Fransız yazıyor: Bordeaux...Bordo okunuyor. Rousseau, yazıyor Russo olarak okunuyor. Alman yazıyor: Bosch... Boş okunuyor. İngiliz yazıyor Charles... Şarl okunuyor... Bir sesi üç-dört harfle ifade etmek zaman ve emek kaybı değil mi?
Büyük Atatürk yeni Türk alfabesinde her sesin karşılığını bir harfle ifade ettirdi, Latin alfabesine bu harfleri ekletti: ü, ö, ş, ç...
Türkçe metinlerin yazımı ve okunması çok kolaylaştı ve akıcılık kazandı.
Annem zeki bir kadındı. İlkokulu yeni alfabenin kabul edildiği 1928 yılında bitirmişti. Okul yıllarını bana anlatırdı. Hatta okulda okutulan kitapları korumuş küçük bir sandıkta saklamıştı. Bana eski yazıyı öğretmeyi önerdi. Ben de öğretmen olma yolunda olduğum için "Hayır" demedim kısa sürede harfleri öğrendim. Özellikle tarih ve coğrafya kitaplarından okuma denemelerine başladım. Belirli bir yaşa ulaşmış olduğum için fazla zorlanmıyordum ama o alfabe ile okumanın güçlükleri ortadaydı.
Latin alfabesinden kaynaklanan yeni alfabe 1928 yılında kabul edilmişti. 1929 yılı ocak ayında da halk kitlelerine yeni alfabeyi öğretmek amacıyla "Halk Mektepleri" açılmıştı annem ve babam yeni yazıyı bu mekteplerde öğrendiler.
Yeni alfabe annemin çok hoşuna gitmişti. Kelimelerin okunuşu net ve kesindi. Arap alfabesinden ve ondan kaynaklanan İran alfabesinden harfler almıştı Osmanlı alfabesi Buna karşın gene de kolaylaştıramamıştı okur-yazarlığı... Onun anlatımına göre ilkokul arkadaşları son yıllara kadar zorlanmıştı okuyup yazmada.
Osmanlı alfabesinde esre, ötre, üstün gibi harekeler olmadığı için kelimenin okunuşu metne ya da cümlenin gelişine göre çıkarmak gerekiyordu bu da okumayı zorlaştıran bir etkendi. Osmanlı alfabesinde sesli harflerin sayısı çok sınırlıydı. Oysa bugünkü alfabemizde sekiz sesli harf var. Bu da Türkçemizin yazımını kolaylaştırıyor.
Cümlenin gelişine göre okumada çok tipik bir sözcüğü örnek gösterebiliriz. Kef, vav ve lam harfleriyle yazılan bu sözcük; yerine göre; kul, gül, göl, kül, gol, kol . olarak okunabilir. Bu durumda yazılı metinlere her okuyanın ayrı anlamlar vermesi riski ortadadır.
Bu gerçeği gören Osmanlı padişahlarından da zaman zaman Latin alfabesine dayalı bir alfabe oluşturma girişimleri gelmiştir ama zorlukları göze alamamış ve yenilenmeyi başaramamışlardır.
Saydığımız nedenlerle kitleler okur yazar hale getirilememiş 1927 yılında yapılan nüfus sayımında okuma yazma oranının erkeklerde %17,4 kadınlarda %4,6. Olmak üzere genel oranın %10,5 olduğu saptanmıştır Bunun üzerine Atamız konuya ivedilik kazandırmış ve 1928 yılında yeni alfabe yasallaştırılmıştır.
Atamız, her konuda olduğu gibi bu konuda da en akılcı yolu seçti, onu minnet şükran ve saygıyla anıyoruz.
TURGUT DERELİ