GALAT-I MEŞHUR
Her nedense bazı insanlar dikkati çekmek, adından söz ettirmek belki de ünlü olmak konusunda diğerlerinden farklı bir eğilim içinde oluyor. Başvurdukları yöntemlerinden biri de; çalışıp çabalayıp bir eser yaratmak, bir başarıya imza atmak varken birden bire genel kabul görmüş bir ortak değeri, anlayışı, eğilimi temelden değiştirecek bir sav ileri sürmek... Bu durum tıpta, ekonomide ve diğer birçok alanda geçerli bir yöntem…
Diyeceksiniz ki tüm devrimler öyle olmamış mıdır? Yerleşik değerleri yıkmamış mıdır? Yoksa dünyamız nasıl ileriye giderdi? O konuda haklısınız. Yalnız devrimler toplumda siyasi ve ekonomik bir tıkanmanın çaresizliğin sonunda gerçekleşir.
Benim söz ettiğimse hiçbir akla, bilime ve gereksinmeye dayalı olmayan değişim değil de “değiştirme” istekleridir.
Sözü getirmek istediğim noktaya lütfen şimdi dikkat ediniz:
“ANA GİBİ YAR, BAĞDAT GİBİ DİYAR OLMAZ”
“HANYA’YI KONYA’YI ANLAMAK”
“YEMEN TÜRKÜSÜNDE MUŞ MU YOKSA HUŞ MU”
Biri atasözünde, öteki deyimde, diğeri de bir türkünün dizesinde yer alan üç sözcük üzerinde birileri durmadan tartışma çıkarıyor. Ne yarar umuyorlarsa?
Ünlü atasözündeki sözcük yok ana değil “Ane” adlı uçurummuş… Sıkça kullandığımız “hanyayı konyayı anlamak” deyimindeki sözcük, yok Konya değilmiş de Girit’teki “Gonya” adlı bir manastırmış… Ünlü “Yemen Türküsü”ndeki Muş’un Yemen’le ne ilgisi varmış? Aslında o sözcük Yemen’in “Huş” adlı kentinin adından gelmekteymiş…
Bu tartışmalar kafa karıştırmaktan başka ne işe yarıyor? Velev ki yanlış yerleşmiş ne fark eder?
Dilimizde “galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır.” şeklinde bir söz vardır. Demek istenir ki; bir sözcük farklı ya da yanlış anlamda bile, dile yerleşmişse Yerleşik anlamda kullanmak ve yazmak en doğrusudur… Bu tartışmalar gereksiz gündem yaratmaktan başka bir işe yaramıyor.
TURGUT DERELİ