Prof. Dr. Şadan GÖKOVALI hocamızın "İHTİYARLIK" başlıklı yazısını okudum. "İhtiyarlamak, kendinden başka kimseyi sevmemek demek" (Nazım), diye bir cümleyle başlamış. Hocamızın neden bu cümleyle başladığını bilemiyorum. Şu soru aklıma geliyor; bu cümlenin arkasında yatan gerçek olgu nedir acaba?
Şadan Hocamızla aramızda yaş farkı olsa da, yetişme ortamımız feodal yapıya dayanmaktadır. Feodal yapı genel olarak büyük baba, büyük anne, çocuklar ve torunlardan oluşan geniş aileye dayanır. Büyük babanın sözünün geçtiği, saygı gördüğü, bir sözünün iki edilmediği, erkek (Ataerkil) eğemen bir yapı anlaşılmaktadır. Aile bireylerinin hiyerarşik bir düzende, aile reisinin tecrübelerinden de istifade edilen bir yapı içinde tarım toplumunun işleyişini ifade eder.
Günümüz modern toplumunda ise, anne-baba ve çocukların olduğu çekirdek aileden oluşmaktadır. Sanayi toplumunun (Modernite) feodal toplumu parçalaması sonucu çekirdek aile ortaya çıkmıştır. Küreselleşme ya da bilgi toplumu denen bu gün tek kişilik aile, anne ve çocuklardan oluşan iki kişilik aileye doğru verilmekteyiz. Bizim kuşak, dolayısıyla Şadan Hocanın kuşağının büyük bir kısmı bu dönüşümleri acısıyla, tatlıyla yaşama göğüs geren, direnen, özgürlük peşinde koşan, kimine göre şanssız, bana göre bu değişimlerden dolayı büyük birikime sahip şanslı bir kuşağız. Çünkü bu kuşak yaşama tırnaklarıyla tutunmuş, alın teri akıtıp, lokmasını paylaşmasını bilmiş, büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgisini esirgememiş bir kuşaktır.
Prof. Dr. Şadan GÖKOVALI Hocamız, "Töreydi, her şey ona göreydi" kafiyeli cümlesiyle masalın aslında modern toplumun çekirdek ailesindeki yaşlı olan birinin toplum dışına itilmesini konu almasını dile getirmektedir. Ya da ben öyle değerlendirdim. "Buna göre, elden ayaktan çekilip, üretim dışı kalmış kişileri ücra bir köşeye ölmeye bırakılıyordu. Töreye uymayanlarda yaşamdan koparılıyordu." Adlı yazının arkasında bu günleri işaret etmektedir. Maalesef Sanayi toplumu ya da modern toplum olarak adlandırılan, nüfusun şehirlerde toplanmasını, yalnızca emeğini satarak hayatta kalmaya çalışan insanların, yaşları dışlaması, yaşlıların birikimlerinin önemi kalmaması sonucudur. Köleci toplumdan, ücretli köleliğe terfi eden toplum, çürümeyi de beraberinde getirdi.
Gelişmeler, gelişmeler içindeki yaşam dinamiktir. Ekonomi, insanların nasıl yaşayacağını da düzenlemektedir! "Tam dönecekti ki -şimdi ben nasıl döneceğim, ormanın çıkış yolu yok ki! Babası - oğlum, dedi, sen beni sırtında taşırken ben ağaçlardan kuru dalları koparıp, geçtiğimiz yerlere bıraktım. Onları izleyerek çıkışı kolayca bulursun." Bu cümleyle Şadan Hocamın, "İhtiyarlamak, kendinden başka kimseyi sevmemek demek" bakışını çürütüyor. Şadan hocanın kendinden başka herkesi ve herkesi düşündüğünü biliyorum. Yufka yürekli, çalışkan, naif bir insan olan Prof. Dr. Şadan GÖKOVALI Hocamızın kendisini düşündüğüne inanmıyorum.
"Bundan kolay ne var oğlum, davulun içine arı doldur." "Oğlum, dedi, urganı taşın üzerine koyar, üzerine gaz döker, sonra tutuşturursun; al sana külden urgan." "Kağıttan bir fener yapar, içindeki mumu yakarsın; al sana kağıt içinde yanan ateş." Tüm bunlar, Şadan Hocamız ve hocalarımızın bizim için ne büyük bir değer olduklarını anlatan kurgulanmış öykülerdir. Hem bilge, hem tecrübeli, hem de yaşlılarımız bizim gurur kaynağımızdır.
İnsanoğlu var olduğundan beri gelişimini tamamlayıp toplumsallaştıktan sonra, yaşam tecrübelerini sonraki kuşaklara aktarmak suretiyle varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Gereksinimler arttıkça insanoğlu aklını da kullanarak sorunları çözme yoluna gitmişlerdir. Bu gün varsak; belli yaşa gelmiş büyüklerimizin yaşam tecrübelerini sonraki kuşaklara aktarması sayesindedir.
İnsanlar büyüklerine, yaşlılarına değer verdiği sürece gelişir, kalkınır, ileri giderler! Büyüklerine, yaşlılarına değer vermeyen toplum çürümeye yüz tutar, diğer toplumların kölesi olmaktan kurtulamazlar.
Değerli hocam, sizler bizlere doğru yolu göstermeseydiniz, bu gün yönünü şaşıran bir yığın halinde savrulacaktık. Biz sizlerin değerini bilen, varlığınızla onur duyan bir kuşağız! Şadan hocam bir güzel şiir ile yazısını sonlandırmış, bende rahmetli Oktay Akbal büyüğümüzün gazetede ki köşesinde yer verdiği şiirimle veda ediyorum.
Saygılarımla.
SEVGİYE BAĞLI
Üretmek toprak gibi,
Sevgiye bağlı!
Hayat, su gibi akıp gider,
Sevgiye bağlı!
Acı, kan, gözyaşı diner,
Sevgiye bağlı!
Bir ana yavrusunu bağrına basmış;
Titrer yüreği,
Kan verir,
Candan can verir,
Sevgiye bağlı!
Toplumların dayanışması,
Birlik içinde yaşaması,
Sevgiye bağlı!
Adalet sağlanırsa;
Sevgiyle büyür insan.
Sevgiyle büyür aile.
Sevgiyle büyür toplum.
Sevgiyle büyür dünya.
Kalmaz sömürü;
Durur akan kan, gözyaşı ve
Cümle kötülük yok olur;
Adalet, adalet, adalet
Adalet adil insana bağlı!..
Kemal GÜRBÜZ
Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı
15.08.2020