ATMOSFER OKSİJENSİZ KALACAK VE MAALESEF YAŞAM SONA ERECEK
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi için araştırma yapan bir ekip, artan Güneş radyasyonu nedeniyle Dünya'da yaşamın bir milyar yıl sonra yok olacağını hesaplamış. ABD ve Japonya ortaklığında yürütülen araştırmada, Dünya'nın oksijen seviyesinde çarpıcı bir düşüş olacağı tespiti yer alırken, bunun da, Dünyadaki yaşamı sonlandıracağı belirtildi. Dünya'daki mevcut oksijen düzeyi, insan ve hayvan yaşamına uygun olarak yüzde 21 seviyesinde. Japon Toho üniversitesinden Kazumi Ozaki, New Scientist sitesinde yaptığı açıklamada: Şunu keşfettik ki, Dünya'nın oksijenleşmiş atmosferi daimi bir özellik değil"(alıntı)
Bu durumda Atmosfer oksijensiz kalacak, maalesef insan ve hayvan yaşamı sona erecek! Bu tür bilgiler son derece ilgimi çeker. Daha önce belirttiğim gibi 1970'li yıllarda, bir ulusal gazetede (Nasa) çıkışlı haberde: ".35 Yıl sonra Türkiye de kuraklık yaşanacak" Diye yazıyordu. O gün yazıyı okuyup, "Daha otuz beş yıl var, o zamana kadar kim öle kim kala. Allah kerim" deyip, diğer güncel haberleri okumaya geçtim. Gerçi bu habere dayalı olarak, henüz ülkemizde çok acil tedbir gerektiren büyük bir kuraklık görülmemişse de bu sonuçtan, gelecekte böyle bir olayın yaşanmayacağı anlamı çıkarılmamalıdır.
Nitekim mevsim değişiklikleri nedeniyle yağmurların az yağışı, barajların dolmaması, Dünya'nın ısınması ve bazı ülkelerdeki kuraklıklar bunun belirtisi olarak değerlendirilmektedir ki; apartmanlarda, yağmur sularının tedbir amaçlı toplanıp biriktirilmesi için çalışmalar projelendirme safhasındadır.
Hep söyleyip duruyoruz: Teknoloji yaşamımızın her anını etkiliyor ve pek çok kolaylık sunuyor. Ancak buna karşın, virüsün bir an'da Dünyayı etkisi altına alması ve milyonlarca insanı öldürmesi ise calibi dikkattir! Doğa olayları korkunç boyutlarda birden gelişiveriyor. Örneğin: Tsunami kıyı kentler için bir deprem kadar ciddi, dehşetli ve tahrip edicidir! Herhangi bir doğa olayının gücü karşısında, insanoğlu ve teknoloji; çaresiz, zavallı ve biçare kalmaktadır. O devasa güç karşısında da, yapılacak hiçbir şey yoktur!
Tsunami, deprem, taşkınlar ve Orman yangınlarını anımsayınız! Teknoloji sayesinde olayları evimizde bir film gibi izliyoruz. Yaşamak çok güzel! Ama doğayı: Bedeninizi ve bebeğinizi koruduğunuz gibi koruyup kollarsanız, güzel. Cehaletin hüküm sürdüğü yıllarda, insanın zavallılığı acınacak haliyle yerlerde sürünüyordu. Ancak Atatürk Cumhuriyetinde; eğitimli, medeni ve demokrasi ile yetişen aydın yüzlü yurttaş; hedefini seçtiğinden çağdaş ve modern Türkiye yüceltmeyi sürdürecektir!
