YERLİ VE MİLLİ - CUMHURİYETİN FABRİKA AYARLARINA DÖNMEK...
17 Şubat - 4 Mart 1923 tarihlerinde toplumun çeşitli kesimlerinden oluşan 1135 delegenin katılımıyla İzmir'de toplanan Türkiye İktisat Kongresi , daha milli bağımsızlığımızı sağlayan Lozan Barış Antlaşması imzalanmadan önce ekonomik açıdan bağımsızlığımız sağlayan ''MİSAK-I İKTİSADİ''Yİ ( Milli Ekonomi İlkesi ) kabul etmiştir.
MİSAK-I MİLLİ'DEN MİSAK-I İKTİSADİ'YE GİDİŞ.
12 Ocak 1920'de İstanbul'da son kez açılan Osmanlı Mebusan Meclisi 28 Ocak 1920'de tam bağımsızlığımızın manifestosu olan MİSAK-I MİLLİ'yi ( Milli Yemin, Ulusal Ant ) kabul etmiştir.Bu gelişme üzerine İngilizler İstanbul'u işgal edip, Meclis'i kapatınca Ankara'da TBMM açılmıştır.Böylece Kurtuluş Savaşı TBMM'nin yönetiminde yürütülmüştür.
SABAN - KILIÇ İLİŞKİSİ.
17 Şubat 1923'te İzmir'de toplanan Türkiye İktisat Kongresi'nde Mustafa Kemal ''Askeri ve siyasi zaferlerimiz ne kadar parlak olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkları sürece ; sönük kalmaya mahkumdurlar '' diyerek gerçek bağımsızlığın ekonomik bağımsızlık olduğu gerçeğini vurgulamıştır.
KENDİ YAĞI VE TUZUYLA KAVRULMAK.
İzmir İktisat Kongresi'nde dışarıya el avuç açmadan kendi yağımız ve tuzumuzla kavrulmamız kararlaştırılmıştır.Ekonomik kalkınmanın da özel sektör öncülüğünde olması benimsenmiştir.Bu konuda en büyük sıkıntımız yerli burjuvazinin olmamasıydı.
Günümüz Türkiye'sinin en zengin topluluklarından biri olan Koç holding'in kurucusu Vehbi Koç o sırada 25 bin nüfuslu bir kasaba olan Ankara'da bakkal dükkanı işletmekteydi.
Sabancı Topluluğu'nun kurucusu olan Hacı Ömer Sabancı da kayseri'den Adana'ya göç etmiş ve çırçır fabrikasının kantarında çalışmaktaydı.
HER MAHALLEDE BİR MİLYONER YARATMAK
Bu dönemde devlet eliyle milli burjuvazi yaratılmaya çalışılmıştır.Bu konuda İş Bankası kurulmuş, Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır.Ayrıca köylünün durumunu düzeltmek için de vergilerin % 40'ını karşılayan Aşar Vergisi kaldırılmıştır.
Her mahallede bir milyoner yaratmak anlayışı 1950'de Celal Bayar - Adnan Menderes öcülüğünde iktidara gelen Demokrat parti döneminde Başbakanı Adnan Menderes'in sloganı olmuştur.
CUMHURİYETİN BELİNİ BÜKEN İKİ DURUM:
1- YETİŞMİŞ, EĞİTİLMİŞ İNSAN GÜCÜ VE NÜFUS EKSİKLİĞİ
Genç Cumhuriyetin belini büken en büyük sıkıntı yetişmiş, eğitilmiş insan gücü ve genel üretici nüfus eksikliğidir.Özellikle Çanakkale Savaşı okumuş gençlerimizin büyük çoğunluğunun kaybedilmesine neden olmuştur.Türkiye bu konudaki eksikliğini ancak 1940'lı yıllarda tamamlayabilir.
Bir diğer eksiklik ise Anadolu'daki genç üretici nüfus eksikliğidir.Uzun yıllar süren Balkan, I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı kayıpları Anadolu'daki üretici nüfusun azalmasına ve neredeyse tamamı tarıma dayanan üretimin azalmasına neden olmuştur.
2- 1929 DÜNYA EKONOMİK BUNALIMI.( KARA PERŞEMBE )
28 Ekim 1929 tarihinde Nevyork Borsası'nın çökmesi Kara Perşembe olarak adlandırılmış ve başta ABD'de olmak üzere Binlerce şirket ve banka iflas etmiş ve milyarlarca dolar buharlaşmıştır.Bu durum bütün dünya ekonomisini etkilediği gibi ; ihracatı büyük oranda tarımsal ürünlere dayanan Türkiye'yi de derinden etkilmiştir.
Çünkü Türkiye'nin sattığı tarım ürünleri para etmemiş, değerinin çok altında satılmıştır.Bu da ekonomimize büyük darbe vurmuş ,hatta bir ara Lozan'da sırtımıza kalan Osmanlı Dış borçlarının ödenmesinin bile aksamasına neden olmuştur.
TARIMDA MAKİNALAŞMAK...
Atatürk'ün en büyük hedeflerinden biri Ankara Orman Çiftliği'nde traktör üzerinde poz verdiği fotoğrafından da anlaşılacağı gibi üretici nüfus eksikliğini tarımda makinalaşmakla gidermekti.Ama o dönemde bu tür makinaların çok pahalı olması ve tarım ürünlerinden başka girdisi olmayan bir ekonomiyle bunların sağlanması çok zordu.
Ayrıca o dönemde nüfusunun % 80'i köylerde yaşayan Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri eğitim düzeyi düşüklüğü kadar sağlık sorunlarıydı.Anadolu'da halk sıtma,trahom ve frengi'den kırılmaktaydı.Genç Cumhuriyet sağlık alanında yaptığı hamlelerle ( Hıfzı sıhha enstitüsü'nün ve Numune hastahanelerinin kurulması gibi ) bu işin de üstesinden gelmiştir.
1929 Ekonomik Bunalımı'nın ardından Ekonimide Devletçi modele geçilmiştir.Böylece Türkiye'de beş yıllık kalkınma planlarıyla ,kalkınma hamlesi yürütülmüştür.
II.Dünya Savaşı sırasında ara verilen planlı kalkınma modeline savaştan sonra devam edilmiş ,tarımda makinalaşma ancak 1950'lerde Demokrat Parti döneminde başlamıştır.
SONUÇ - GÜNAYDIN.
Genç Cumhuriyet bunca olumsuz tablolara rağmen kalkınma konusunda Etibank'ından Sümerbank'na,Telekom'undan Tekel'ine Kayseri ve Eskişehir Uçak fabrikaları'na Karabük Demir Çelik,şeker fabrikalarından çimento fabrikaları olmak üzere bir çok sanayi kuruluşlarını Türkiye'ye kazandırmıştır. Bunlarla yetinilmemiş yabancların elindeki işltemeler bedelleri ödenerek millileştirilmiştir.Ama biz son 16 yıl da ne yaptık ? Bunları çoğu yabancılara olmak üzere sattık.
Şimdi ne diyoruz ''Yerli ve Milli'' .Yani Cumhuriyetin Fabrika ayarlarına ,başa geri döndük.Buna ''Günaydın '' denir.Yalnız bilinmesi gereken gerçek şudur: Şeker fabrikaları gibi yerli ve milli işletmeleri özelleştirip yabancılara satmakla ‘’Yerli ve milli ‘’olunmaz
.Biz yine de ''Yerli ve Milli''den şaşmayalım.TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ne hep birlikte sahip çıkalım.Başka Türkiye yok...