YAZIK ETMEYİN BU ÜLKEYE!
Bir iş yapılmadan önce onun ne getirip ne götüreceği iyice hesaplanmalıdır. Kanal İstanbul için böyle bir yol izlendi mi? Sanmıyorum.
"Yanlış hesap Bağdat'tan döner." deniyor ama yanlışı, bilerek ya da baskılardan dolayı yapanlar, bundan dönmeyeceklerini yüksek sesle dillendiriyorlar. Neymiş efendim, Boğaz'da trafik gittikçe artıyormuş, bu nedenle sık sık kazalar oluyormuş. Eğer Karadeniz'i Marmara'ya bağlayan bir kanal yapılırsa Boğaz trafiği azalacakmış. Bir an için bu savın doğru olduğunu kabul edelim. 145 M genişliğindeki bu kanaldan Karadeniz'den Marmara'ya, ya da tersi yönünden günde ancak bir gemi geçebilir. Sırf Boğaz trafiğinden bir gemi eksik olacak diye can çekişmekte olan ekonomimizi çökertmek, sonuç olarak da içte büyük karmaşaya, dışta da bunu bahane ederek olası bir dış müdahaleye davetiye çıkartmanın dışında bu kanal, ne işe yarayacak? Kaldı ki istatistikler, Boğaz trafiğinin gittikçe, azaldığını gösteriyor. Nedeni de açık; petrol ve petrol ürünleri gibi maddeler, artık borularla suyun altından taşınıyor. Onlarca tanker, Boğaz'dan geçmek zorunda kalmıyor. Bu da Boğaz trafiğinin gittikçe azaldığı anlamına gelmiyor mu?.
Buradan ülke ekonomisine büyük girdiler sağlanırmış. Bu da gerçekdışıdır. Çünkü Montrö Anlaşmasına göre ticaret gemileri Boğaz'lardan serbestçe ve hiçbir para ödemeden (kılavuz kullanmazlarsa ) geçmektedirler. Burası dururken Kanal İstanbul'dan para ödeyerek kim geçecek de ondan para alınacak? Yalnızca savaş gemilerinin geçişi Türkiye'nin denetiminde sınırlandırılmış olup Karadeniz'e geçenlerden kıyıdaş olmayanlar, 21 gün sonra dönmek zorundalar. İşte bunu delmek için ABD, en az 70 yıldır o zaman hazırladıkları planı, Kanal İstanbul projesiyle hayata geçirmek için her yolu deneyerek bu kanalı açmak için içeride inatlaşmayı sürdüren kişi üzerinde baskı kuruyorlar.
Yani bu kanaldan faydalanacak olan, ABD'dir. Böylelikle savaş filolarını sürekli olarak Karadeniz'de bulundurma fırsatını yakalayacaktır. Şimdi açıktan seslerini çıkartmıyorlar ama Karadeniz'e sınırı olan devletlerin hiç birisi bunu istemez ve seslerini yükselterek çok büyük anlaşmazlık ve sorunlar yaratabilirler. Başımız çok ağrır. Bir iç deniz olan Karadeniz, barış alanı olmaktan çıkarak sıcak çatışmaların alanı durumuna gelebilir. Rusya başta olmak üzere bunu hiçbir devlet onaylamaz, sessiz kalmaz. Böyle bir durumu biz iç sorunumuzmuş gibi görebiliriz ama başkaları bunu doğrudan kendi sorunları gibi görürler ve haklı da olurlar. Çünkü Karadeniz'deki barış ortamı onlar için de önemli.
Bu durumda planlarına uygun olarak ABD ve Avrupa ülkeleri, öncelikle Montrö'yü geçersiz kılarak Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarımızı bizden alıp kuracakları bir komisyon yoluyla Boğaz trafiğini de istedikleri gibi düzenleyecekleri bir ortam yaratmaya çalışırlar. Mümkün olamazsa Prof. Dr. İlyas Yılmazer'in açıkladığı gibi Gelibolu'dan da bir kanal açılarak Montrö'nün delinmesini sağlayabilirler
Bu konularda sözüne inanılacak değerli bilim insanlarımız, bu kanalın neden yapılmaması/yapılamayacağı konularında bilimsel açıklamalarla karşı çıkıyorlar.
Kısa süre önce Boğaz'da, bir gemi uzmanlara göre bilerek karaya oturtuldu. Kılavuz kaptan, gemi kaptanının karaya oturmayı önleyici tedbirlerini tek tek sayarak bu tedbirler alınmadığı için bir kasıt olduğunu belirtti. Arkasından da "Bu ufak kaza, Kanal İstanbul'da olsaydı bir faciaya yol açardı." dedi.
Kanal İstanbul'u açmak için inatlaşmayı sürdürenlere sesleniyorum:
YAZIK ETMEYİN BU ÜLKEYE!
29.01.2020 (Nuri Çelik)