Sayın Köksal Başkan! Ulusal gazetelerden birinde, şehrimizi UNESCO'nun Dünya mirası listesine aldırmayı hedeflediğinizi okudum ve bu kentin yurttaşı olarak mutlu olduğumu, sizi tebrik ettiğimi ve alkışladığımı bildiririm.
AMA merakımı mucip olan bir şey var! Şehrin prestij caddeleri denilen yollarının dışındaki, eski dokudaki dar sokakların kirliliğini, bakımsızlığını, en önemlisi geçmişte üzerine asfalt malzemesi dökülerek, büyük yanlışlığın yapıldığını duyduğunuzu tahmin ediyorum. Acaba o çirkinliği gördünüz mü? Görsel durum sizi üzdü mü? Öte taraftan yakın zamanda, evsel atıkların poşetler içinde, kapı önüne veya sokağın kuytu bir köşesine konulduğunu, sonra mahallenin kedileri ile yiyecek aramak için mahalle ve sokakları dolaşan köpeklerin, torbaları parçalayarak içindekileri ile karınlarını doyurduğuna tanık oldunuz mu?. Hatta çöpler toplanıncaya kadar, torbalardan akan siyah suları ve sineklerin kokuşmuş alanın birinci sıradaki, ziyaretçileri olduklarına hiç rastladınız mı?
KİRLİLİK konusunu belediyenin gündemine ilk kez getiren kişi olduğumu sanıyorum. Bir yazımda: ".belediye sokaklara niçin metal, konteyner koymuyor" diye sormuştum. Zira poşet içindeki atıklar sokak aralarında, parçalanıyor ve çevre olağanüstü kirleniyordu. "2 yıl, birkaç kez yazdım, sonuç alınmadı, bir daha yazdım gene değerlendirilmedi ve sonra tekrar yazdım.
NİHAYET belediyeden şu mealde karar çıktı: Her apartman, bir plastik çöp konteyneri (Kap) alacak ve çöpler oraya atılacak!(Oysa bu kapları, belediyenin almasının konutlara dağıtmasının görevi olduğunu düşünür ve öyle değerlendirirdim. Ancak ülkemizde: her aklınıza geleni resmi kurumdan, isteyemezsiniz. Siyasiler, halkın yerel ağzı ile: "Yapcez-alcez-halletcez" der, ama hiçbir söz kolay kolay yerine getirilmez. Oysa vergimizi veriyoruz! Belediye'ye gidip: "Baba bana top al" der gibi: "Bana konteyner al" mı demeliyiz? Neyse.. Sonuçta, her apartman bir konteyner alırken, bazı nüfuzlu kişilerin ikamet ettiği sokaklara, masrafa girmeden metal konteyner konuluveriyordu.
UZATMAYALIM. Çöpler plastik kaplardan çöp araçlarına aktarılmaya başlayınca, (Kediler ve köpeklerde yurttaş tarafından çereze benzer özel yiyeceklerle beslenir oldu.) çöpler, araca aktarılmaya başladı başlamasına da, plastik konteynerlerin başınada, gelmedik kalmadı. Çünkü konteynerin görsel durumunun, sinirleri bozan şekli değişti.
TEMİZLİK PERSONELİ ve kamyonet, akşam apartmanın önüne yaklaşıyor. Öyle sanıyorum ki: 5 ilâ 7 saniyede, karşılıklı iki apartmanın çöp kabını, kamyonete boşaltıyordu. İşte bu noktaya kadar, durumda anormallik yoktu ve her şey normal seyrediyordu. Ancak boşaltma işlemi sırasında, konteynerin içindeki evsel atıkların, araç içine akması için sert biçimde ön yüzü kamyonetin metal bölümüne sert biçimde vurulunca, işin tadı bu noktada kaçıyordu. Çünkü konteynerin ön tarafında yarılmalar veya yan tarafından yırtılmalar oluşmaya başladı. Ayrıca konteynerin, alındığı yere yavaşça konulması gerekirken, karşıdan atarcasına, lâlettayin, sorumsuzca ve hatalı davranış biçimiyle çarparak konulunca, darbe alacağı bilinmesine rağmen davranış şeklinden vazgeçilmedi, (2-4) ay arasında, evsel kanteyner, konteyner olmaktan çıkıp, hali perişana dönüşüyor ve ıskartaya(Iskarta: değerini ve kullanım özelliğini yitirmiş mal) çıkıyordu. Bu durumdan da, pek çok yurttaş rahatsız ve şikâyetçi idi.(Ancak ülkemiz insanı; adamsendeci, boşverici, bananeci olduğundan ve dertlerini içine attığından, kimse belediyeye gidip bu durumla ilgili şikâyetini bildirmedi.)
APARTMANIN konteynerini, daha bu Yaz'ın almıştım. Bizatihi diğerleri gibi, cebimden apartmana aldığım üçüncü konteynerdi! Önce ikisi: İçini boşattıktan sonra, çarpa çarpa, ata ata kırdılar. Onlar parçalanıp gitti. (Aslında bunun tek nedeni, çöp toplayan aracın, hemen hareket etmesi ve iki personelin koşarak araca yetişmekte acele davranması, yanı sıra çöp kabını acele ile kavrayıp, araca dökmeleri ve kabı hemen süratle geri atmalarıydı. Yönetimin, şikâyet konusu ile ilgili çözümü, bu noktanın hallinde aramasının uygun olacağını düşünüyorum. Anlaşılacağı gibi, konu halen yerli yerine oturmamış ve tartışmaya neden olmaktadır.)
