2021)

Nuri Çelik

YAZARIN DİĞER YAZILARI