ASKER UĞURLAMASI/ ATATÜRK KARTPOSTALI/ İLİKKANSERİ
İçişleri Bakanlığı, zaman zaman telefon mesajı ile dolandırıcılar hakkında "Hemşerim uyan!" mesajı gönderir. Bu mesajla yurttaşın dikkati çekilip tehlike hatırlatılır. Gerçi yurttaşımızın uykusu ağırdır, ama yararlı olacağı da muhakkaktır. Ancak dolandırıcılar boş durmaz. Altı ay kadar önce, il merkezine gelen üç kişi; biri eline bayrak almış, diğeri bir tabak içine küçük şekerlerden koymuş, öbürünün elinde de, bir şişe kolonya, ha bire dolanıyorlar. Acele, ürkek ve tedirgin davranışlarla önlerine kim çıktıysa kolonya döküyor! Kolonyayı döker dökmez, diğeri şeker tabağını uzatıyor. Akabinde para tepsisi göbeğinize dayanıyor.
Tepsi uzatmanın ülkemizdeki anlamı "Para at" Demektir. "Ne parası?" diye sorulduğunda "Asker uğurlaması" Diye yanıtlar. "Peki, siz kimsiniz?" deyince cevap vermeden hızla uzaklaşır. Bu il'in yerli yurttaşı değildir! Asker uğurlaması ile ilgili amaçları olmadığı kesindir. Amaç önlerine gelenden avanta para toplamaktır. Suç oluşturacak durum yaratmamaya çalışırlar, örneğin: "Dayıoğlu askere gidecek, fakir olduğundan vatandaştan para topluyoruz" Der, durumu hafif sıyrıklarla idare eder. Mümkün oldukça akşama kadar işi bitirmek, çok kişiye şeker yedirmek hedefleridir.
Öğretmenevi kapısında karşılaştık, bana da aynı işlemi uyguladılar. Durumu çaktım ve zokayı attım. "Ne zaman uğurluyorsunuz?" diye sordum: "Akşam" dediler. "Buradan mı, gidecek" sorusuna, "Evet" diye salladılar. "Saat kaçta?" dediğimde, "Amca işimiz var, üç/beş kuruş vereceksen ver, vermeyeceksen oyalama" Diye ukalâlaşınca, "Akşam otogara gidip, cebine 200 lira koyuvereyim, diye düşünüyordum da, ondan soruyorum" der demez, hemen cıvık hamur gibi yumuşadılar: "Amcacığım sen bize ver, biz zaten onun için para topluyoruz, kendine veririz" dediler, ama: "Size güvenemem, sizin ne olduğunuz, kim olduğunuz belli değil" deyince, kızdılar "Hadi lan yürüyün, ağız yapıyor, bunun niyeti başka!" deyip tüydüler.(Bu arada hemen polise telefon edip, eşkâl bildirdim.) Doğru düşünmüşlerdi, Caddeden bir polis aracının geçmesini gözlüyor, onları oyalıyordum. Ne tekim aşağı yukarı, 2/3 saat sonra, dörtnala eski garaja doğru kaçarken görünce, polis müdahalesi gerçekleşmiş gibiydi. Kaçıyorlardı, çünkü kim oldukları ortaya çıkacaktı.
Geçen hafta gittiğim şehirde gördüm ki, avanta para toplamanın öznesini değiştirmişler. Palyaço kılığına girip ellerini yüzlerini boyamışlar ve toplumun hassasiyetini kullanarak bu kez ellerine Atatürk kartpostalı alıp, üzerine de, çocukların ilgisini çekecek şeker koymuşlar. Ve yine her önüne gelene uzatıp para topluyorlar. Bu durumda bir suç unsuru yoktu. Polis veya Zabıta müdahale edecek olsa: "Ekmek parası kazanmak için Atamızın kartpostalını hediye ediyorum, kaç para verirlerse alıyorum, ne var bunda?" deyip paçayı yırttırmayacaklardı! Ancak bu şahıslar da, "Asker uğurlaması" diye para toplayan kişilerle tıpa tıp birbirine benzeyen kişilere benziyor hatta yine "Onlardı" denilebilir. (Çünkü alışmış kudurmuştan beterdir) Ya avantadan yollarını buluyorlar, ya da bir yere hizmet ediyorlar!!!
On beş gün evvel pastanede otururken, içeri düzgün kıyafetli elinde birkaç adet fotoğraflı kâğıt bulunan bir şahıs girdi. O gün hanımlarda kalabalık grup halinde oturuyorlardı. Elindeki kâğıtlarda, bir/iki çocuğun fotoğrafı vardı, belgeler tıbbi rapora benziyordu veya öyle düzenlenmişti veya fotokopiydi.
Dolandırıcılığı becerenler, kimlerden para alınacağını bilir. Örneğin: Şahsın elinde tuttuğu kâğıtta, üç küçük çocuğun fotoğrafı vardı. Ve bu çocukların ilik kanseri olduğunu söylüyordu. Şahsi parası ile ameliyat ettireceğini,(Yalan! Kanserli hasta tedavi ve ameliyatları ücretsiz) Ancak parasının yetmediğini söylüyor, dolayısı ile para toplamak zorunda kaldığını belirtiyordu. Şahsın halinden sahtecilik akıyordu. Çocukların başını tıraş ettirmiş ve saçlarını kazıtmıştı. Durum tam ve eksiksiz bir vicdan sömürü senaryosunun, sahneye konulmuş haliydi ve oynanıyordu. Senaristi, yönetmeni ve oyuncusu da kendisiydi.
Günlük yaşantımızda rastladığımız dolandırma yöntem örnekleri, hiç eksilmiyor bazıları çok eskiden beri aynen sürdürülürken, bazıları yeni üretiliyor. Seç seçebildiğini, ye yiyebildiğini deniliyor gibi sanki!