MERAK ettiğim diğer önemli husus, nüfusumuzun yüzde kaçı; adamsendeci, bananeci, boşverici ve kurallara saygı duymadan ve dolayısı ile uymadan yaşıyor olanların sayısı? Aranızdan pek çok kişinin, ne gibi mesela? Diye sorduğunu tahmin ediyorum. Açıklayayım. Millet çoğunluğu, yasalarla getirilen kurallara uymaz, çünkü kurallardan hoşlanmaz, hatta nefret edenler bile vardır. İsteğimiz, kural mural tanımadan bildiğimiz gibi yaşamaktır. Sıkıntı verici disiplinli yaşamak istemeyiz. Kurallara uyumsuzluğun, cezasını öderiz, ama bildiğimizi okuruz. Mesela: Kurallar kaldırılsa, insan çayırda bayırda, otlayan diğerleri gibi yaşama yaşam tarzı teklif edilse, acaba kabul edilebilir bulur muyuz, bilmiyorum!
AİLESİ ile İstanbul'a, gelip yerleşen bir hanım yurttaş, caddedeki trafik lambasının altında yeşil ışığın yanmasını beklerken, direkteki hoparlörden, -3- veya -4- saniyelik aralıklarla: "Lütfen bekleyiniz" anonsu yapılmaktadır. Hanım yurttaşımızın yanında da, hiç kimse yoktur. Bu anonsun kendine yapıldığını sanan yurttaşımız, her uyarıda üşenmeden yerel ağız ile ve hoparlördeki görevli duysun diye, yüksek sesle yanıtlamaktadır: "Temam bekliyirem!" Bu anons 3ncü defa tekrarlanınca ve hanım her defasında, "E, temam bekliyrem" demekten yorulunca ve birazda sinirlenince. Normalden biraz daha yüksek sesle: "E, temam diyirem! Duymuyirmisen? İşte bak bekliyirem, daha ne diyem?" diye yanıtlamayı sürdürür. Ancak, uyarı yinelenince: "E hadi bağalım, beklemiyrem! Ben anam gile gidiyrem!" diyerek bulunduğu yerden ayrılır. Bu skeç niteliğindeki olay, bizim ne denli kurallardan uzak ve nasıl bir toplum olduğumuzu, göstermektedir.
NE YAZIK Kİ, yaşamımızda kuralları hep kendimiz belirleriz. Bu yüzden, kazadan beladan başımız kurtulmaz. Örneğin: Yurttaş, motosikletini öyle hızlı sürüyor ki, sanırsınız arkasından biri kovalıyor ve yetişirse öldürülecek. Yaya bu hızdan; ürküyor, korkuyor ve yüreği ağzına geliyor. Çünkü motosiklet, elektrikli bisiklet ve sinek sessizliğindeki scooter denilen araçlar -kaldırımda- yurttaşların arasından, slalom yaparak geçiyor. Yayalar, bu tip araçlar gelip geçtikçe, ne yapacağını kendini nasıl koruyacağını bilemiyor ve şaşkına dönüyor!
DURUMUN tehlikesini, ölümlü veya yaralanmalı bir olayın vuku bulmadan önüne geçilmesi için, ilçe güvenlik makamlarının dikkatini sunmayı, konunun önemine binaen yurttaşlık görevi addediyorum!
Araçlar; hızlı ve sessiz bir şekilde, arkanızda veya önünüzde, hatta yanınızda beliriveriyor ve hatta an itibarı ile geçtiğini görüyorsunuz! Bu sırada; bir adımlık sapma, yaşlıya veya herhangi bir yaştaki yurttaşa, hele hele annesinin elinden tutarken, birden elini bırakıp, fırlayan küçük bir çocuğa çarpmasının feci sonuçlarını; an itibarı ile bağrış çığrışları, feryatları, koşuşturmaları, hatırlatmama gerek olmadığını düşünüyorum! Ama bu arada, yurttaşın: "Sorumlular ilgilenmiyor ki, motosikletler kaldırımlarda koşturuyor, hiç kimse: -Senin kaldırımda ne işin var?- demiyor." Diye yakınacağını da, tahmin edeceğinizi ayrıca belirtiyorum.
DAHA da ötesinde, bir hamile hanımın ve hemen yanında yürüyen yaşlı annesinin yere düşmesini varsayalım, o hızla arkadan darbe alan kim olursa olsun, yere kapanarak veya sırtüstü düşerek, büyük zarar görecektir. O sırada Beyin kanaması geçirme ihtimali oldukça yüksektir. Hatta ya vefat edecektir, ya yatağa bağımlı kalacak biçimde sakatlanacaktır. Veya eli, ayağı, ağzı, burnu kırılıp ve kafatası çatlayarak ağır operasyonlarla, tedavi edilmeye ve yaşama döndürülmeye çalışılacaktır! Bu arada içlerinden bir ikisinin kaybedileceği, ihmal dahilindedir. Olayların tümü, dikkatsizlik ve kuralsızlık sonucu, masum insanların başına gelebilecek olaylar olduğu malumunuzdur.
