AGAVE/AMERİCANA

AGAVE/AMERİCANA 

2011 yılında Köyceğiz'de açan, halkın: "Sabır otu veya yüzyıl Çiçeği!" diye tanıdığı tropikal çiçek, (Literatürdeki adı ile Agave) Geçtiğimiz hafta Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi döner kavşağında, beş metrelik boyu ile şehrimize merhaba demiştir. Çiçeği gören, kerameti kendinden menkul kişi veya kişiler: "Bu çiçeği yaşarken görenler, uzun bir ömre sahip olurlar" demesi, sadece moral pompalama anlamı taşır. Tevatürle ömrünü geçiren halkımız, bu gibi masallara pek ilgi duyar. Anavatanı Güney Amerika olan "Agave"(Sabır otu) Türkiye'de bazı bölgelerde çiçek açıyor. Türkiye'deki türün "Agave Americana" olduğu, ancak 50 ilâ 100 yılda bir kez çiçek açtığı kayıtlara geçmiştir. 

Halkımız bu çiçeğin varlığından, uzun yıllar öncesi haberdar olması nedeniyle, 1967 yılında Bodrum ortaokul çocukları, hastalanıp İstanbul'a giden Balıkçı'ya mektup yazar, sorular sorar. İşte Balıkçı'nın verdiği kimi yanıtlar: (Bunların tümü 23 Ocak 1979 tarihli Cumhuriyet'te yayımlanmıştır.)

-"Deniz sevgisi ne zaman başladı?"

-"Saburluk durup dururken yedi metre boyunda çiçek açar. Saburluk bu çiçeği açmasını ne zaman aklına koydu' diye sorulur mu hiç? Ben mi denizi, deniz mi beni ne zaman seçtiğini vallahi bilmiyorum." (Zeynep Oral/Alıntı) 

Toplumumuzun, her şeyi kendisine benzetmesinden oldukça rahatsız olan yurttaşlardan biriyim. Bazıları keramet sahibi olduğunu sanır. Ama kerametini kendinden başka kimse görmez! Her konuda bir şeyler bildiği sanıldığından keramet üretmekte gecikmez, yurttaşında buna inanma eğilimi vardır (Sabır otu veya yüzyıl çiçeği için söylendiği gibi) 

Bir konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan, fikir sahibi olmak mümkün değildir. Yurttaşımız buna rağmen kaynak bilgiyi öğrenme gereği duymaz, duyumlar onun için yeterlidir! Örneğin: Kural nedir, niçin getirilmiştir ve uygulanması neden zorunludur, tam anlamını bilmez, ama öğrenme ihtiyacı da hissetmez.(Kurallara harfiyen ve bihakkın uyanları tenzih ederim.) Sonucunda ödeyeceği cezadan ve ehliyeti(sürücü belgesi) kaptırmaktan ise çok rahatsız olur! Kural uygulamaları, bir ülkenin genel ve yerel yönetimdeki sıkıntılardan biridir. Kuralsızlık nedeniyle her zaman ceza alsa da, sorumsuzluğunu sürdürmekten vazgeçmez. İhlaller o kadar çoktur ki, bu nedenle konusu basit diye nitelendirilenlerin üzerine gitme fırsatı ve zamanı pek yoktur. 

Ülkemizde kurallara uyulmaması sonucunda acıtan bedel ödenmez. Dolayısı ile yurttaşta kurallara uymamaktaki alışkanlığını devam ettirir. Bu sebeple de, ne ihlallerden vazgeçilir, nede kurallara uymak sorumluluk addedilir! 

Kurala uymamak ve boş vermek sonucu ne mi olur? Örneğin, şu olur: İhlal sonucu yakalanan sürücü, sağa sola telefon edebilmenin, dolayısı ile durumu ve kaptırdığı ehliyeti kurtarmanın çarelerini arar. Hâlbuki kurallara uysa, trafik ekiplerine: ".abicim! Dayım polis!(Tutmazsa) polis ama falan il milletvekilinin kayınbiraderi!(Polis onu da, yemediğinden devam eder) İşte o milletvekilinin eniştesi de, emekli başsavcı!(Elindeki bütün ağırlıkları ardı sıra sallamasına karşın, atışta isabet olmamışsa)  "Abicim hani o başsavcı var ya, işte o da, falanca bakanın can ciğer samimi arkadaşı!" Deyip, türlü çeşitli atraksiyonlarla cezadan sıyrılmak ve ehliyetini geri almak ister. Ama eldeki malzemeler bittiğinden: "Acaba bir telefon edebilir miyim?" diye yalvarır. İşte bu hal, yollarda yan yana kimlerle seyir halinde olduğumuzun açık seçik göstergesidir. 

Sevgili yurttaş! Bu duruma düşüp çırpınacağına, kurallara uymayı dene. Ama gel gör ki, bunu yapmaktan imtina ediyorsun. Kendini cingöz, karşındaki görevli için (Nasıl olsa, söylediklerimi yer!) dolayısı ile hallederim diye düşünmekten asla vazgeçemiyorsun(!) 

Sözün özü: Kurallara uymamaktaki bedelin; karayollarında seyreden adamsendeci, boşverici bir sürücü güruhu oluşmasına neden oluyor. Diğer taraftan durmaksızın uyarı yapılsa da, örneğin: Pandemi yıllarında bir türlü yüze takılmayan; ama bilekte, pazıda, çene altında gezdirilen maskeler, yanı sıra aşıyı asla yaptırmadığı ve yaptırmayacağı konusunda keçi gibi inat edenlerle birlikte yaşıyoruz. 

Ama tüm bu kuralsızlıklara karşın, Dünya başarılı üniversiteler sıralamasında 2nci sıraya yerleşen ülkemiz, Hayat Üniversitesi en başarılı ve en çok mezun veren üniversitesi olmuştur. Başarıda ilk sırayı: "Kaldırım mühendisliği, ikinci ve daha sonraki sıralamada: Cafeloji, Tevatürloji ve Laklakloji!" anabilim dalları birincilik ödüllerini kapmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI