İnsanlar için "Avcılık" dünyanın varoluşundan bu yana bilinen ilk meslektir!.. Bu yetenekleri 'doğuştan ve mecburen' desek de yeridir!.. Çünkü küçük-büyük demeden, yaşamın devamı için, aç insan öncelikle karnını doyurmak zorundadır!.. Dünyanın o eski ilk yıllarında şimdiki gibi hazır yiyecekler yoktu, insanların evleri, stokta hiçbir yiyecek ve içecekleri yoktu!.. Bütün bunların temini için sabahtan akşama yaptıkları ilk iş, bu yiyecekleri temin etmekti, diğer tüm ihtiyaçları hep sonra gelirdi.
Bu avlanma sırasında ilk düşündükleri şey de, zararlı yiyeceklerden uzak durup, kendilerinden güçlü her canlıya karşı dikkatli olmaktı!.. Gün batımında da, bu işleri bitirmiş, karınlarını doyurmuş, korunmak için de bir ağaç kovuğu veya mağara bularak, geceyi sağ-salim atlatmaktı!..
Zamanla bu avlanmalar sırasında, kendileri gibi karınlarını doyurmak için avlanan, korunan, bakımsız da olsa karşı cinslerine (kadın-kızlara) rastlıyorlardı!.. Bazı beyinsiz erkekler onları da avlayıp yemeye çalıştıysa da, kısa zamanda bunların bir av değil, başka işler için, özellikle de geleceklerinin temini ve devamı için en lüzumlu şeyler olduklarını anladılar!.. Kandırabildiklerini, kendi ağaç kovuğu veya mağaralarda beraber geceyi geçirmeye ikna etmeye başladılar!.. Sonrasını zati sizler de biliyorsunuz artık.
Efendim, dünyanın en avcı insanları Afrikalılar ve Hindistanlılar olarak bilinse de, bence dünyanın en avcı insanları 'Çinlilerdir!..' Neden? Bunu sadece nüfuslarına bakarak söylemek de mümkündür!.. Çiçek-böcek-balık-meyve-hayvan yanında, en çok hemcinslerini de onlar avlamış olacaklar ki, bugünkü nüfuslarına ulaşabilmişlerdir, başka izaha gerek var mı artık!? İkinci avcılar da bizim 'Türkler' gelir!.. Nüfusumuz Çinliler kadar değilse de, o Çinlilerin bizimkilerden çekmedikleri kalmamıştı!.. Hatta Çin İmparatoru "Qin Shih Huang" ilk defa M.Ö. 215 yılında baş edemediği Hun Türkleri yüzünden bu Çin Seddi'ni yaptırmaya başlamıştır!..
Biliyorsunuz, atamız Osmanlıların başından tam 36 Padişah gelip geçmiştir!.. Bunların çoğu da 'Avcı Padişahlardı!' En ünlüleri de, Padişah IV. Mehmet (Avcı Mehmet) idi. 40 yıllık padişahlığının çok büyük bölümünü İstanbul-Edirne-Manisa'daki av dağlarında geçirmiş, her akşam da bu av etleriyle sabahlara kadar kafaları çekmiştir!..
Peki. Şimdi de gelelim günümüze. Avcılara sorarsanız eğer, şimdiki avcılığın sadece spor yapmak, hasta-yaşlı-sakat hayvanları avlayarak doğayı korumak için bu işi yaptıklarını söylerler!.. Sporu anladık da, bugüne kadar hangi avcımız, hangi hayvanın yaşlı-hasta-sakat olduğunu neresinden ve nasıl anlayıp da vurdu acaba? Bu size inandırıcı geliyor mu? Günümüzde balıkçılık dışında, -domuz-fare-tilki-karga gibi zararlı hayvanlar hariç- avcılığa ihtiyacımız da yoktur, gerek de yoktur!.. Eskiden mecburen yapılan bu avcılık, artık günümüzde çok pahalıya mal olan, zenginlerin yapacağı işler haline gelmiştir!..
Benim avcılığa nasıl ve kaç yaşında başladığımla ilgili bir anımla yazımıza son verelim: Daha 11 yaşındaydım!.. Bir Yaz günü öğleyin, rahmetli babam camiye namaz kılmaya gidince, bizim çok uzun namlulu tek kırma tüfeğimizi çalıp, cebime de sadece bir fişek koyup, Pınarbaşı mevkii altındaki bahçemize kaçtım. Mısırlar içinden koca ceviz ağacımızı gözlerken, tepedeki birkaç kuru dala, bir göçmen kuş olan ve Kumruya benzeyen 'Üveyik' kondu. Ben biraz ağaca yaklaşıp, yarım duvarın üzerinden iyice nişan alıp, bu Üveyike ateş ettim!.. Tüfek beni öyle tepti ki; mısırların içinde bacaklarım havaya kalktı, tüfek de düştü!.. Kendimi toparlayıp, hemen ağacın altına gittim, aradım-taradım, yerde parmak kadar, küçücük bir 'Üsencik Kuşu' dediğimiz kuş yatıyordu!.. Meğerse ben koca Üveyik kuşuna ateş etmiş, vuramamış, arka taraftaki küçücük günahsız kuşcağızı vurmuştum!.. Günlerce canım sıkıldı, avcılığım böylece daha başlamadan, hazin bir şekilde bitmişti!.. Sakin KOŞAR.