BAYANLARIN BACAĞI VE BALDIRI AÇIK, AYIPTIR GÜNAHTIR
Devletin önemli bir kuruluşunda görevli bir memur, Avrupa Kupası Şampiyonluğunu kazanan voleybolcu bayanlar için ki, Sayın Cumhurbaşkanı kendilerini tebrik ve teşekkür etmiş olmasına rağmen, hiç olmayacak bir nedenden ötürü, yarışmayı ve takımı eleştirmiştir. Memur eleştirisinde: "Bayanların bacağı ve baldırı açık 18-20 yaşlarında olmaları, maçları milletin önünde yapmaları, Batı'nın kültürü ile giyindirilip, milli takım ve bilmem nerenin sultanı denilmesi, ayıptır, günahtır." demiş. (Sultan sözcüğü, bilindiği gibi İslam devletlerinde hükümdara verilen unvan'dır. Tabir Müslüman hükümdarların, özellikle Sünni kısmına aittir. Sözcük Arapçadan alınmıştır ve iktidar sahibi demektir.) Dolayısı ile akademik eğitiminde hukuk okuyan bu memur -Filelerin Sultanları- sloganını, takımın galibiyeti ve Avrupa şampiyonu olması nedeniyle, sevincin hazzını yaşamak için söylendiğini bildiği halde, uygun bulmamasını anlamak mümkün değildir. Bu kişinin Dünya'ya nasıl baktığı, nereden baktığı, nasıl gördüğü ve yanı sıra uluslararası bir yarışmada kuralların uyulmasının zorunluluğunu dikkate almadan ve bu özelliğe dikkat etmeden, kıyafetleri nedeniylede -Ayıp ve günah- sözcükleriyle yorumlaması münasip olmamış ve Diyanet İşleri Başkanlığı hukuk müşaviri olan bu görevliye yakışmamıştır.
HERŞEY ÖNCE İNSAN İÇİN
Çağın gelişimine, pek çok konuda diğer uluslarla birlikte ayak uydurmamızın zorunluluğunu dikkate almayan bu memur, spor müsabakasında "Batı kültürü ile giyinme" dediği tarzı acayip bulmuştur. Oysa Sayın Cumhurbaşkanının Batı kıyafetleri içinde bir manken kadar şık görünümü ile TBMM üyeleri, bürokratlar (Kendisininde bir bürokrat olması hasebiyle bu kategoriye dahildir.) ve diğer kamu görevlilerinin günlük yaşamlarında aynı tarzda giyindiğini unutmamalıydı.
LAF OLA BERİ GELE
Bu durumda, zorunluluk gereği kurallara uygun spor giyim için, laf ola beri gele tarzında eleştiri yapması calibi dikkattir. Hâlbuki evindeki elektrikli aletlerden tutunda, geceyi aydınlatan ışığı, cebindeki telefonu, kolundaki saati, masasındaki bilgisayarı, bindiği otomobili, uçağı ve diğer an itibarı ile akla gelmeyen teknolojik ürünlerin pek çoğunu, Batılı ülkelerin yıllar önce ürettiğini ve bunlardan, Dünyadaki tüm insanların yararlandığını hatırlamaması ise bir başka tuhaflıktır.
TÜRKİYE'YE KARŞI DÜRÜST DAVRANILMALIDIR
Bir spor müsabakasında, hanım oyuncuların kıyafetlerini eleştiren hukuk okumuş bir kamu görevlisinin, kişisel düşünceleri, ülke için bir şey ifade etmemesi "Önemli değil, herkes istediği gibi düşünmekte serbesttir." diye değerlendirilebilir. Ancak akademik eğitimli bir görevlinin, hanımlar arası müsabakada giyilen kıyafeti dikkat çekerek çıplaklıkla eşleştirmesi, şaşkınlık nedenidir. Sonrasında, bu ve buna benzer, konuşma ve değerlendirmeler, Avrupalı bir Başbakanı Karl Nehammer'in, kültür farklılığı nedeniyle şu sözleri sarf etmesine neden olabileceğini düşünüyorum! Avusturya Başbakanı: ".AB ile 18 yıl önce başlayan, ancak 5 yıldır donmuş durumda olan müzakere sürecinin resmen sonlandırılması, AB'nin, Türkiye'nin birliğe katılma şansının olmadığını, açıkça ifade etmesi gerekir. Türkiye'ye karşı bu konuda dürüst davranılmalıdır, çünkü Türkiye'nin tam üyeliği, Avusturya için kesinlikle kabullenilmeyecek bir durumdur.-Alıntı-" diye konuşması üzüntü nedenidir.
ENGEBELİ PARKARU SIFIR HATA İLE GEÇMEMİZ GEREKİYOR
Anlaşılıyor ki, bizim AB ye girmemiz maalesef; kültür sorunu, insan hakları sorunu, askeri darbeler, 82 Anayasası, nüfus sorunu, sözde Ermeni soykırımı ve diğer sorunlar nedeniyle sıkıntılı durum arz etmektedir. Oysa birliğe katılmak için, önümüzdeki engebeli parkuru, sıfır hata puanı ile geçmemiz gerekmektedir! Dolayısı ile işte hendek, işte deve ya geçersin ya düşersin. Baktın olmuyor vazgeçersin, çünkü bu durumda zor görünüyor AB'ye girmek. Fakat ulus olarak AB'ye katılmak istiyoruz, kendimize güveniyoruz ve vazgeçilmeyeceğini biliyoruz. Dolayısı ile önünde sonunda AB'nin Türkiye'yi kabul edeceğini de varsayıyoruz.