ZABITA
YURDUN her yerinde olduğu gibi, şehrimizde de kurallara yapılan; saygısızlık, umursamazlık, adamsendecilik her konuda sıkıntı yaşatan bir sorundur. Bazı an’larda, kuralları ihlal eden, zarar veren sorunun süratli çözümü için, ilgili birimleri telefonla bilgilendiririm. Bunu; insan olduğum için, vicdani ve ahlâki yurttaşlık sorumluluğu taşıdığım için ve halen bu kentte yaşayan birey olduğum için yaparım. Evvelki hafta Büyükşehir zabıta müdürlüğüne bir başvurum oldu, ancak yetkiliye ulaşıp görüşünceye kadar telefonumda saliseler su gibi aktı, ücret kaydetti ve üstüne üstlük zaman kaybedildi.
TELEFON etmemdeki amaç, her sorunu; gazetedeki köşemde, internette ve facebookta paylaşmak yerine problemin an’ında, çözüme kavuşturulması istemimden ötürüdür. Çünkü amaç, “Üzüm yemektir!” Ne tekim görüştüğüm yetkiliye, adımı söyleyerek: “Sabit telefonla ulaşmak vakit alıyor, mümkünse özel telefon numaranızı verir misiniz?” diye sordum. Görevli memur: “Sana özel telefon numaramı neden vereyim?” diye yanıtladı. Halbuki memurdan: “…tabii verebilirim, bana daha kolay ulaşabilirsiniz!” diyeceğini umuyordum. Çünkü aldığı maaş, oturduğu makam ve giydiği üniforma ona, gelişmiş görev anlayışı ile hareket etmesini emreder!
ÖRNEĞİN: Menteşe Belediyesi Zabıta Müdürü ve Temizlik İşleri Müdürü… Bu iki yönetici tam anlamı ile sorumluluklarına verilen görevi ciddi biçimde yürüten hizmet insanı. Konuyu değerlendirmesi, müdahale becerisi ve olaya anında çözüm bulmaktaki çabası ile takdire şayan, başarılı iki yönetici. Oturduğu koltuk için lâyıkı vechile seçilmiş gayretli ve çalışkan kamu görevlisi.
EPEY zaman önce, zabıta ile ilgili bir araştırma yapmış, “Sırası geldiğinde kullanırım” düşüncesi ile bir kenarda bekliyordu. Bu araştırmada, ağlanacak halimize güldüğüm anlar çok oldu. Sorulardan biri: “Zabıta personelini gördüğünüzde tanır mısınız?” şeklindeydi. Birkaç kişi: “Tabanca yoksa zabıtadır!” derken, diğerlerinin zabıtayı pek tanımadığı, görse bile polis memuru ile karıştırdığı ortaya çıktı. Bu arada zabıtayı orman muhafaza memuru gibi algılayıp, görev alanlarının dağ olduğunu ve at’la gezdiklerini söyleyene bile rastladım… Oysa şimdi Orman Bakanlığında at yok.
ARAŞTIRMAMI bir başka zeminde yaparken, birkaç kişiye: “Zabıta memurunun görevlerini sordum, maalesef hiçbir şey söyleyemediler.” Akabinde, “Silahı var mıdır?” dedim, “Yoktur” diyenlerin yanı sıra “Vardır” diyenler beni şaşırttı. Bir ara, merakımı gidermek için “Silahı vardır” diyenlerden; çokbilmiş, açıkgöz, uyanık gibi görünmeye çalışan birine: “Bu nasıl bir silah?” Diye sordum. Yanıtladığında, içimden “Pes!” dedim. Çünkü: Niteliğini “Kalaşnikof” olarak belirtti… Çok gülmek istedim, uygun olmayacağından kendimi tuttum. Ama “Kusura bakma hemşerim çok dehşetli atıyorsun” Demekten de kendimi alamadım ve devam ettim. “Biraz insaflı ol arkadaş! Aklım durdu. İyi ki: (Omuzdan Atılan Uçaksavar Füzesi) demedin!” der demez gülmekten koptu, bende onunla birlikte… Yurttaş fevkalâde rahat, sorumsuzluğu umursamazlığı hat safhada, attı mı yedi şiddetinde deprem yaratıyor!
AYRICA bu şahıs, 30yıllık ehliyetli sürücüymüş. Altı kaza geçirmiş, ikisinde ölümden dönmüş (Trafik kurallarına sıkı sıkıya uyduğu belli!) Zeytin üreticisiymiş, yılda 50Ton Z.Yağ üretir satarmış. Muğlalı değilmiş, ama komşu ilin ilçesindeki bir köyde oturuyormuş. Muğla’daki torununu ziyarete gelmiş. Tesadüfen görüştüğüm bu kişi, ülke sorunları ile hiç ilgilenmezmiş: ”Ben işime bakarım, siyasete bulaşmam. Ama hepsiyle muhabbetim iyidir!” Deyince: “İyi ki, siyasete bulaşmıyorsun. Ama akıllı olduğun, yağcılık işinden para kazındığın belli(!) Zeytin yağlar akmaca, sen paraları kapmaca” esprim onu çok keyiflendirdi.
ÇARŞIDA pazarda zabıta görmek ara sıra mümkün. Yağcı yurttaşla(!) ayaküstü konuşurken, motosikletli iki zabıta memuru yanımızdan geçti. “Bu geçenler kim” dedim. Hemen atladı! “Trafik polisi…” Yurttaş öyle vurdumduymaz ki, trafik polisi imiş, motorize zabıtayı imiş umurunda değil. Aklına ne gelirse söylüyor. “Hayır” Dedim, “Bunlar motorize zabıta!” açıklamasına rağmen, yanlışını sürdürmekte ısrar eder gibi: “Millet bunları trafik polisi sanıyor yahu!” Dedi.
EVVELKİ hafta Perşembe günü, hangi belediyeye bağlı dikkat etmediğim iki zabıtayı pazarda bir yere oturmuş, birkaç kişiyle hâl muhabbeti ediyor gibiydi. Ben öyle düşündüm. Öbürü de, çevresine bakınarak sigara içiyordu. Sanıyorum, şehrin zabıta sorunları nasıl çözümlenir diye kafasında proje üretiyordu! Diğer iki genç zabıta da, daha önceki hafta içinde, bir bahçede çay içerek görev yapıyordu(!) Çünkü bende oradaydım. Onları izlerken geçmişi anımsadım. Namı diğeri: “HAMUR YUTTU” olan zabıta gelip geçti bu şehirden. 100 kg.lık bedeni ile bisiklet üstünde oradan oraya koşturur, kural ihlâllerine izin vermezdi. Tanrı iyi kulundan rahmetini esirgemesin… İşte halimiz! Neyse… Boş verelim zabıtayı, en iyisi kuralsız yaşam asude yaşam(!)