MOTOSİKLET ve benzeri araç sürücüleri! Siz kurallara aykırı olarak, kaldırımda aracınızla gidip gelmeniz ve bu arada bir veya iki yurttaşı işe yaramaz hale sokup, yatağında ölümünü bekleyecek duruma getireceğiniz, aklınızın ucundan geçmiyor mu? Motosikletle, kaldırımda seyretmek ne demek? Bu nasıl bir anlayış? Bu nasıl bir kuralsızlık, bu ne menem bir davranış? Araçlara ait yollar dururken, kaldırımda ne işiniz var?
Kaldırımlar motosikletlere tahsis edildi de, bizim mi haberimiz olmadı? Siz aklınızı cebinizde mi taşıyorsunuz? İnsanın inanası gelmiyor.
Kaldırımda motosikletle seyretmek, başka hangi ülkede görülmüştür, hangi aklınızla, size ait yol dururken, kaldırımdan gidip gelmeyi tasarlıyor ve gerçekleştiriyorsunuz? Bu nasıl iştir? Kaldırım yayalara tahsisli bir yoldur. Sen ve sana benzeyen diğerleri: Kaldırımı işgal ederseniz, yayalar nereden gidip gelecek? Şimdi düşünün bakalım, trafik şube müdürlüğü ehliyetinizi alıp, aracınıza el koyarsa sızlanmayın! Hatta "Kendim ettim, kendim buldum" diye başlayan türküyü biliyorsanız, söyleye söyleye kaldırımdan yürüyün ki, işte o zaman konunun ve yaptığınız hatalı davranışın ne olduğunu daha iyi öğrenirsiniz. Çünkü sizler bu eleştiriyi hak ediyorsunuz!
ŞUNU sorduğum için, üzülmeyin! Bir gün ehliyetinizin alınabileceğini ve yaya yürümek zorunda kalacağınızı, neden düşünmediniz? Çarşıda, pazarda öyle sürat yapıyorsunuz ki, bir problem yaşarız, birinin ocağını söndürürüz, başımıza büyük bir dert açılır, sonra o dertle yıllar boyu uğraşırız demek, hiç aklınıza gelmedi mi? Bu düşünceyi mantığınızın süzgecinden hiç geçirmediniz mi? Eğer geçirmediyseniz, şaşkınlık verici! O zaman sizde çok ciddi bir sorun var demektir. Bir psikiyatr, sizi adamakıllı incelemelidir(!)
HER KONUDAKİ can güvenliğinin korunması için, yasa uygulayıcı makamlar; kural tanımayan, adamsendeci, bananeci, boşverici davranış içinde olanlar hakkında, yasal işlem uyguluyor. Ama bu daha çok, şehirlerarası yollarda gerçekleşiyor. Oysa şehir içindeki kaldırımlarda onlarca, hatta nüfusu büyük şehirlerde yüzlerce yurttaşın, yürürken, bir motosikletin çarpması sonucu bedensel zarar görmesinin hem vebali ve hem de vicdani sorumluluğu sizlerin omuzlarına yüklenmiş. Sıradan bir yurttaşın, konu ile ilgili olarak, bir diğer sıradan yurttaşa müdahale etme niyeti, kötü sonuçlanabiliyor! Halk bu konuda öyle şikâyetçi ki, öfkesinden ama elinden bir şey gelmemesinden ötürü ne diyeceğini bilemiyor. Araçlar kaldırımlara park ediyor, kimse ağzını açamıyor. Sinirler öyle gergin ki, gözünün üzerinde kaşın var denilse, adeta patlama yaşanıyor. "Vay, sen benim gözümün üstündeki, kaşıma laf çakıyorsun!" Derken, muhatabı, yumruğunu yüzüne gözüne çakıyor ve bu çakışma sonunda; kaşlar, gözler - ağız, burun - al kana boyanıyor. İşte bizim türkümüz bu oluyor. -Şen olasın Ürgüp Dumanın gitmez-. Sonuç olarak birbirimize karşı; sevgi, saygı ve kibar davranışı maalesef gösteremiyoruz. Karşımızdaki kişiye gücünüz yeterse, sille tokatla, yetmezse kesici bir aletle, o da yoksa yerine ateşli silahla haddini bildiriyoruz. Bu suretle toplum; nezaketten uzak, sevgisiz, saygısız, özensiz ve kuralsız bir topluma dönüşüyor.