İSTANBUL KARAKÖY ARAP CAMİİ –II

İSTANBUL KARAKÖY ARAP CAMİİ –II

CAMİDEN KİLİSEYE? KİLİSEDEN CAMİYE Mİ ÇEVRİLDİ?

 

(Bir önceki yazının devamı)

İlk bölümde dünya ölçüsünde değerli bir anıtsal yapı olan Arap Camii hakkında Müslüman Türk-Arap, Bizans ve batı kaynaklarında farklı bilgiler olduğunu belirtmiş ve Müslüman Dini kaynaklardakini aşağıdaki şekilde özetlemiştim.

“Banisi (kurucusu) Emevi hanedanından Besleme bin Abdülmelek’tir.

Hicretin 97 yılında Selanik ve Edirne civarını yakıp yıktıktan sonra !!!!!! Çanakkale Boğazından geçerek İstanbul’u kuşatmış ve ne mutludur ki Galata’nın fethi tamamlanmış, bu kutsal camii inşa ettirmiştir. Adı geçen Besleme hicretin 131 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir.

Bu kaynağa göre Camiin 715-716 yılları arasında Emevi soyundan Müslüman Araplar tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Aynı zamanda Divanı Humayun Kâtibi Hacı Emin Efendi’nin Hicri 1222 Miladi1807 yılında 36 satırlık bit kitabe mermere yazılarak Cami duvarına konulmuştur. Burada aynı bilgiler yer almaktadır.

Bizans kaynaklarına ise Arap Camii hakkında şunlar vardır. 4. Yüzyılda yaşayan çok varlıklı AREOBINDUS tarafından Rum Ortodoks kilisesi olarak inşa edildiği kurucunun ismine benzetilerek Arap Camii olarak isimlendirildiği savunulmaktadır.

Batı Katolik kaynaklarında ise 1240 yılında Saint Hyacinthe isimli aziz adına yaptırılmış bir Katolik Kilisesi olduğuna inanılmaktadır.

Kitabın yazarı Döminiken Rahibi Benedetto Palazzo ise Arap Camii ya da Galata Saint Paul Kilisesinin 14 yüzyıl başlarında Dominikenler yapıldığı konusunda ısrarlıdır. Tüm kitap bu konuya ayrılmıştır.

Bu dönem çok önemli bir dönemdir, zira Galata 1303-1453 yılları arası bağımsız bir kent olup İtalya’da (GENOVA) tarafından yönetilmekte, Galata yöneticisi bir yıllığına oradan atanmaktadır. Bu halk, halk

dilinde Cenevizliler olarak isimlendirilir. Cenevizlilerin deniz kenarlarında ve Ege’de pek çok yönettikleri limanlar vardır.

Osmanlıların temas kurduğu ilk batılı halk onlardır. Bugün dünya para birimi dolarsa da o zamanlar Ceneviz parasıdır.

Tüm bu iddialar incelenerek tarihi durum şöyle özetlenebilir

1..Roma döneminde Galata’da yaşanmış, İmparator Pertinax adına bir tapınak yaptırılmıştır.

 Ayrıca çeşitli tapınaklar olduğu da bilinmektedir. İsmi Sykae olarak bilinir

2.İmparator Jüstinien (527-565) Galata’ya çok önem vermiş, sur içine almış 13 bölge olarak İstanbul (Konstantinopolis) kentine dâhil etmiştir. Arap Camiinin bulunduğu yere Saint Irene isimli Rum Ortodoks kilisesini yaptırmıştır. Kilisenin bir duvarı Arap Camii girişinde görülebilir. Daha sonra bu yapının sonu bilinmemektedir.

3. İstanbul ve Galata Arap orduları tarafından (672-679) yılları arasında kuşatılmış ve alınamamıştır. Araplar Bandırma civarında Cyzikos kentini 7 yıl ellerinde tutmuşlardır. Eğer Araplar Cami yapmışlarsa burada olmalıdır.

4.İstanbul ikinci defa 715-716 yılları arasında ikinci defa kuşatılmış, ordular Kadıköy sahillerine çıkmıştır. Komutan Besleme bin Abdül Melek’tir.

5.Arap Orduları kesinlikle İstanbul ve Galata’yı ellerine geçirememiştir. Yedi yıl Galata’da değil Cyzikos’ta yaşamışlardır.

6.Galata 1303-1453 yılları arası İtalya Cenova’dan Cenevizliler tarafından bağımsız olarak yönetilmiştir. Galata altın dönemini Ceneviz idaresi altında yaşamıştır.

Arap Camiinin bu dönemde yapılmış olması Dominikenler tarafından yaptırıldığı doğruya en yakın görünmektedir.

7.İstanbul Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet tarafından 29 Mayıs 1453 tarihinde fethedilmiş, Galata’daki Cenevizliler teslim olmuş Galata’nın kapılarını Fatih’e açmıştır.

8.Cenevizliler’in 1453 yılında hâkimiyetleri sona ermiş ama Fatih tarafından Galata’da yaşamalarına ve ticari hayatlarına devamı sağlanmıştır.

9. Galata Saint Paul Kilisesi Camii Kebir olarak Camiye çevrilmiş, fetihten sonra Galata’ya yerleşen Türkler için ibadete açılmıştır.

Bu arada Osmanlı toleransıyla Dominikenler Saint Paul Kilisesini boşaltmış ama İstanbul’da dini inançlarını ve ibadetlerini başka mekânlarda sürdürmüştür.

10.Daha sonra yangın ve onarımlar geçiren 21 x 49 m ebatlı dikdörtgen planlı Arap Camii bugün ibadete ve ziyarete açıktır.

Sonuç olarak yazımı şöyle noktalamak istiyorum.

Önceki yüzyıllarda kültürler arası bağ çok zayıftır. Olaylar kendi inanışları eksik bilgiler üzerine kurulmuştur. Bunları anlıyor üzülerek kabul ediyorum. Ancak bu çağda kültürler arası iletişim,

tarih, arkeoloji konusunda büyük gelişmeler olduğu bir gerçektir.

İslami yazarların Hıristiyanlık ve tarih konusunda az bilgiler olduğu kesindir. Arkeoloji diye bir bilimden haberleri dahi yoktu, daha doğrusu arkeoloji yoktu.

Ama görüyorum ki eski kaynaklarda bunlar yazılmış diye ille de dediğim dedik çaldığım düdük kabilinden bu çürümüş bilgileri savunmak inan beni kahrediyor.

Yazım ekine yanlış bilgilerin yer aldığı Hacı Emin Efendinin Arap Cami duvarına asılmış şiirinde bir yaprak konacaktır. (Tümü kitap içindedir.)

YAZARIN DİĞER YAZILARI