YENİ BİR YURTTAŞLIK TİPİ: EKOMİYOPLUKTAN EKOLOJİK YURTAŞLIĞA
Bu köşeyi takip eden okurlar, sürdürülebilirlik sohbetlerini her yeni yazıyı bir öncekiyle bağlayarak belirli bir akış içinde yürütmeye çalıştığımızı hatırlayacaktır.
Bu bağlamda son yazıda, yakında gerçekleşen Mısır iklim değişikliği zirvesine gönderme yaparak zengin ülkelerin ve karar vericilerin yüz yüze kalınan ekolojik krizi aşabilmek için fedakarlık yapmak yerine "yeşil yıkama ve badanacılık" yoluyla tüketicileri "yeşil tüketim"e yönlendirerek kamuoyunu nasıl yönlendirdiklerine dikkat çekmiştim. Bunun sonucunda, yeşil ve doğa duyarlığı taşıyan sade insanların yeşil tüketim yoluyla sorunun çözülebileceğine nasıl inanır hale geldiklerini, başka bir deyişle yeşil miyop haline geldiklerinin altını çizmiştim.
Geçtiğimiz günlerde gelen tepkilerden bu değerlendirmenin dikkat çektiğini ve etkili olduğunu gözlemledim.
Bu yazıda eko-miyopluğun ötesine geçen yeni bir yurttaşlık kavramına dikkat çekmeye çalışacağız. Malumunuz yurttaşlık kavramı, sosyolojik olarak uluslaşmanın ve modernleşmenin bir ürünü.
Başta iklim değişikliği olmak üzere çevre bozulmasının coğrafi sınırları geride bıraktığı günümüzde yeni bir yurttaşlık kavramı öne çıkmaktadır. Çağın yaşayan en büyük düşünürlerinden E. Morin'in geleceğin yurttaşlık anlayışını, "yeryüzü yurttaşlığı" olarak ifade etmektedir. Yeryüzü yurttaşlığı, diğer bir deyişle ekolojik yurttaşlık en genel anlamıyla, insan türünün kendini diğer varlıklarla birlikte gezegenin bir üyesi olarak görmesi ve ona göre davranmasıdır.
Bu anlamda, ekomiyopluktan ekolojik yurttaşlığa geçiş, bireysel tatminden öte toplumsal ve küresel çapta inisiyatif üstlenmeyi yansıtır. Çünkü, ekolojik yurttaşlık bilincindeki kişiler yaşamlarını yeşil duyarlıkla sürdürmekle kalmayıp, gösterdikleri toplumsal refleksle sürdürülebilir gelecek doğrultusunda dönüşümünde önemli bir baskı grubu oluştururlar.
Ne dersiniz?
ÖNEMLİ NOT: Görüş, öneri ve eleştirilerinizi almaktan memnuniyet duyarım.