TÜRKİYE YUNANİSTAN İLİŞKİLERİ

Her zaman söylendiği gibi Yunanistan Avrupa'nın şımarık çocuğudur. Özellikle Türkiye konularında şimdiye kadar Türkiye'ye karşı Avrupa'yı hep arkasında buldu. Gerçi kendilerinin "Küçük Asya Felaketi" olarak adlandırdıkları İzmir'e çıkışlarıyla başlayan maceraları Avrupa'nın özellikle İngiltere'nin desteğiyle gerçekleşmiş, bu destek onlar için tam bir hüsran olmuş her açıdan büyük bedeller ödemişlerdir. Aslında Bu olay bir destek değil, Yunanistan'ın kullanılmasıydı.

Geçmişte aynı topraklarda yaşamış olmaktan kaynaklanan sorunlar nedeniyle Yunanistan'ın Türkiye üzerindeki talepleri hiç sona ermedi ve Yunanlı politikacılar bu sorunları hep siyasi rant amacıyla kullandılar.

Yunanistan, Türkiye'deki bu iktidar dönemi kadar hiç rahat olmamıştı. Son yirmi yılda çıkardığı sorunlar görmezden gelindi. Ege'de başına buyruk kaldı.

Türkiye'nin hiç de gerçekçi olmayan AB üyesi olma serüveninde Türkiye'ye oyunlar oynayan ve aldatan Avrupa, ucu açık müzakereler karşılığında Kıbrıs Rum Kesimindeki devleti "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak tanıdı, birliğe üye olarak aldı. Onunla da yetinmeyen AB; KKTC topraklarını Sözde Kıbrıs Devleti'nin dolayısıyla AB'nin bir parçası saydı.   Bu dönemde BM de bu devleti Kıbrıs Devleti olarak tescil etti. Oysa başlangıçta AB Kıbrıs Türklerine "Annan Planı" nı kabul ederlerse ambargoyu kaldıracağını vadetti. Bunun da bir yalan olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Ambargoyu kaldırma vaadi oyalama yoluyla unutturulmuştu. İşin en hazin yanlarından biri de zamanın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Kıbrıs Rum Kesimini'nin AB'ye üye olma töreninde orada hazır bulunmuş olmasıdır.

Muğla-Aydın illerinin kıyılarına çok yakın 18 ada ve kayalığın Yunanistan tarafından hukuksuz olarak işgal edildiği iddialarına ise iktidar kanadından doyurucu herhangi bir yanıt verilmedi. Bu adalara antlaşmalar aykırı olarak asker de yerleştirilmişti.

Bütün bu olup bitenlerle Türkiye karşısında konum kazanan Yunanistan'ın yeni taleplerle

Karşımıza çıkacağı belliydi. Gene bu kez Fransa ve İtalya'yı arkasına alarak ABD'nin de uzaktan desteğini sağlayarak Bölge Ülkeleri ile işbirliği içinde Türkiye'nin uluslararası deniz hukukundan kaynaklanan Ekonomik münhasır bölgesine el koyma ve daraltma girişimlerinin içinde yer aldı.

Yunanistan anakarasının bölgeye uzaklığına karşın Sözde Kıbrıs Devleti'nin hamisi ve ortağı olarak ve Antalya kıyılarımızın hemen dibindeki 10 Km. karelik Meis adasını bahane ederek Türkiye'nin bu alanda denizaltı araştırmalar yapmasını engellemeye çalışıyor son zamanlarda... Bugün bölgede yani Doğu Akdeniz'de zengin doğal gaz ve petrol yatakları olduğuna ilişkin güçlü veriler vardır. Burası artık AB'nin de ABD'nin de Rusya'nında ilgi alanına girmiştir.

Yunanistan, Türkiye'nin bölgedeki Arap ülkeleri ile arasının bozuk olmasını da Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanmanın peşinde ne yazık ki. Bu girişimlerine Arap ülkelerinden de olumlu karşılıklar alıyor ve Türkiye'yi bölgede yalnızlaştırmak istiyor.

Yunanistan bu haliyle boyundan büyük işlere girişmektedir. Türkiye'nin komşularıyla ilişkilerindeki başarısız politikalarını Türkiye'ye karşı koz olarak kullanıp konum kazanma emelleri hüsranla sonuçlanacaktır. 10 milyonluk Yunanistan'ın 85 milyonluk Türkiye'yi Mavi Vatandan uzak tutabileceğini düşünmesi Yunanistan açısından aymazlık sayılmalı. Bu girişimler onun gücünü ve boyunu aşar. Bugün gerçekleştiremese bile Türkiye hiçbir zaman Doğu Akdeniz'deki hak ve hukukundan vaz geçemez.

Son günlerde askeri güç gösterisine de dönüşen bölgedeki gerilimi azaltmak tüm ilgili devletlere düşen sorumluluğun bir gereğidir. Savaş tamtamları çalmak hepimizi çözümden uzaklaştıracaktır.

Her şeye karşın savaş bir çözüm olamaz. Sorunları daha da artırır zaten bütün savaşların sonunda yeniden masaya oturulmamış mıdır?

Türkiye'deki bazı çevreler bu konular açıldığında 48 saatte Moskova'da olmaktan, 24 saatte Atina'ya girmekten söz etmeye başlarlar hemen. Bu tür yaklaşımlar köy kahvesi sohbetinden ileri gidemez. Nitekim Davutoğlu'nun Şam'da Cuma günü Emeviye camiinde namaz kılmak söylemini izleyen eylemlerin başımıza ne tür dertler açtığı ortadadır.

Bizim için durum böyle olmakla birlikte, Yunanistan da kamuoyunda var olan Avrupa'ya güvenilmez bizi bir gün ortada bırakıverirler. İnancını göz önüne almalı, şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Nitekim gerçekten de öyle olmuş Yunanistan'ı Küçük Asya felaketinde kullanan Avrupa onları birçok kez ortada yalnız bırakıvermiştir.

Büyük de olsa küçük de olsa iki testi birbirine çarpınca biri kırılırsa diğeri de çatlar. Onun için her iki taraf da sağduyu ile hareket ederek bir an önce bölge ülkeleri ile birlikte bir masa çevresinde oturmalı, uluslararası deniz hukukundan kaynaklanan haklarını hakkaniyet çerçevesinde belirlemeye çalışmalıdırlar.

TURGUT DERELİ

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI