Tarihin Sıfır Noktası; "Göbeklitepe!.."

 

           Tarihin Sıfır Noktası; "Göbeklitepe!.."

Güneydoğu Bölgesi İlimiz Şanlıurfa'nın 22 kilometre Kuzeydoğusundaki 'Örencik Köyü' yakınlarında bulunan 'Göbeklitepe' tesadüfen köylüler tarafından bulunmuş!.. 30 yıl kadar önce o arazinin ilk sahibi olan 67 yaşındaki Mahmut Yıldız; amcası ile orada çift sürerken, amcasının sabanı ucuna takılan iki ilginç taş bulmuş... Ertesi günü bu taşları Müze'ye götürmüş, Arkeologun olmadığı Müze Müdürü, bu taşları evirip-çevirmiş, dudak bükerek; "Bunlar kireç taşı hemşerim, hiçbir değerleri yok!" diye amcasının eline geri vermiş... Amcası da; "Madem değeri yok, ben bunları yolda atarım" diye geri dönerken, Müdür bu sefer; "Hadi kalsın, belki bir ilgilenen çıkar" deyip, bir kenara atmış... Beş yıl kadar sonra tesadüfen müzeye gelen yabancı bir Arkeologun dikkatini çekmiş... Müdürden, bunların çıktığı adresi öğrenip, 1995 yılında kazının başlamasını sağlamış...

İşte bizlerin en büyük hatası bu; 'liyakât sahibi' kimseleri böyle görevlere getirmediğimiz için, bütün işlerimiz tesadüflerle yoluna girebiliyor!.. Yabancı Arkeolog oraya tesadüfen gelip, tesadüfen bu taşları bir kenarda görmese idi, bugün en az 12 Bin yıllık tarihi yapılar, şimdilerde "Tarihin Sıfır Noktası" denmesine sebep olan bu güzide eserler de olmayacaktı...

Göbeklitepe'deki yapılaşmanın ve toplu yaşamın; Mısır Piramitleri'nden 7.500 yıl önce yapıldığı açıklandı!.. Yine buranın Milattan Önce 8 Bin yıllarında terk edildiği, Mezopotamya'da kurulan Hitit, Lidya ve Sümer gibi medeniyetler ile Güney Amerika'daki Maya Uygarlığı'nın, buradan binlerce yıl sonra kurulduğu tarih uzmanlarınca söyleniyor!.. İşte bu ciddi araştırlar sonucunda UNESCO, 2011 yılında burayı önce 'Dünya Mirası Geçici Listesi'ne, 2018 yılında da 'Dünya Mirası Kalıcı Listesi'ne aldı!.. Burası dünyada öyle nam saldı ki; şu pandemi döneminde bile, bunca yasaklara rağmen, son dört ayda '100 Bin kişi' tarafından ziyaret edildi!..

Ya büyük bir deprem, ya sel veya aşırı kuraklık yoluyla, ya da başka güçlü bir Kavim tarafından işgale uğrayarak terk edildi, şimdilik bu bilinemiyor? Ancak, 12 Bin yıllık taşlar üzerine yapılan kabartma resimlerin aynen korunduğu gözlemlenince, büyük bir deprem nedeniyle terk edildiği sonucu en büyük ihtimal olarak görünüyor? Taşlardaki aslan, fil ve kuş kabartmaları o kadar düzgün ve harika ki; her imkâna sahip olan bugünkü bazı heykeltraşların eserlerini bile gölgede bırakır nitelikteler!..

1995 yıllarındaki kazıları yöneten Arkeolog Klaus Schmidt'e göre, burada toplaşan insanların ibadet merkezine yakın olmak istekleri yüzünden yerleşik hayata geçtiklerini ve tarıma da bu yüzden önem verdiklerini, ilk buğdayı burada yetiştirdiklerini söylüyor!.. Çünkü bilinen en eski buğday figürleri buraya ait!.. Bu durum, o yıllarda tüm insanların göçebe hayatı yaşadıkları, avcılık ve toplayıcılıkla karınlarını doyurdukları söyleniyordu!.. İşte Göbeklitepe kazıları bizleri 12 Bin yıl geriye götürdü, bilinen tarihi bilgileri de kökünden değiştirdi!..

Peki bu güzide yerin tespiti, bu tesadüfi başarılar ve eşi-benzeri olmayan bu tarihi bulgular bizleri akıllandırdı mı? Her konuda işin başına 'Akîl ve Liyakâtli' yöneticilerin getirilmesi gerektiği gerçeğini sağladı mı? Ne gezer efendim!.. Bakınız, dünyada Alplerden sonra oksijen oranı en yüksek bölge olan 'Kazdağlarımızı' lânet olası altın yüzünden tonlarca siyanürle zehirliyoruz!.. 'Türkiye'nin Maldivleri' denilen 'Burdur-Salda Gölümüz' kıyılarını imara açıyoruz!.. Ege ve Akdeniz Bölgelerinde felâkete yolaçacağı biline biline, taa 1939'dan beri yürürlükte olan ve kimsenin dokunmadığı "Zeytin Yasası"nı 18 yıldır değiştirmek için hâlâ yırtınıyoruz, Muğla'nın Cennet kıyılarını turizm için yapılaşmaya açmaya çabalıyoruz!..

Yenmeyen, karın doyurmayan para için, 'üç-otuz kuruş' daha fazla para kazanmak için, gözümüz gibi korumamız gereken doğal çevremizi, liyakât sahibi olmayan insanlar yüzünden kaybetmek üzereyiz!.. Şu Göbeklitepe tarihi gerçekleri bile bize biraz akıl-fikir vermiyor!.. Bu gidişle sonumuz ne olacak, yemin olsun ben de pek kestiremiyorum!?         Sakin KOŞAR...

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI