İSTANBUL BÜYÜKADA’DA AHŞAP KARKAS BİNA RUM YETİMHANESİ
MEHMET BİLDİRİCİ
Anadolu pek çok uygarlıkların yaşandığı bir coğrafyadır. Özellikle ilk çağda yaşanan olaylar Avrupa uygarlığının temel taşlarını oluşturmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı çağında özellikle Mimar Sinan döneminde şaheser anıtlar, camiler yapılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde de Osmanlı vatandaşı azınlık diye adlandırdığımız toplumlar tarafından dünyada öncü yapılar inşa edilmiştir.
Bu yazımda bunlardan Büyükada’da yaptırılan RUM YETİMHANESİ incelenecektir.
Gene İstanbul Haliç’te Bulgar Cemaati tarafından yaptırılan duvar ve döşemeleri dökme demirden yapılmış SAINT SVETI Kilisesi, bugün Karaköy-Tünel arasında hala çalışan ve yap-işlet yöntemi yaptırılan TÜNEL bunlardan bazılarıdır. Dünya’da yapılan ilk ve öncü yapılardır. Bunların mimarları da yabancı veya Osmanlı vatandaşı azınlık vatandaşlarımızdır.
Büyükada Rum Yetimhanesi hakkındaki yazım İstanbul’da yayınlanan haftalık AGOS gazetesinin 26.01.2018 sayısında bulunan Uygar Gültekin’nin bir yazısından özetlenmiştir.
Büyükada Rum Yetimhanesi Avrupa’nın en büyük dünyanın ikincisi AHŞAP KARKAS yapısı olarak kabul ediliyor. Beş katlı olup içinde 206 oda olduğu biliniyor. Maalesef son yıllarda kapalı olduğu için görme
şansını yakalayabilmiş değilim. Burada bir açıklama yapmak isterim. Ondokuzuncu yüzyıl öncesi anıtsal binaların taşıyıcı elemanları taşıyıcı duvarlar ve kemerlerdir. Bunlar KÂRGİR yapılardır.
Betonarmenin gelişmesi ile taşıyıcı elemanlar kolon ve kirişlere dönüşmüş, yani KARKAS yapılar ortaya çıkmıştır. Ahşap olarak 2-3 katlı geniş açıklıkların olmadığı kârgir yapılır yapıldığı göz önüne
alınırsa bu 5 katlı ahşap karkas yapının bir mühendislik harikası olduğu açıktır.
Yapı dönemin en önemli Mimarlarından ALEXANDER VALLAURI (1850-1921) tarafından planlanmıştır. Vallauri Fransız kökeni Levanten bir ailenin oğludur. Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümünün kurucusudur burada 25 yıl hocalık yapmıştır. İstanbul’da 30 üzerinde binanın mimarıdır. Arkeoloji Müzesi, Osmanlı Bankası, Perapalas bunlardan bazılarıdır.
Ahşap Yapı 1899 yılında lüks otel ve kumarhane olarak inşa edildi. Zira 1900’li yıllarda BÜYÜKADA (Prenses Adası) çeşitli etnik grupların tercih ettiği lüks bir semt haline gelmişti. Ancak bir engel çıktı,
Padişah II. Abdülhamit 1903 yılında binanın kumarhane olmasına izin vermedi.
Bina önde gelen bir Rum Bankerin eşi tarafından satın alınıp Yetimhane olarak kullanılmak kaydıyla FENER RUM PATRİKHANESİNE bağışlandı. Bina Yetimhane olarak 1964 tarihine kadar işlevini sürdürdü.
Vakıflar Genel Müdürlüğü 1964 yılında Yetimhaneyi kapatma ve boşaltma kararı aldı. Bina kaderine ve çürümeye terk edildi. !!!!!!
Binanın sahibi Patrikhane uzun süre bir hukuksal mücadeleyi başlattı ve sonunda 2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yetimhanenin tapusunu tekrar Fener Rum Patrikhanesine verilmiştir. Ancak ekonomik gücü bunu onarmaya uygun değildir.
Çökme noktasında olan yapı ayağa kaldırılması için bir kurtarma evresine girmiştir. Yerli ve yabancı politikacılar hatalı olabilir, ama sanat eserleri cezalandırılamaz.
Sanat ve Kültürü Politik düşüncelerin önünde gören ve sanat eserlerine değer verilmesini bir amaç olarak gören bir kişi olarak YAPININ ESKİ PARLAK GÜNLERİNE KAVUŞMASI VE TÜRK TURİZMİNE KATKI SAĞLAMASINI DİLİYORUM.
Ek alanı