Doğa, insanları bazen acımasızca cezalandırıyor. Çünkü eğitilmemiş insan tipi, gelecek için yeterli planı olmadığından, düşünmeyi gerekli bulmuyor. Bu nedenle doğayı; acımasızca, insafsızca, merhametsizce kullanıyor, "Hani benden sonra tufan" der gibi. Hatırlayın; o denizlerin kirliliğini, piknik alanlarının iğrenç pisliğini, plastikleri, şimdide oraya buraya atılan yeni ve oldukça tehlikeli! Kirlilik ürünü: Cerrahi maske!(Mikrometre/milimetrenin binde biri ölçütünde parçalanıyor, gıda yolu ile bedene giriyor) Tarım alanları, dere yataklarına yapılan konutlar ile inşaatlarda kullanılan deniz kumu, ayrı bir sorun!
Bu ve benzeri onlarca sorumsuzluğu, istisnaların dışında maalesef eğitilememiş cehalet gerçekleştiriyor. Eğitilmesine rağmen, çıkarları uğruna; kuralları, insani kavramları ve ahlaki değerleri hiçe sayanları da pek tabii ayıplıyorum. Çünkü onlar sorumsuz yaşamları ile insan olmanın utancını yaşatıyor.
Önümüzdeki yıllar, hele bir milyar yıla kadar görmemiz mümkün olmayacak zamanda, kim bilir daha neler yaşanacak? Bu vurdumduymazlık sürerse, insan nelerle karşılaşacak? Ne zararlar ödeyecek tahmin edilmesi zor. Ama inandığım bir şey var ki, çağın veya çağların en büyük olayı olacaktır, mutlaka. Bu da: Uzaylılarla, Dünyalıların buluşması olasılığıdır. Ama ne zaman?
Çünkü yıllardır merak edilir. Uzaydaki bir başka gezegende yaşayan canlıların olduğu hep varsayılır. Ama bu güne kadar bir temas gerçekleşmemiştir. Böyle bir buluşma, insan varlığı için çok büyük ve inanılmaz değişiklere yol açacağı muhakkaktır! Hatta Dünya'nın belki de yeniden bir medeniyet olarak kurgulanabileceğini düşünmek saflık değildir! Hatta geleceğin teknolojik gelişmeleri, günümüzdekiler göz önüne alınarak değerlendirildiğinde, inanılması güç ve şaşırtıcı buluşlarla karşılanacağı hayal olmaktan çoktan çıkmıştır.
Ama halen, insanımızın bitmeyen olumsuz davranışlarından birini hatırlamak durumundayız. Bu; insafsızca kullanılan yeraltı sularının geldiği bugünkü durumdur ve gelecek için büyük tehdittir. Kazılan kuyular ve "isteyenin bahçesine burgu ile açtırdığı artezyenler", yer altı sularının tükenmesinde bir faktör. Sonrada: "Kuyularda su yok" diye şikâyet edeceksiniz. Hem müsebbibi olmak, hem de yakınmak biraz tuhaf oluyor!
1960'larda, artezyene kolay izin verilmezdi. "Ama şimdi önüne gelen herkes bu sistemle istediği gibi yer altındaki suyu çıkartabilmektedir." Ne tekim, şehir merkezinde bile, evinin küçücük avlusuna artezyen tesisi kurdurup yeraltı suyu çıkarana rastlayınca, çok şaşırdım!
Ulusun; gelecekteki neslinin yaşayacağı bu ülke için, planlı programlı ve daha hızlı kalkınma modeli konusundaki düşüncemi, açıklamak isterim! Geçmişteki Devlet Planlama Teşkilâtı, bu iş için çok ciddi ve zorunluluğu, bugün her zamankinden daha çok hissedilen bir kurumdu. Böyle bir teşkilatın yeniden kurulup işlerlik kazandırılmasının, elzem bir tasarruf olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu kurum; ülkeyi yöneteceklerin atacağı sosyal ve ekonomik adımlarda, danışmanlık görevini üstlenir. Öngörülerin değerlendirilmesi, planlanması, projelendirilmesinin, merkezi niteliğinde ve niceliğinde bir kurumdur. Bir ülkede böyle veya buna benzer bir kurumun bulunmaması; sıkıntıların, yanlışlıkların, olumsuzlukların kapı önünde bekleşmesi halini, normal zamandan çok daha çabuk gerçekleştirir.