BAK SONRA ONU DEMEDİN DEME!
Kötü durumda kalındığında veya karşılaşıldığında, içinde bulunulan o an'a şükredilirken, daha kötü bir hal ile karşılaşmamak için söylenen bir atasözü vardır. Çoğumuz biliriz: "Allah beterinden korusun" Denir. Virüs(Bulaşıcı hastalık yapan mikrop)-Türkçe anlamını bilmeyenler için- Birdenbire Çin'de baş gösterip, yine Çin'de umulmadık rakamlarda ölümlere sebep olmaya başlayınca ve üstüne üstlük insanı ürküten hızla Dünyaya yayılınca, çok ciddi kaygılar oluştu. Ve pek tabii, ülkeler tedbir için paçaları sıvadı. Fakat iki Akdeniz ülkesi ciddi sıkıntıdan kurtulmak için hala tüm gücü ile çaba sarf ediyor. Ancak bu arada, Türkiye durumu önceden haber almış gibi, bazılarından daha hızlı biçimde tedbir geliştirdi.
Türkiye; bu hızlı virüs salgını karşısında, özellikle yaşlı delikanlılarını korumak amacı ile 65 yaş ve üzerindekilerin dışarı çıkmaması ve evinde kalmasını istiyor, ama yaşlı delikanlılar da buna itiraz ediyordu. Görevliye yerel ağızla: "Oğlum, ölüüsem ben ölcen. Bu Allah'dan geldi. Evde galısam, daha çabık ölürün. Eye öl deyosan, unu deecem yok" Diyordu. Bakanlık biraz daha sıkı bir uygulama ile: "Bir daha sokağa kaçarsan, akşam babana söylerim" esprisi ile: "Hadi bakalım şimdi dooğru eve." Diye geri gönderdi. Çünkü sağ olası yaşlı delikanlı, konunun önemini anlayamıyordu.
Ancak; Sağlık Bakanlığı/İçişleri Bakanlığı sokağa çıkma yasağını getirirken, Örneğin: Türkiye'deki, resmi Psikolog ve Sosyal Hizmet uzmanlarını "EvindeKal" programında görevlendirip, sokağa çıkmak isteyen yaşlı delikanlıların ikna edilmesi için, neden bir çalışma başlatmamıştır? Merak ederim. Çünkü ülke çoğunluğu, kural tanımaz yurttaşlardan oluşur, ama kibarlığından ötürü(!) devlete zahmet olmasın diye, kendi kuralını kendi koyar ve onu uygular.
"Dışarı çıkma, Evde Kal!" kararında önem arz eden konulardan biri de, TV programlarıdır. Sabah kalk Coronavirüs, akşam yat Coronavirüs. Ölü sayısı/diri sayısı, pozitif sayısı derken yaşlı delikanlılar: "Delikanlılık gidiyor elden, bir şey beklemeyin artık bizden" Dercesine moral çöküntüsü içinde olduklarından, evde kalmak istemiyorlardı. Ruhsal sorun neden olabilir mi, acaba diye düşünüyorum.
Evde kalmak aslında kitap okumak için bulunmaz fırsat. Ama bir sorun var ki, ürkütücü! TV haber yayınları yaşlı delikanlılar başta olmak üzere herkesin sinirlerini bozuyor. Virüs sanki adım adım üzerinize geliyormuş gibi duygu yaşatıyor. Hani: "Nush: ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı ürkütülmektir!" gibi bir durum yaşanıyor. Hiç olmazsa, Türk komedi filmlerinin geçmiş yıllarda çekilenlerini (Geçmişe özlem ve gençlik yıllarını anımsama adına.) Ama özellikle Kemal Sunal filmlerinin ekrana getirilmesi, haberlerden bunalanları sanırım biraz rahatlatır ve eve bağlar. Çünkü: geldi gelecek, bulaştı bulaşacak, karantinaya alınırsam ne yaparım? Ölürsem kaç kişiyle defnedilirim? Her halde artık perde iniyor! Gibi düşüncelerden kurtarır.
Yaşlı iki delikanlı hemşerimiz, bank'a oturup sohbet ederken: "Evinize gidin, çıkmayın!" ricası için gelen görevlilere: ".beş dagge, hava alam dedik. Unu da mı, çok gördünüz? (Hemşerimiz, durumun ciddiyetini kavramakta zorluk çekiyor. Ömür boyu hava aldı, ama hala hava alma peşinde!) "Ancı oturuvedik. Evde otursam, hanımınnan aaşama gadan hır/gür ediyoz. Öölesi mi eyi, böölesi mi eyi? Deeve bakam?" Deyip konuşmasını bitiriyor.
Arkadaşı sözü kapıyor ve görevliye: "Arkıdeş! Benim hanım, çok yaaşakdı. Aazını aşdı mı, nereyi kapadıyon, bi hafda gonuşuu. Undan, acık boreyi geldik. Kafa dinnecez." (Bu hemşerimin, hava ile pek işi yok, sorunu kafadan. Çünkü beyin kalmamış, tamamını hanım yemiş bitirmiş!) ".ameliyat dokdoru gibi el yıkımegden ellemiz börtdü. (Ellerini uzatıp gösteriyor.) Bi yeri elleyoz, dooğru burmanın başına. Yıkı bakam, köpürt bakam. Güleş devilenin ağzını köpürtdügü gibi, biz elimizi köpürdüyoz. Bag hunnara!(Tekrar ellerini gösteriyor) Mancar(Pancar) gibi. Hafdı da, bi galıp sabın bitipduru. Başa mı çıkaa bu?" Deyince, içinden: "Yeter be amcam" Diyen görevliler, "Peki madem, daha fazla oturmayın ve aralıklı oturun. Ama çabuk evinize gidin, bizi de zor durumda bırakmayın." Dediğinde, iki yaşlı delikanlı: "Tamam tamam, bıgırık daha oturup kalkıyoz, acık bıdıreşiverem" Deyip, biraz oturmuşlar, ama içleri rahat etmediğinden kısa süre sonra, evlerine gitmişlerdir.
Bu arada virüsle ilgili, insanların aklına türlü çeşitli sorular gelmiştir: "Ne oluyor? Ne haldir bu böyle? Bu nasıl salgın? Dünyanın sonuna mı geldik? Yoksa yeni bir Dünya mı kuruluyor?" gibi merak edilen durumlar, yurttaşın aklından tren katarı gibi geçiyor.
Tesadüfen, geçen hafta kahve muhabbetinde yaşlı yurttaş, yerel ağızla: "Bakın arkadaşlar! Bu işler büyük devlet işi. Önüne geleni öldüren bu musibet, büyük devlet icadı.Yaşlıları göçürecekler(Ölecek) Gençler kalacak. Zaten nüfus arttı, kalabalık çoğaldı, ekmek/aş yetmiyor." Demesi bir tesadüftü ve kendince geliştirdiği düşünceydi. Ancak genel kanaat; virüsün laboratuarda üretildiği, 2003 yılından beri bilindiği, üreten ve üretildiği ülke adı paylaşılan videolarda telaffuz edilse de, doğruluğu teyit edilmiyordu.
Yaşlı delikanlılar! Kurallara saygı duymalım ve evde kalalım. Virüs hükmünü insafsızca sürdürüyor. Yaşamakta olduğumuz zaman çok kritik. Yurdumuza, ailemize ve sevdiklerimize olan sorumluluğumuzu unutmayalım, işin tadını kaçırmayalım ve gelişmeleri çok ciddiye alalım. Şehirdeki sosyal mekânlar kapalı. Evde oturmak, virüsten kurtulmanın tek ve son çaresi. Bak sonra, onu demedin deme! Sen eve girmezsen, devlet seni eve sokar.