“ANLAT ANLAT HEYECANLI OLUYOR!”
İKİ ay önceki yazım, “Asfalt-Kinin ve Ekmek arası” başlığını taşıyordu. Birinci paragrafta; yol’u, okaliptüs ağaçlarını ve ağaçların hangi vali tarafından dikildiğini, yurttaşın bu ad yerine hangi ismi telaffuz ettiğini ve nedenini açıklamıştım. İkinci paragrafta; yol’a asfalt serilmemesi nedeniyle, yurttaşın Muğla Büyükşehir’i eleştirdiğini, ancak eleştiri adresinin yanlış olduğunu belirtmiştim.
ÜÇÜNCÜ paragrafta ise; yolun iki bölüme ayrıldığını, bu bölüntünün birinin Karayolları Genel müdürlüğü, diğerinin Büyükşehir başkanlığı sorumluluğunda olduğunun altını çizmiştim. Dördüncü paragrafta: Önce Karayollarından, sorumluluk alanlarına giren bölümün niçin asfaltlanmadığını, beşinci paragrafta da: Muğla Büyükşehir başkanlığına, aynı mealdeki soruyu yöneltmiştim.
BÜYÜKŞEHİR’E, yola Kayrak taş döşemesinin yapılıp yapılamayacağı konusundaki düşüncemi sordum. Hemen altındaki paragrafta ise, hayal Dünyamdaki düşlerde oluşan projelerden birinin uygulanması halinde adının “Uluslar arası Aşk ve Sanat yolu” olarak değerlendirilmesinin, olumlu görüş alabileceği bakışımı vurguladım. Özellikle, böyle bir projeyi; oluşturabilecek, uygulayabilecek ve başarılı bir sonuca imza atabilecek teknik personelin Büyükşehir kadrolarında bulunduğu düşüncemi açıkladım…
ŞİMDİ bu paragraftan itibaren, konuya bağlantılı olarak yerel basınla ilgili bir iki satır düşünce belirtmek istiyorum. Her gün yerel gazetelerdeki; haber, makale, yorum ve sosyal medya(Dijital içerik) internet ağı ve saniye aralığı ile tüm yurdumuza ve Dünya’nın pek çok yerine ulaşmaktadır. Ve böylece ülke içinde ve dışında yaşayan yurttaşlarımız, il ve ilçe gündemindeki; olayları, haberleri ve köşe yazılarını an itibarı ile gözden geçirmekte ve durumdan haberdar olmaktadır.
YURTTAŞ haberdar olmaktadır, ama il ve ilçe merkezlerinde; öneriler, yorumlar ve diğerlerinin dikkate alınıp alınmadığı, ilgilenilip ilgilenilmediği ve ne derece değerlendirildiği öğrenilememektedir. Bilgi sahibi olunamamaktadır. Sonuçta, akla, arşive kaldırıldığı düşüncesi gelmektedir. Bu arada, Vali veya Büyükşehir başkanının, öneri ya da tespitlerle ilgili durum hakkında bilgilendirilip bilgilendirilmedikleri, merak edilmektedir!
BU durum; ne yazılırsa yazılsın, ne çizilirse çizilsin ve ne fikir üretilirse üretilsin: Ferhan Şensoy‘un dilimize kazandırdığı bir deyimi anımsatıyor: “Anlat, anlat heyecanlı oluyor!” Ancak ben bu deyimi, sadece bu yazı için değiştirip “Yazılsın, yazılsın! Okuması güzel oluyor.” Şekline dönüştürdüm.
KARŞI fikri dinlemeyen, hatta dinlemekten nefret eden bir ulusun bireyleriyiz. Çünkü nüfusun 4/3’ünün hamuru: “Akıla ihtiyacım yok, bende seninkinden çok!” mayası ile yoğrulmuş. Örneğin: Bir yakınınızın, sorun yaşadığı konuda yardımcı olmak için fikrinizi söyleseniz, alacağınız cevap: “Akıl verme para ver!” olur.
BİRKAÇ gün evvel internette bir video seyrettim. Harikaydı, şahaneydi. Bu görüntüde: Aynen, Akça pınar’da ki, ağaçlı yola benzeyen bir yolun, iki tarafı birbirine kafes şeklinde bağlanarak, “Tünel” şeklinde bir yol oluşturulmuş. Tünel kafesini, Kırmızı ve Sarı fındık gülleri sarıp, sarmalamış. Sonuçta ortaya: “Aman Tanrım! Bu da ne böyle?” dedirten, mükemmel bir görüntü çıkmış ve böylece inanılmaz güzellik yaratılmış. Tünele, tenis masaları konulmuş ve insanlar, bu muhteşem kompozisyon içinde tenis oynuyor, eğleniyor ve biz de seyrediyorduk. Şimdi böyle bir güzelliğin, Turizmde iddialı bir il’in Akçapınar’ın da uygulansa, muhteşem olmaz mı?
YABANCI ülkelerin bir konu ile ilgili başarısı, herhalde önce konunun düşünce olarak değerlendirmesi, sonra tartışılması ve sonuçlandığında projelendirilmesi. Uygulamaya konulup bittiğinde de, insanın hizmetine sunulması şeklinde oluyor. Çünkü onlar için her şey insan için. Bizde: (Seçim sonuçları için!)
BİZ herkesten önce niye yapamıyoruz? Çünkü bu ve buna benzer güzelliklerin sonundaki şahane görüntüyü hayal edemiyoruz! Güzellikleri tahmin edemeyenlerin değerlendirmesi ile: “Yahu, bırak palavra işleri. Bunlar uyduruk işler.” “Boş ver!” yorumu ile öteliyoruz. Yaratıcılığı beceremediğimizden, fikri dinlesek bile “Olur”u dirhemle verip, “Olmaz”ı çuvalla öne sürüyoruz.
ÇÜNKÜ “Biz” merkezimiz olgunlaşmamış! Dolayısı ile erdemleşmiş mükemmele erişmiş ve taraf olmadan düşünen yurttaşın dışındaki çoğunluğun beyninde, büyük “Ben!” merkezi var. O, güçlü merkez hep “Ben” diye çalıştığından ve: “Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük” dediğinden, diğer düdükler ötmüyor!
YETKİLİ SAYIN MAKAM! Akçapınar ağaçlı yol ile ilgili düşünceyi uygun bulup değerlendirirseniz, lütfen bunu bir kamuoyu talebi olarak kabul ediniz. Ve eğer Akçapınar’da böyle bir güzelliğe onay verirseniz, Mor salkımlardan bir tünel yol oluşturup, adını da: “Mor Salkımlı Sevdalara ve Sevinçlere Ulaşan, Yol” koymanız halinde çok yakışacağını düşünüyorum. Tabii bu, sizin takdir ve beğeninizi alması ve tarafınızdan değerlendirilmesine bağlı bir öneri! Örneğin, kabulü halinde: Bu doğal platformda uluslar arası sergiler açılması ve her türlü çağdaş, sanatsal gösteriler yapılması önemlidir. Çünkü böyle bir proje, yeni bir “Uluslar arası gözde” yaratacaktır. Ve turizmin gelişmesindeki çabalarınız; alkışlanacaktır, hayranlık yaratacaktır ve takdirlere mazhar olacaktır. Böyle düşünüyorum.