HALİMİZE BİN ŞÜKÜR, BİNLERCE ŞÜKÜR!..
Hani, yazımıza bu başlığı attık diye, dinamik haldeki muhalif arkadaşlar hemen bizi bombardımana tutmasınlar aman!.. Bu şükür, iktidar partisi büyüklerimizin bize tavsiye ettikleri 'Şükür' değildir, 'Yaratanımızla' ilgili bir şükür duasıdır, bu da böyle biline!..
Geçen hafta benim 16 yıllık deri botlarım tabanından su almaya başlayınca bir ayakkabı tamircisine götürdüm. Usta benim delik botları evirdi-çevirdi-içine elini soktu-dudaklarını büktü ve bana; "Hocam, kaç senelik bunlar?" diye sordu. Ona bu botların 16 senelik olduğunu söyleyince acı acı gülüp; "Yahu bir insan bir botu 16 sene kullanırsa, bizler bu mesleği bırakalım, ayakkabı fabrikalarını da kapatalım, yeniden çiftçiliğe başlayalım bari!.. Tevekkeli, boşuna bizim iki yakamız bir yere bundan gelmiyormuş herhalde?" demez mi?
Ustaya kızarak; "Kaça tamir edersin bunları!?" diye sordum, o da bana kızmıştı herhalde; "Bunların 140 lira masrafı var, 40 TL de ben alırım, 180 TL'ye tamir ederim!" dedi, iyi mi? Ulan ben bunları daha 2006 yılında İzmir'den 30 TL'ye almıştım, şimdi sadece tamiratına 6 kat ücret ödeyeceğim, öyle mi!? Botları elime geçirip, hızla dükkândan çıktım, bir ayakkabı mağazasına öfkeyle daldım, bunların benzeri botların fiyatlarını sordum, satıcı da hiç utanmadan, bana bunların fiyatının tam 1.750 TL olduğunu söylemez mi!? Orayı da terk edip, kös kös evime döndüm!..
Eve dönerken yol kenarlarında kedi-köpekleri, kesime götürülen inekleri, tarlasından atı ve eşeği ile dönenleri gördüm. Bunların hepsi 'dört ayaklı' yaratıklardı. Kendime baktım, iki ayağım olduğu için 'Yaratanıma' binlerce defa şükrettim!.. Ya bizler de en az 'dört ayaklı' ya da sürüngen 'Kırkayaklar' gibi tam kırk ayağımız olsaydı ne halt ederdik!? Zati ikisini alamadığımız botlar 1.750 TL iken, dört ayaklı olsak '3.500TL' ödeyecektik!.. Maazallah kırk ayaklı olsaydık eğer; tam "35.000 TL" ödeyecektik değil mi!? Sadece bununla kalsak iyi, hani hanımın ve çocukların ayakkabı masrafları ne kadar olurdu bir düşünsenize!?
Akşamüzerine doğru mutfak pencerem önüne oturup, Termik Santralın Hisarardı ve Hacıveliler Mahallelerine doğru giden dumanlarını izlerken, pencereme sokağımızın bir kumrusu kondu, oraya bıraktığımız suyunu içmeye gelmişti. Arada tül perde olduğu için beni fark etmiyordu. Suyunu içip, pencere mermeri üzerine çişini yaptıktan sonra, boynunu sağa sola çevirerek, içeri gözlemeye başladı. Beni fark edince aceleyle uzaklaşıp, karşı apartmanın tepesine kondu, oradan izlemeye devam etti.
Eşi dişi kumru dışında, oralara kimseleri getirmeyen bizim sağ kanadı biraz düşük kumrumuzdu. O kanadı da, bu aşırı dövüşkenliği yüzünden sarkık vaziyette kalmıştı!.. Düşündüm de, bu kuşun bütün varlığı, sahip olduğu tüm serveti; sadık eşi, iki kanadı ve iki ayağı idi!.. Maazallah bir kanadı kırılsa, bir ayağını kaybetse, yaşaması asla mümkün değildir; ya bir kedi-köpeğe-şahine yem olur, ya da açlıktan bir kuytuda ölür giderdi!.. Bunların bizim gibi yardım-hayır kurumları mı var? Gidip de tedavi edilecekleri hastaneleri, bakımevleri-düşkünler evleri mi var!? Bir ayakları çukura düşünce yardımlarına koşacak hısım-akraba-çocuk-çolukları mı var!? Bütün yaşam sebepleri iki kanatları ile iki ayakları, hepsi bu!..
O günü de bunları düşünerek tamamlayıp, ertesi günü yine halimize şükürler ederek o '1.750 TL'lik botları satın alıp, ayaklarıma sıcacık giydim dostlar!.. Tavsiye ederim; siz de zaman zaman böyle oturup, benim gibi iyi şeyler düşünün de, rahatınıza bakın bakayım, olur mu?
Bugün de bir fıkrayla yazımızı bitirelim bari: Boğaz kenarında yalısı olan bir Osmanlı Paşasının süslü gezinti kayığı su alıyormuş. 'Akşamcı' olduğu bilinen Kâhyasını çağırıp; "Şu benim kayığı tiz götür de, altını bir güzel ziftlet de gel bakayım!.." demiş. Kâhya hemen yardımcısıyla kayığa atlayıp zivthaneye götürmüş, akşam geç saatte geri dönmüşler!.. Paşa hemen; "Tamam mı Kâhya, kaça zivtlediler bakayım?" diye sormuş, Kâhya da; "Tamam Paşam, 10 altın liraya zivtlediler!" demiş. Bunu duyunca küplere binen Paşa; "Ülen bunlar bana Savaş Gemisi mi zivtleyivermişler de 10 altın alıyorlar!?" deyince, Kâhya sallanarak, biraz da mahcup şekilde; "E biraz da ucundan biz zivtlendik de, onun için 10 altına mâloldu Paşam!" demiş. Sakin KOŞAR.