LÜTFU İÇİN TEŞEKKÜR EDİP ŞÜKREDİYORUM.

 

"NASIL BİR Dünya'da veya nasıl bir çağda yaşıyoruz?" Diyelim de, münasebetlice olsun ve bu arada -her şey insan için- sloganını hatırlamamıza yardım etsin. Dolayısı ile ve önce elektrikli mutfak teknolojisindeki gelişmelere, şöyle kısaca göz atalım ve usulce mutfağa girelim. Pardon! Bir dakika. Mutfağa girmeden önce, büyükçe bir ayakkabı ve çanta mağazasına gidelim, üretilenleri görelim! Nedenini mutlaka biliyorsunuz! Ayakkabı ve çanta çeşidi, hanımlar için çok önemlidir. Her iki üründen, on'larca model üretilir, ama erkekler için, bir rafta ancak birkaç çeşit "Kundura" sergilenir.

ARA sıra günübirlik veya bir/iki günlük gittiğimiz büyük bir şehirde, herkes gibi birkaç mağazasına girer, çıkarız. Ama her mağazada, görevlilerden birine sorduğum soru şu olur: "Yav, erkekler için olup da olan çeşit, bu kadar mı?" Yanıt: "Evet beyefendi bu kadar!" Mağaza görevlisine: "Ama her şey insan için denilir, hani?" diye sorduğumda "Efendim ben satış personeliyim, bilemem!" Personele: "Haklısın" deyip düşündüğümü söylerim: "Bak delikanlı her şey -Hanımlar için- demek daha münasip":  Çünkü her şeyin; çeşitlisi, güzeli, şık olanı, jan janlısı hanımlar için! Bilirsin hanımlar mağazaya girdiler mi, kolay çıkamaz, çünkü en güzelini ararlar"

ŞİMDİ mutfağa geri dönelim. Hanımlara kolaylık sağlayan küçük mutfak aletlerinin pek çok evde bulunduğunu, varsayıyorum. Ama her üretilenden almak, pek çok yurttaş için ekonomik nedenlerden ötürü mümkün değildir. Mutfakta çanak çömleğin yanı sıra, elektrikli araçtan geçilmez. Çünkü her gün desek uygun olmaz, ama birkaç ay geçmez ki, yeni bir araç üretilip reklamı ile birlikte satışa sunulmasın ve AVM raflarında görülmesin!

EN SON gördüğüm, pek çok haneye ve biride bizim haneye giren bir araç. Öyle araç ki, bakın kime benziyor: Kapasitesini aşan miktarda alkol alıp, akşam gece yarılarında evine gitmeye çalışan sarhoş bir yurttaşın, sağa sola yalpalayarak: "Şu ev benim, galiba" deyip, zilini çaldığı evden, "Kim o?" dediklerinde, "Yok, bu ev benim değilmiş." Diye başka bir eve yönelen ve bir süre sonra: "Hah şu karşıdaki, ev benimki" diye duvarlara tutuna tutuna kapıya kadar gelen ve zili çaldığında, eşinin: "Kim o" sorusuna: Yerel ağızla: "Benin!" diyen ve kapıda karısını görünce; biraz masum hali, biraz ürkek tavrı, ama tüm barış şartlarını imzalamaya hazır taraf gibi, tüm şirinliğini sergileyerek: "Hayırlı aşamnaa hanım!" deyince, gözlerinden sanki ateş fışkıran karısı; aynı yerel ağızla: "Tüüü! gılıksız irezil, mehellenin tamışası, gine mi zıggımnandın? Panton götünden düşüyoru, yokarıyı çek. Doymadın ırakıya..! (O arada kadın, bir ara gözünü eşinin ayağına yöneltir ve gözü faltaşı gibi açılır!) Hani, ayağındegi babıcın biri? Allah seni kendi bilsin! Gir içeriye Allah'ında, bulası." deyince: (Bir süre bekleyerek, ayakkabısını nerede unuttuğunu düşünür ve biraz sonra, çocuklar gibi sevinen, sonra zoraki bir kahkaha atarak): "Babıç, lokantıda galmışdıı." diye yanıtladığında, hanımı: "Neden lokantıda galıyoru, babıç neden ayagdan çıkıyoru?" Diye sorunca: "Ayaam gidişdi, gaşıyen deye çıkardım, keemesini unudmuşun, naapen!" diye yanıtlayınca hanımı: Kinaye yaparak: "Napsın ga buncaz, unuduvemiş, evi gelinceyi gadan ayağında babıç va mı yok mu bilimemiş, tüh!" Kadın olabildiğince sinirli hali ile: "Gir, sallanıp durma. Vallaha, hindi yapışdırın! Yetee be gaari! Hergün seroş, haylimekden bıkdım usandım!" Diye öfkesini bastıramaz, ama yinede elinden tutup içeri girmesine yardımcı olur. Sarhoş hemşerimiz güven tazelemek için, adımını içeri atar atmaz durur, eşine nutuk atar, gibi: "Bak!(Parmak göstererek)  "Eyee, bi daha içesem Allah bene kendi bilsin, ne edesee etsin, bak ne deyom! DİNNEPDURUMUN? Yemin ediyon, bi daha işmecen, içesem iisan deelin, bak bu son deyom sene! "Tamam mı?" diyerek, eşinin onayını almak isteyince, eşi: "Tamam. A pelloça, a yalleci! (Pelloça yerel ağızda Palyaço demektir. Yalleci, ise yine yerel ağızda yalak-yalaka anlamında kullanılır.) Eşinin sinirleri biraz yatışsada, öfkesini hala bastıramamıştır:  "Dün ne dedin, sen? Hani ne söz veedidin, hani içimazdın, hani dizin dibinden ayrılmecen gaari, dedidin" diye sorar. Hemşerimizde cevap hazır: "Canım u dündün, sen böyünkünü bakıceksin! Dünkünü n'pıyon, u geşdi giddi!" Diye cevapladığında: "Geç, içeriye üstünü başını çıkar, vallaha billaha sinirle tepemde, beni daha betee sinir etme!" uyarısı; kocayı korkutur yüksek ve tiz sesin baskın hâli, kocanın süratle banyo'ya girmesini sağlar(!)