OYSA 3ncü KONTEYNER alınalı daha bir hafta geçti geçmedi, kabın karnı yarıldı! Görünce canım sıkıldı. Çünkü yakın gelecekteki akıbeti, o an belli olmuştu. Bu durum sadece benim başıma gelen olayla ilgili değil. Şehirdeki yüzlerce hane halkı, belki daha fazlası bu nedenle mağdur. Kimi yurttaş yeni bir kab almamış (Bir tuhaf buluş olarak, bantla çevresini kapatmaya çalışmış, kimi boş vermiş, bazıları belediye düşünsün dercesine, siyah atık suları akan çöp poşetlerini, her tarafı kırık kaba bırakmış. Ancak kırık dökük konteynerden, siyah iğrenç suların kaldırımdan yola akması, yerel yönetimin hedefindeki merkez ilçe "Menteşeyi Parlatma" amaçlı puanını aşağıya çektiğini düşünüyorum!
YENİ ALDIĞIM Konteynerin karnının yarıldığını görünce, dur bakalım, durum ne olacak diye beklemeye başladım. 10-15 gün sonra tekerlek yerinden çıktı, mili yamulmuştu! Durumu görünce: Yazmamak için zorlandım! Çünkü gidip durumu anlatayım belki ilgilenir diye şube müdürüne başvurdum. Şube müdürünün verdiği yanıt dikkate değerdi!!! Cevabı:
"Arkadaşları uyarayım!" oldu. Bravo. Sayın merkez ilçe belediyesinin, Temizlik işleri Müdürü! Arkadaşlarınız herhalde uykuda olduğu için, önceden uyaramamışsınız? Tekerlek yerinden çıkıp, mil yamulunca uyarmayı düşünüyorsunuz! "Aman bırakın sayın müdürüm, zahmet etmeyin, uyarırsanız diğer tekerleğide kaybederiz, aman aman bırakın rahatsız olmasınlar!"
MERKEZ İLÇE BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN, istemim: Apartmana ait konteynerin ya onarımının gerçekleştirilmesi, ya da, -Delinatör- lerde olduğu ve görüldüğü gibi, kabın yıprananın yerine yenisi alınarak apartmana teslim edilmesidir. Çünkü vergisini veren yurttaşa, defalarca konteyner aldırılmaz! Aldırılırsa bunun adı: Haksızlık olur.
BU OLDUKÇA BASİT durum, ahalinin genelini ilgilendirdiği için, Sayın Başkana hitaben iki satır yazmanın yerinde olacağını düşündüm ve bilgilendirmeyi uygun buldum. Hiç olmazsa, belki şube müdürünü çağırıp: ".bu, çöp toplamadaki ortaya çıkan ve yurttaşı mağdur eden yanlışlığın, bedelini bana ödetiyorsunuz!" Diye bir görüşme yapacağının hayalini kurdum, dolayısı ile yazmayı yeğledim. Sayın Müdürümüz olayı tek yönlü anlatmaya yönelebilir: "Evsel atık konteyneri alınırken, yurttaşın ucuzunu tercih ettiğini, böylece çabuk yıprandığını söyleyebilir! Hatta bence haklıda olabilir. O zaman yapılacak olan: Belediye'nin ödediğimiz vergilerden, konteynerin; iyisini, sağlamanı ve dayanıklısını almanın yolunu seçsin ki: (UNESCO'nun Dünya mirası listesine girelim, şehrimiz bu amaçtan olumlu sonuç alırsa kazanan: İlçemiz olacaktır.) Kırıp döktüğü evsel konteyneri yerine yenisini yurttaşa versin. Hiç olmazsa mal belediyenin olur ve böylece, sahiplenilen mal daha dikkatli atılır tutulur(!)
SAYIN MERKEZ İLÇE belediye başkanımızın; eğitimli, donanımlı biri olduğunu herkes gibi bende biliyorum. Hatta biraz daha ileri gidip, uluslar arası nitelik kazandığını düşünüyorum. Ama sorumlu olduğu iş yoğunluğu ve yorgunluğunun kendilerini bunalttığını da tahmin ediyorum.
Tavsiye içerikli bir düşüncemi belirtmek istiyorum! Herhangi bir kuruluş, kurum veya holdinglerde, yöneticiliği üstlenmiş kişilerin hemen yanı başında; değer verdiği, inandığı, güvendiği biri veya birkaç personeli mutlaka vardır. Ancak bir gün yönetici, kaşının birini kaldırıp, inanıp güvendiği personeli veya danışmanını, ola ki yardımcısını, sorumluluğu gereği istemeyerek kırarsa: Yanı başında iken hiç fark etmediği: -Marcus Juniu Brutus- gibi birini karşısında bulur! Öte taraftan konuyla pek benzerliği olmamakla birlikte, nankörlüğü çağrıştıran bir atasözümüz hatırlanmasını diliyorum. Buda bir yöneticinin dağarcığında bulunması gereken bir uyarı: "-Birini kırk yıl sırtınızda taşıyın gıkı çıkmaz, bir gün dinlenmek için indirirsiniz, sizden kötüsü olmaz-!
ULUSAL gazetelerin birinde okuduğum, Sayın Başkan Köksal'la ilgili izlenimdeki övgülere, katılıyor ve destekliyorum.. Ancak şu durumu belirtmekte yarar görüyorum, beş yıllık süre sonunda: Sevabı ile günahı ile nerelerde başarılı olduğunu, nerelerde yanlışlıklar yaptığının farkına varacaktır. Ancak kendilerine payımıza düşen yardımı esirgememek, yurttaş olarak sorumluluğumuzdur. Bu nedenle hedefine ulaşmadaki çabalarını destekler, başarılar dilerim. Fakat yapıcı eleştirilerimi yazmaktanda, geri durmayacağımı belirtirim.