TÜRKİYE VE DÜNYADA NÜFUS SORUNLARI
Son yıllarda Türkiye’de nüfus planlaması ya da diğer adıyla her ailenin bakabileceği kadar çocuk sahibi olmasına yönelik çalışmalar ötelendi. Hatta daha çok nüfus sahibi olma konusunda özendirme söylemleri yürürlükte… Tüm dünyada da gidiş bu yönde, daha önce Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen nüfus planlama çalışmaları etkisiz hale geldi. Dünya nüfusu kontrolsüzce tehlikeli biçimde artıyor…
Bilindiği gibi; Aile planlaması ailelerin istedikleri zaman istedikleri sayıda istedikleri aralıklarla ekonomik olanaklarına ve kişisel isteklerine göre çocuk sahibi olmaları şeklinde tanımlanmaktadır. Aile Planlaması hiçbir zaman ailedeki fert sayısını sınırlamak anlamına gelmez, aynı zamanda çocuk sahibi olamayan çiftlere yardım eder.
İnsanlığın binlerce yıl süren ilk çağlarında dünya nüfusu sürekli fakat yavaş artış göstermiş, ancak 17.yüzyıl sonunda 500 milyonu bulmuştur. 17.yüzyıl'dan sonra tıbbın ve teknolojinin ilerlemesi sonucu nüfus artışı hızlanmış, 20.yüzyılın başında dünya nüfusu 1,5 milyarı olmuştur. BM'nin Dünya Nüfus Tahminleri Raporu'na göre, dünya genelinde 8 milyara yaklaşan nüfus, 2030 yılında 8,6 milyara, 2050 yılında 9,8 milyara ve 2100 yılında 11,2 milyara ulaşacak.
Yirminci yüzyılda endüstrinin gelişmesi ile fazla nüfusa talep arttı ve kırsal alandan kentlere göç hızlanınca dünya nüfus artışı daha da büyük ivme kazandı.
On sekizinci yüzyılda batı ülkeleri yeni bir çağa, endüstri çağına girdi. Bu çağda kıtlıkların görece azalması, beslenmenin iyileşmesi, salgın hastalıkların önlenmesi, tıbbın gelişmesi ve üretim için insan gücünün yerini büyük ölçüde diğer enerji kaynaklarının alması nüfus artışını etkiledi.
Endüstri çağında sosyo-ekonomik gelişmişliğe koşut olarak doğurganlık da azalmaya başlamıştır.
Doğurganlık düzeyi ile sosyo-ekonomik öğeler arasındaki etkileşim konusunda, Yapılan araştırmalar göstermiştir ki: Eğitim düzeyinin yükselmesi, üretim için insan gücü gereksinmesinin azalması, kentleşme, sosyal güvence ve dayanışmanın gelişmesi, çocuk ve genç yaştaki erişkin ölümlerinin azalması ve kadının ev dışında çalışması bu konuda başlıca etmenlerdir.
NÜFUS AFRİKA'DA ARTACAK, AVRUPA'DA DÜŞECEK
2019-2050 arasında dünya nüfusuna 2,2 milyar insanın eklenmesi bekleniyor. Söz konusu dönemde Afrika kıtasından dünya nüfusuna 1,3 milyar, Asya kıtasından 750 milyon insanın katılması olası… Nüfus artışında Asya’yı Latin Amerika ve Karayipler bölgesi ile Kuzey Amerika ve Okyanusya izleyecek.
Söz konusu dönemde nüfusunda azalma olması beklenen tek bölge ise Avrupa kıtası olacak. Diğer bölgelerdeki artış üzerinde çok etkili olmamakla birlikte Tahminlerine göre, 2017-2050 arasında dünyanın 51 ülke ve bölgesinde nüfusun azalması bekleniyor. Söz konusu ülke ve bölgelerin başında Avrupa ülkeleri geliyor. Avrupa'da kadın başına düşen doğurganlık oranı nüfusun korunabilmesi için gerekli olan 2,1'in oldukça gerisinde kalıyor.
DÜNYA NÜFUSU YAŞLANIYOR
Doğurganlık oranının düşmesi ve yaşam beklentisinin artmasıyla birlikte yaşlı nüfus dünya genelinde artıyor. Bugün dünya genelinde 60 yaş ve üzerinde olan yaklaşık bir milyar insan yaşıyor. Söz konusu nüfus grubu her yıl yüzde 3 artıyor. Şu anda en fazla yaşlı nüfusa sahip olan bölge Avrupa kıtası… Avrupa’da nüfusun yüzde 25’i 60 yaş ve üzerinde. 2050 yılında Afrika hariç tüm bölgelerde 60 yaş üzeri nüfusun yüzde 25’i aşması bekleniyor.
Gelişmiş ülkelerde nüfus artışı neredeyse durmuşken gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanan nüfus artışı artık bir Dünya sorunu olmuştur.
Bugün gelişmekte olan ülkelerde doğurganlığı etkileyen önemli etkenlerden en yaygın olanı kültür ve sosyal ve ekonomik nedenlerin yanında Ailelerin çocuk sayısını sınırlamak isteseler de bunu sağlamayı bilememelerinden kaynaklanıyor.
Dünya Nüfus Günü 1987'den bu yana her yıl 11 Temmuz tarihinde kutlanmaktadır. Bir ülkedeki nüfusun sosyal, demografik ve ekonomik niteliklerine ilişkin bilgi derlemesini sağlayan nüfus kayıtlarından elde edilen istatistikler, toplumun ihtiyaçlarını karşılama ve hayatlarını daha iyi hale getirmeye yönelik politika ve planların oluşturulmasında en önemli unsurdur. Nüfus dinamiklerini oluşturan yaş dağılımı, doğurganlık ve ölüm oranları, göç rakamları gibi verilerin; insani, sosyal ve ekonomik kalkınma üzerindeki etkileri tartışılmazdır.
SONUÇLAR
Nüfusun dengesiz artışının önümüzdeki zaman diliminde az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru yoğun bir göçün ya da göç zorlamalarının yaşanması bekleniyor. Bu göç hareketinin şiddeti, terörü ve savaşları tetiklemesi kaçınılmaz görünüyor.
Öte yandan kontrol edilemeyen hızlı nüfus artışının gelişmekte olan ülkelerde işsizliğe, çevre kirliliğine, gelir dağılımının bozulmasına ve işsizliğin artmasına neden olacağı sosyo-ekonomik dengenin bozulmasının aşılması güç zorluklara yol açacağı kesin gibi…
Fosil yakıtların kullanılmasının artması, iklim değişikliği sonucu kutuplardaki buzullarının erimesine yol açmaktadır. Yükselen denizlerin kıyı kentlerinin ve verimli tarım topraklarının yok olmasına yol açacağı açıktır. Bu bölgelerden göçler olması dünya demografik yapısını temelden bozabilir.
Dünya ikliminin ve tarım topraklarının verimliliğinin güvencesi olan yağmur ormanlarının giderek azalması, ozon tabakasının incelmesiyle yaşanacak sağlık sorunları aşırı nüfus artışıyla bağlantılıdır. Bu olgu da insanlığın geleceğini tehdit ediyor.
Tarım alanlarının genişlemesiyle dünyayı paylaştığımız yaban hayvanlarının yaşam alanı daralıyor. Bazı türler bu nedenle yok oluyor.
Tüm bu olgular insanlığın dünya üzerindeki geleceğini ilgilendiren üzerinde derin derin düşünülmesi gereken sorunlardır.
TURGUT DERELİ