SARHOŞ hemşerimizin evini bulmaya çalıştığı an'ı benzettiğim temizlik robotunun işlevini, karikatürize ederek, hayali bir sarhoş hemşerimizle eşleştirmeye çalıştım ki, belki sizi biraz tebessüm ettirebilirim, diye düşündüm.

SÖZ KONUSU temizlik robotu insan gibi, ev içinde, zeminde temizlik yapıp, (Girip çıkabildiği yerden toz almak) işlemi bitince, zemini ıslatarak silmesi bence oldukça ilginç. Öte taraftan her evde olduğunu varsaydığım; elektrikli süpürge, geçiniz çamaşır, geçiniz bulaşık makinası, geçiniz buzdolabı. Yetmiyor. Örneğin: Eşimin yaşı ve diğer rahatsızlıkları nedeniyle, her ay almak zorunda kaldığımız, temizlikçi hanım, araçların dışında kalıyor.

HANIMLAR genellikle; genç olsun yaşlı olsun oturmayı ve sohbet etmeyi pek sever! Gerçi sohbetin kadını, erkeği olmuyor. Çünkü Bal'dan tatlı olduğu genel kabul gören sohbeti, sevmeyen yoktur. Çünkü sohbet, bir nevi rehabilite edici özelliği olan yöntemdir ve insan için bir gereklidir. Hele bazı sohbetler, saatlerce sürer, fakat kimsenin bu uzun zamanla ilgili itirazı olmaz ve -gıkı- çıkmaz. Zira: -insanın zehrini insan alır- denir.

TANRI; tüm hanımları güzel yarattığından, evlenecek erkeğin kulağına, fısıldayarak uyarması için, tam nikâh masasına oturduklarında, bir melek görevlendirir. Meleğe tembih eder, şu uyarıyı yapmasını ister, de ki: "Tanrı; bak bu güzel ve harika kızı senin için yarattı, güzelliği için çok uğraştı, kıymetini bilsin! Hır gür çıkarmasın, bak sonra karışmam!" Deyip, bir an'da kaybolur. Damat adayı, biraz şaşkın yüz ifadesi ile müstakbel eşine döner: "O kimdi, kulağıma bir şeyler fısıldayan? Kim o şimdi yanımda idi, nereye gitti?" diye sorunca, genç ve güzel gelin: "Anlamadım, ne diyorsun?" diye sorunca, damat durum karışıklığına sebebiyet vermemek için: "Tamam, tamam bir şey yok" Diye yanıtlar ve defteri imzalar.

BİR imzaya istinaden, eşimle aynı yastığa baş koyalı 54 yıl oldu. Tanrı'ya, bu lütfu için, teşekkür edip şükrediyorum!

YAZARIN DİĞER YAZILARI