AH O MENFUR HASTALIK
Bebeklerin o masum yaşam şekillerini seyrederken; çok mutlu olur, pek sever, hatta bayılırım. O anlarda çok meşguldürler, oyun dışında hiç bir şeyle ilgilenmezler. İyiyi kötüyü, yararlıyı zararlıyı doğal olarak ayırt edemezler. Yerde ne bulurlarsa, anlamak için ağızlarına götüren halleri ile küçük Dünya'larında, kendi kendilerine, her şeyden bihaber umursuzca yaşarlar. Çünkü onların Dünya'sı(İlk bebekse) Anne, baba ve kendisinden oluşur. Oynarken vakit epey geçmiş sıkılmışsa, ilgi beklemeleri veya isteklerini belirtmek için davranışlarını değiştirip gözyaşı akıtmadan ağlamaları, etkilidir! Zira konuşup, sorununu anlatamadığı için, başvurdukları doğal yol, budur. Saf'lıkları (Katıksız ve katkısız olmaları hasebiyle kullanılmıştır.) Bedenlerinin ve beyinlerinin arı (Arı: "Ak-Temiz-Pak" anlamında kullanılmıştır.) olması ve bağlı davranışları, bu özelliklerinin bir göstergesidir. Girizgâhtan çıkıp, gelelim ana temaya.
Depremde, göçükten çıkarılan o küçük çocuğun; başına gelenleri henüz anlayamaması, betonların altında beklerken ne olup bittiğini bilememesi, çaresizliği, kurtarmaya gelenlerin sorularına cevap verememesinin sonucu, felaketin onu ne denli korkuttuğunu, heyecanlandırdığını merak ediyorum! Henüz ölümün ne demek olduğunu kavrayamaması, sütunların altında ne kadar bekleyeceğini, annesine ne zaman kavuşacağı tahmininde bulunamamasını aklıma getirdikçe, çaresizliğin baskısı, duygusallığımı arttırıyor.
O bebek ve diğer tüm masum bebekler için, daha doğru bir ifade ile insan için yıllar, su gibi akıp geçtikten sonra doğal olarak yaşlanılıyor. Beden ve beyin yıpranıp, fonksiyonlarını yerine getiremez oluyor! O bebek, 65 yaş grubuna katılıp yaşamını sürdürürken, biraz daha ileri bir yaş da; tedirgin eden, korkutan, tedavisi şimdilik mümkün olmayan hastalığın pençesine takılıyor ve o pençeden maalesef kurtulamıyor!
Günümüzde; yiyip içtiklerimizin, kimyasal katkılarla korunup, geliştirilmesi ve böylece doğallığını yitirmesi, sağlıklı yaşamımız için önem arz ediyor! Diğer taraftan soluduğumuz havanın kirlenmesi, ormanların yanarak küle dönüşmesi, bazı bölgelerde yağışların azalması ve kuraklık tehlikesinin baş göstermesi, tedirginliğin ciddi sorun olarak yaşamımızı etkileyeceği gerçeği karşımızda dururken, pek dikkate almıyoruz. Çünkü biz ulus olarak; adamsendeci, boş verici, kuralsız "Biz değil, ben" merkezli sorumsuz bir toplumuz. Ama unutulmamalıdır ki, her sorumsuzluğun ağır bir bedeli vardır! Hatta bazılarının bedeli çok ağır ödenir! Henüz yarasını saramadığımız deprem gibi!
Yer altı suları insan eli ve artezyen marifetiyle çekiliyor, bu durumun gezegende doğa olaylarına neden olabileceğini, ama insanın bunu an itibarı ile fark edememesi, fakat sona doğru yaklaşıldığında şekil itibarı ile sorumluluğun müsebbibi olacağını umursamaması, çok düşündürücüdür! Oysa bir süre sonra bu ve buna benzer: "Benden sonra tufan" düşüncesinin, getirdiği iklim ve mevsimlerin değişmesindeki sebeplerden biri olabileceğinin algılanmaması, önemli sorunlardan birinin kaynağıdır. Dünya nüfusu çoğalmakta, üretim yeterli şekilde geliştirilememektedir.
Kuraklık ve diğer doğa olayları, insan yaşamını gelecekte daha etkili biçimde, müdahale edecektir! Bu nedenle eksik tedbirlerin, bedensel ve beyinsel fonksiyonların, diğer kirliliklerle birlikte dumura uğramasının sebebi olabileceği, calibi dikkattir. Hatta bu durumun çoğalıp olağan sayılabilecek hale geleceği varsayılabilir. Çünkü benzeri pek çok neden, düşüncelerimin bu yönde gelişmesine sebep olmaktadır!
Durumun, insanın aklını başından alıp; düşünmesini, konuşmasını, yiyip içmesi ile diğer fonksiyonlarının uygulamasını bozan, engelleyen hastalıktır ve adı: "Alzheimer"dır. Henüz nedeni tam aydınlatılamayan hastalık, beyin hücrelerinin programlanandan daha erken ölmesi nedeniyle ve yaş ile birlikte gelişmektedir. Ama Alzheimer hastalığında bu süreç, çok daha hızlı ve erken olmaktadır! Alzheimer; beyindeki sinir hücrelerinde, normal olmayan protein birikmesine bağlı olarak gelişmektedir! Beta amiloid olarak tanımlanan bu proteinler zaman içinde artarak, beyin dokusundan atılamaz hale dönüşmektedir! Oysa Beynin normal fonksiyonlarını yerine getirmesi için, sinir hücrelerinin birbiri ile bağlantı kurması gerekmektedir!
Alzheimer'ın önüne geçme yolunun; kitap, gazete okumak, bulmaca çözmek, hobi edinmek,(TDK hobiyi: Heves, uğraş ve merak şeklinde açıklamıştır.) düzenli sosyal aktivitelerde bulunmak,(TDK aktiviteyi: Etkinlik olarak tarif etmiştir.) yeni insanlarla tanışmak, yeni bir dil öğrenmeye çalışmak beyin fonksiyonlarının(TDK fonksiyonu: İşlev olarak tanımlamıştır.) canlı tutulması olduğu belirlenmiştir. "Parantez içindeki açıklamalar, sözcüklerin anlamını, unutup hatırlayamayanlar için yazılmıştır" Öneriler: Alzheimer'dan; korunmak, uzak durmak sağlıklı, mutlu ve sevinçli yaşamanız, içindir.