ÖNCE BEYİNLER GELİŞECEK

Çevremize bir bakalım. Bitkilerin çiçek açıp meyve vermesi öteki canlıların neslini sürdürmesi hep belirlenmiş zamana göredir.

Canlılar içinde insanın yeri elbette ötekilerine göre çok farklılık gösterir. İnsanda akıl ve irade üstünlüğü var. Böyle olmasına karşın bu üstünlük, insandan insana, toplumdan topluma değişir. Bazı insanlar, günlük ilişkilerinde daha uygar ilişkiler sergileyebildiği halde bazılarında da kabalık ve ilkellik öne çıkar. Acaba bu farklılıklar nereden kaynaklanıyor?

Elbette insanda beynin olması, son derece önemlidir. Ama beyin gelişmemişse, toplum dışı durumlara, ortaçağa göre koşullanmışsa, bu tür kişilerden olumlu davranışlar beklemek boşunadır. Nasıl ki mevsimi gelmeden yapay koşullar dışında bir ağacın meyve vermesi beklenemezse gelişmemiş bir beyinden de iyiye eğitilmiş, uygar bir kişiden beklenecek davranış görülemez. Bu nedenle böyle ilkel kafalardan başkalarına karşı uygar davranışlar beklemek boşunadır.

Beyni yeterince gelişmemiş kişiler, izin istemesini, gerektiğinde teşekkür etmesini ve özür dilemesini bilmez. Davranışları kaba, kırıcı ve bencilcedir. Yalnızca dünyada kendisi varmış gibi davranır. Kendisini dünyanın merkezine oturtur. Başkalarının rahatsızlığı, huzursuz olması, acı duyması onu ilgilendirmez.

Kişinin yerine göre birisinden izin istemesi, özür dilemesi ve teşekkür etmesi gelişmişliğin basit göstergeleridir. Böyle bir kişinin dünyada yalnız olmadığını, kendisinin istediklerini başkalarının da isteme hakkı olduğu gerçeğini kavrayacak gelişmişlik düzeyine ulaştığı anlaşılır. Bu da iyi bir eğitimden geçtiği, gelişmiş bir beyine sahip olduğu anlamına gelir.

Eğer bir toplum, böyle gelişmiş beyne sahip bireylerin çoğunluğu oluşturduğu bir toplumsa orada insan ilişkileri uygarcadır. Her toplumun bu aşamaya ulaşması, kolayca sağlanabilir mi? Hemen belirtelim, sağlanamaz. Çünkü beyin gelişimi, hele hele toplumsal ortak beynin gelişimi oldukça zordur ve uzun zaman alır. Bilinçli, sorgulayan, bir durum ya da olayın nedenini, niçinini araştıran bireylerin yetiştirilmesini öngören çok ciddi bir eğitim ister. Eğer “kindar ve dindar” kuşak yetiştirmek gibi bir amaç güdülüyorsa böyle bir eğitimden geçenlerden gelişmiş beyinler yetişeceğini düşünemeyiz. Böyle ortaçağ kafası taşıyan bir toplumdan da uygar ilişkiler beklemek mümkün değildir. Bir toplumun gelişen çağa uygun, gelişmiş bir beyin taşıyabilmesi için, körü körüne itaate koşullanmış, eleştiriye kapalı bireylerden değil sorgulayan, araştıran, yaparak, yaşayarak (uygulamalı) öğrenime önem veren bir eğitimden geçmiş, gelişmiş beyin taşıyan bireylerden oluşması gerekir.

Gelişmiş beyin taşıyan toplumlar, uzun süren ve gelişmiş bir beyne sahip, sorgulayan, araştıran gerektiğinde eleştiri ve özeleştiriden çekinmeyen, sorumluluk taşıyan bireyler yetiştirmeyi amaç edinen bir eğitim politikasıyla ve yıllar alan çalışmalar sonucu ortaya çıkabilir. Böylesi toplumlarda kişiler, birbirine ve toplumun genel işleyişine, kurallara saygılıdırlar. Yalnız kendi özgürlüklerine değil, başkalarının özgürlüğüne aykırı karar ve davranışlara da kendisine yönelmiş gibi karşı çıkarlar. Böylesi toplumlarda toplumsal örgütlenme son derece önemlidir. O ülkenin yönetimi özgürlükleri kısmayı değil, bunu aklından bile geçiremez Çünkü o toplum buna şiddetle karşı çıkar; izin vermez.

Tersine toplumsal beyin gelişimini sağlayamayan toplumlarda “bana değmeyen yılan bin yaşasın.” anlayışı vardır. Bireyler bencildir. En büyük korkuları eleştiri ve özeleştiridir. Böyle bir anlayışın egemen olduğu toplumlarda, bu nedenle yönetenler, din-iman nutuklarıyla savaş çığırtkanlığıyla, ucuz kahramanlıklarla özgürlükleri kolayca kısabilirler. Hatta diktaya kolayca sapabilirler.

Kısaca diyebiliriz ki bir toplumun çağdaşlığı, o topluma uygulanan eğitim sistemiyle doğru orantılıdır. Olaylara eleştirel bakan yurttaşların çoğunlukta olduğu, kuralların ve yasaların kişilere göre eğilip bükülmeden eşit uygulandığı bir yargı sisteminin, bağımsız mahkemelerin olduğu ülkelerde beyin gelişimine ve insana değer veren bir eğitim uygulanıyor demektir. Böylesi ülkelerde demokratik bir yaşam vardır. Tersi ise ilkel bir toplum düzeni yaratır. Başka türlüsü beklenebilir mi? 16.12.2018

Nuri Çelik

YAZARIN DİĞER YAZILARI