ŞÜNCE, GENÇ YURTTAŞIN HAFIZASINA KAYDEDİLMİŞTİR

 PAZARA çıktığımda tezgâhta; Armut, Ayva ve Elma satılıyordu. Meyvelerin üzerine birer kart iliştirilmiş ve kartlara da şöyle yazılmıştı. "Köy Armudu", "Köy Ayvası " ve "Köy Elması" Bu tuhaf reklamı görünce: "Dur! Ve şu satıcı ile konuş" dedim. Tezgâha yanaştım,"Hemşerim, hayırlı işler." deyip, bir şey soracağımı söyledim. "Buyur dayı!" dedi "Hemşerim, merak ediyorum, eskiden şehirde yetişen meyveleri mi yiyorduk? Vallahi şu an'a kadar böyle bir şey duymamıştım ve çok şaşırdım." deyince, verecek uygun bir cevap bulamadı. Ama yerel ağızla: "Dayı; siz alıncek malı bilmeyosunuz, maldan annımeyosunuz önünüze gelene yiğip yuduyosunuz" diye saçmaladı. "Peki" Dedim, "Bu meyveler hangi köyden?" cevap hazırdı: Hani, "Üzümünü ye, bağını sorma" der gibi: "Dayı, sen köyü n'pıyon köyünü bırak, malı bak" diye yanıtladı. İşte, cingöz hemşerilerimizden biriydi bu(!)

 ONA; kaba saba konuşması, müşteriye hitabı ve sattıklarının üzerine koyduğu tuhaf açıklamadan ötürü: "İyi de hemşerim, tüketici her zaman senin gibi iyi malı(!) nerede bulsun?" Dediğimde, bir güzel: "Doğru değyon dayı! Tamam da, ben her Perşembe Moğla bazarındeyin," diye cevapladı. Reklam olarak yazılan, ama hâl'den aldığını düşündüğüm, fakat kendi yetiştirmiş gibi pazarlamaya çalıştığı; Elma, Armut ve Ayvayı satmak için "Köy Kahvaltısı" reklamından esinlenip, nazire edercesine, "Siz köy kahvaltısı diye pazarlarsanız, bende köy Armudu, Ayvası diye satarım" gibilerinden marifetini ortaya koymuştu. Cingözlükte engel tanımayan yurttaşımızın bu tür pratik zekâ ile her sorunun altından kalkmaya çalışması insanı şaşırtır tabii. Ama sonunda yine altında kalan kendisi olur. Zira içi boş pratik zekâ, her zaman mutlu son'la bitmeyebilir, çünkü çözüm temelsizdir.

 "KÖY KAHVALTISI" reklamlarını hala her yerde görebilirsiniz. Kahvaltı için bu tür reklam yapılınca, insanın aklına, sofraya konulan her yiyeceğin organik, yani; kimyevi gübre, hormon, ilaç ve vitamin kullanılmadan doğal yolla üretilen yiyecekler olduğu gelir. Bu nedenle köy kahvaltısı diye bir sofra türü oluşturulmuş. Düşünce iyi, ama ürünler gerçekten organik midir, bilinmez!

 GELİN birlikte fikir jimnastiği yaparak, köy kahvaltısına; nitelik, nicelik ve ilginçlik kazandıralım. Örneğin: Böyle bir proje için, önce ilçe belediyesi koordinasyonu, ilgili mahalle muhtarlığı da, organizasyonunda görev üstlenmelidir. Böylece; ilçe merkezinde belediyeye ait, Kışın kapalı/Yazın açık alanda; Cumartesi-Pazar günleri "Organik Kahvaltı" başlığı altında, "Ücretli" amatör sofralar kurulmalıdır. Bu kahvaltıdan kazanılan para, köy tüzel kişiliği hesabında birikmeli ve buradan köyün küçük gereksinimleri karşılanmalıdır.

 MAHALLELER kahvaltı konusunda becerilerini ortaya koyup yaratıcı olmalı, para kazanmalı, şehirde yaşayanları kurduğu kahvaltı sofrasına davet edip, organik yiyecekler ikram etmelidir. Ayrıca o mahallenin kahvaltı ürünleri de, o an'da satılabilmelidir. Yani, bir nevi üretim/tüketim düzeni kurulmalıdır. Böylece, küçük bir: "Üret-Pazarla-Geliştir." gibi bir model oluşturulmalıdır.

 BU BİR düşüncedir. Kimileri; ciddi bulup destekler, kimileri olumsuz bulup reddeder. Benimsenirse gelişir, hatta yıllarca sürdürülürse, geleneksel hale dönüşür. Ve köyler(Mahalleler) para kazanıp sorunların çözümü için maddi kaynağı, bu basit yöntemle yaratmış olur.

 DÜŞÜNCENİN yerli yerine oturması halinde, gelecekte yarışmalar düzenlenir, köyün becerikli hanımları bunu fırsat bilip, harikalar yaratır. Çünkü başarılı, yetenekli ve yaratıcı insanlar aramızda, hemen yanımızdadır! Organik kahvaltıda, örneğin: Tam buğday ekmeği, (Varsa) ev sucuğu, keçi peyniri, çekiçte zeytin, (Varsa)kara kovan petekli balı ve evde yapılan reçel çeşitleri ile "Bestel" gibi yiyecekler önemli besin kaynaklarıdır ve tam organiktir.

 BUNUN yanı sıra; köy'ün çayır çimeninde geze geze süt yapan inek tereyağı, kümese girmeyip "Hayat"(Ev önündeki bahçe anlamında) da eşinen tavuk yumurtası, Yaz'ın; domates, salatalık gibi meyveler ve biber gibi sebze ile zenginleştirilmiş kahvaltı sofraları, organizasyonla değerlendirilmelidir. Amaç, bu yöntemle kırsalda yaşayan yurttaşın desteklenmesi ve bir nevi iş türü yaratılmasıdır.

 ANCAK yurttaşımızın önemli özelliklerinden biri, herhangi bir düşünceye, öncelikle gülüp geçmesidir. Yorumlamaz, onun yerine, örneğin: Muğla'da da, yerel ağızla: "Ne gayvaltısımış bu? Millet evinde gayvaltı edimemiş mi?" diye işi kahve muhabbetine dönüştürmek ister. Ama sonra konuşulur, tartışılır başarılması halinde, o da kervana katılır!

 BU günün yurttaşı, bunları reddetse bile, gelecekte bu tür fikirler tartışılacak ve gerçekleştirilecektir, buna inanıyorum. Zaten bu yazı ile düşünce, genç yurttaşın hafızasına kaydedilmiştir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI