İDAM CEZASI GERİ GETİRİLMELİ Mİ
Çocuklara karşı cinayetle sonuçlanan taciz ve tecavüz olayları kamuoyunu her zaman hassaslaştırmıştır. Sekiz yaşındaki Eylül’ün vahşice öldürülmesi üzerine kötü çağrışımlar, Ağrı’da kaybolan dört yaşındaki Leyla’nın bulunamaması ve son zamanlarda benzer cinayetlerin yaygınlaşıyor olması, vahşice işlenen kadın cinayetleri idam cezasını yeniden gündeme taşıdı. Özellikle sosyal medyada her zaman bu tür olayların ertesinde kampanyalar başlatılıyor. İdam ipleri ortalığa saçılıyor.
Halk kesimlerinden ve bazı çevrelerden yükselen sesler, ister istemez siyasileri de konuya duyarlı hale getiriyor.
Bugünlerde siyasilerden bu tür demeçler duyulmuyor ama geçmişte bu kampanyalara siyasiler de destek vermiş. Meclise getirilirse onaylanacağı yönünde açıklamalar yapılmıştı.
12’LER SONRASI
12 Mart Muhtırası sonrası dönemde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmeleri, kararın mecliste onayı sırasında bazı politikacıların takındığı tavır, Özellikle Demirel’in mecliste ayağa kalkarak geri dönüp milletvekillerin olumlu oy kullanmaları yönünde teşvik eder nitelikteki el-kol hareketleri belleklerimizden silinmiş değil… Bugün de özellikle sol kesimlerin belleğinde canlılığını koruyor.
12 Eylül sonrasında yaygın biçimde uygulanan idam cezaları, siyasi nedenlere de dayandığı için toplumda onulmaz yaralar açtı.
27 Mayıs’tan sonra da zamanın başbakanı Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamları gene günümüzde hala tartışılan konulardan biridir.
İdam cezasının kaldırılması, Türkiye’de birdenbire ortaya çıkan bir eğilimin sonucu değildir. Son idam 25 Ekim 1984’te uygulandı. Bu olaydan sonra mahkemelerce verilen kararlar, cezanın kaldırıldığı 2004 yılına kadar Meclis’te 20 yıl bekletildi ve uygulanmadı. Kaldırılma öncesinde “Savaş tehdidi ve terör”le sınırlandırılmıştı. 2004 yılında anayasanın 38 maddesine eklenen bir fıkra ile tamamen ortadan kaldırıldı.
Cezanın kaldırılmasında AB’nin ve Avrupa Konseyinin telkinlerinin rolü yadsınamaz. Avrupa ülkeleri bizden yirmi yıl önce bu cezanın uygulamasına son vermişlerdi. AB’ye üye olmak isteyen bir ülkenin uyum yasaları çerçevesinde hareket ettiğini söyleyebiliriz. Ne var ki toplumumuzun geçmişte yaşanan acılardan ders çıkardığı da doğrudur.
YANDAŞ VE KARŞIT GÖRÜŞLER
Bu konuda bir yargıya varmak için idam cezasının yanında yer alanlarla karşı görüşte olanların düşüncelerine bir göz atmakta yarar var.
Cezayı destekleyenler:
*Suça karşı caydırıcıdır.
*Can alan bedelini canıyla ödemelidir.
*Toplum ve zarar gören aileler adaletin yerine geldiğine inanır.
*Adalete güven ancak böyle sağlanabilir.
*Cezaevinde de başka birini öldürebilir… Gibi gerekçeler ileri sürüyorlar.
Cezaya karşı çıkanlar:
*İnsanın yaşama hakkı elinden alınıyor. Devletin adeta intikam alması gibi bir olay…
*Caydırıcı özelliği yoktur. Öyle olsaydı; ABD’de Çin’de ve İran’da daha az ağır suç işlenirdi. Hiç de öyle görünmüyor
*Geçmişte birçok ülkede bazı kişiler, infaza dakikalar kala yeni delillerle beraat ettiler.
*Mahkûmun suçsuzluğunun anlaşılması halinde geri dönüşü yoktur.
* Şiddet şiddeti davet eder, mahkûm, pişman olmak şansından yoksun bırakılıyor.
*Böyleleri için ölüm bir kurtuluştur. Ağırlaştırılmış müebbet hapisle, yaşadığı sürece hücresinde acı çekiyor.
DÜŞÜNÜLMESİ GEREKİYOR
Ortaya çıkan vahşi olaylar karşısında toplumun tepkileri anlaşılabilirdir. Ne var ki uygar dünyanın yönelimi idam cezasının kaldırılması yönündedir.
Ülkede yaşanan tarihsel sürece dayalı gelişmeler, bir anlık öfke ve tepkilerle geri döndürülemez.
İdamın; geri dönülmesi mümkün olmayan bir ceza olması, mahkûmun ileride suçsuz olduğunun ortaya çıkması ihtimali çok önemli bir gerekçedir.
Geçmişte Adnan Menderes ve siyaset arkadaşlarına; Deniz Gezmiş ve yoldaşlarına uygulanan bu cezalar ve gerekçelerini düşünürsek, idam cezasını yeniden geri getirme düşüncemizi gözden geçirmemiz gerektiği açıktır.
TURGUT DERELİ