ASFALT, KİNİN VE EKMEK ARASI
VALİ RECAİ GÜRELİ tarafından dikilen ve Muğla dışından gezi amaçlı gelenler tarafından “Ağaçlı yol” diye tanımlanan; Avustralya kökenli, kalın bedenli, çabuk büyüyen, toprağın suyunu çok emen, boyu yüz metreyi aşan, uçucu yağından yararlanılan bu özel ağacın adı“Okaliptüs”tür. Bunu herkes bilir. Ancak yetmiş yıl evvel bu adı bilmez, yerine yerel ağızla: (Sulfata ayeci) diye telaffuz ederdik. Sulfata “Kinin”di. (Kinin Sulfatı) sözcüğünden kısaltılmıştı ve sıtma hastalığının mücadelesinde kullanılırdı.
OKALİPTÜSLERİN gölgelediği kısa yol’a, Kuzey yönünden girildiğinde, maalesef asfaltlanmadığını görürsünüz. Kötü haliyle bırakıldığı için de; vergi veren, oy kullanan askerlik yapan yurttaş tarafından haklı olarak şikâyet edilir. Hanımlar da bu şikâyete katılır ve ısrarlı biçimde nedenini sorup, niye bekletildiğini ve geciktirilmesini eleştirir. Eleştirilen makam Büyükşehir Başkanlığıdır ki, bu adres yanlıştır!
ÇÜNKÜ yolun kavşak girişindeki başlangıcından itibaren belli bir bölümü, Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanındadır. Büyükşehir Başkanlığının sorumluluğuna isabet eden bölüm ise; Kavşaktan dönülüp Marmaris istikametine giderken, sol taraftan Akçapınar’a ulaşılan giriş noktasından başlamaktadır.
ANLAŞILDIĞI gibi yolun, iki sorumlu kuruluşu bulunmaktadır. Öyle ise önce Karayolları Genel Müdürlüğüne sormamız gerekiyor. “O kısacık mesafeyi niçin asfaltlamıyorsunuz? Araç gereç, malzeme ve makine parkınız devasa boyutlarda. Ama hizmet vermiyorsunuz. Tüm Dünyada tanınan bir bölgenin, kısa mesafeli bu özel yolu, berbat haliyle bırakılmıştır. Neden ihmal edildiği yurttaş tarafından haklı olarak merak edilmektedir? Herhalde bir sebebi var ki, beklemektedir?
BÜYÜKŞEHİR’e de, sormak durumundayız. Sizin sorumluluk alanınıza giren payı niçin asfaltlamıyorsunuz? Turizm mevsimi açılacak. Hizmet ne zaman getirilecek? Elbette bir çalışma programınız var. Bu durum dikkate alınıp düşünülür, ama düşünmenin asfaltlamaya faydası yok. Sonuca varmak için; biraz bastırmak, hız yapmak ve işi çabuk tutmak gerekmez mi? Yoksa sizin açınızdan da mı, bir neden var?
SAYIN Büyükşehir Başkanı! Söz konusu yolun, Dünyada tanınan turizm bölgesinde bulunması ve her iki tarafın okaliptüs ağaçları ile gölgelenmesi nadir olarak rastlanır. Bu görüntü, geçmişten beri süregelen dikkat çekiciliğini günümüzde biraz daha arttırmış ve daha da ilginçlik kazanmıştır. (Genel toplumsal kanı) Zemine asfalt sermek yerine, bu mesafeye kayrak taş veya kilit taş döşeyip ayrıca güzelleştirmek uygun olur mu bilmiyorum!
SAYIN Büyükşehir Başkanı, size düşündüklerimi yazıyorum… Bu alanda tebessüm ettirici çalışmalar gerçekleştirmeyi, buraya romantizm katmayı ve gezi amaçlı gelen yurttaşa: “Buraya bayılıyorum, ömrüm hayran olduğum bu Cennette nihayet bulmalı.” Şeklindeki duygusu ile iç çektirebilmeyi hiç hayal ettiniz mi? Varsayalım ettiniz. Örneğin, adının: “Uluslararası aşk ve sanat yolu” olarak belirlenmesi makamınızca nasıl değerlendirilir? “Saçma bir fantezi” diye düşünüp elinizin tersiyle iter misiniz? Yoksa “Neden düşünülmesin elbette, düşünülebilir.” Diyerek kapıyı açık tutar mısınız?
SANATÇILAR ve sanatseverlerle birlikte oturup, böyle bir konuda fikirlerini dinlemeniz ve değerlendirmeniz sonucu, o zeminde, sanatsal ve ekonomik bir “ilk” sizce gerçekleştirilebilir mi? Mesela: “Uluslar arası Aşk ve sanat yolu” adı size ne kadar yakındır? Veya bir başka ad’la, alkışlanabilecek, şaşırtıcı bir proje üretilebilir mi? Böyle bir projenin bu alanda şekillendirilmesini ve hayata geçirilmesini nasıl değerlendirirsiniz? Ve sanatçıların harika bir sonuç çıkaracağına inanır mısınız?
BU ve buna benzer mükemmel düşünceleri bulup projelendirecek başarılı teknik kadro ve sanatçılar hemen yanınızda. Ayrıca üniversite ve özellikle sanatseverler her zaman olduğu gibi umarım, sizi destekleyecektir. Tüm bunların ötesinde; zaten bilgi ve görgünüzün, bu tür bir projeyi olumlu bakmanızı, altına imza atmanızı, hayata geçirilmesini ve başarılı bir sonuca ulaşılmasını yetecek nitelik ve nicelikte olduğuna, inanıyorum.
MERHABA bay tostçu! Zaman içinde, iki veya üç kez gelip mekânınızda gerek ailemle ve gerekse arkadaşlarımla, ürününüz olan yarım ekmek arası tost’u dişledim(!) Halkın yediği içtiği gıdalarla ilgili sorumlu makamların sizi, halk sağlığı için denetleyip denetlemediğini çok merak ediyorum! Kullanılan malzemelerin ve bunları kullanan personelin sağlık bilgisi kurallarına ne denli uyduğunu da ayrıca ve olabildiğince merak ediyorum. Bakın! O ekmeklerden tost olmaz çünkü sağlık açısından çok düşündürücüdür!!! Dolayısı ile bastırıp incelttiğiniz, gevrettiğiniz, kızarttığınız yarım ekmek yenmesine yeniyor da!
SORUMLU makamlar illâki şikâyet gelsin diye bekler. Çünkü bizde resen tedbir alınmadığından; olay yaşanır, sonra “Gerekli tüm tedbirler alınır(!)” Sonunda da, ne zaman biteceği belli olmayan hukuki süreç başlatılır. İşyeriniz çeşitli boyutlarda neden özel tost ekmeği yaptırıp, onu servis etmez de, o yarım ekmeği yedirir merak ediyorum! Sizdeki ekmeği tost diye yiyenlerin hepsi de, geldikleri şehirlerde; harika, lezzetli ve yumuşak tostlar yediğini belki tahmin ediyorsunuzdur.
AYRICA ekmeği bastırıp, kızartıp tost(!) diye yedirerek, bununla “Meşhur” sıfatını nasıl edindiniz ona da şaşıyorum, hayret! Standartlara uygun tost ekmeğini daha özenli, daha mükemmel yapıp sunmak, sağlık kurallarına uymak ve malzemede halk sağlığını dikkate almak zorunda olduğunuzu bilmiyorsanız hatırlatırım. İşinizle ilgili görgünüzü, sağlık bilginizi geliştirmelisiniz ki, gelecekte “Ünlü Tostçu” diye anılmayı hak edin.