BAYRAM HAZIRLIĞI TEBESSÜMLERİ
TV kanallarından birinde ve bir reklam akışında, sabah uyanan bir çocuğun, uyurken komidin üzerine konulan yeni ayakkabısını görünce, sevinçle ayakkabılarını eline alıp, yatağının içine koyduğunu görünce, çocukluk günlerimi anımsadım. Babam memurdu ve tabii düzenli bir geliri vardı. Her yıl Ramazan bayramında, benim için bir takım elbise diktirir, bir çift yeni ayakkabı yaptırırdı. O yıllarda, şehrimizde çeşitli hazır elbise ve ayakkabı satan işyerleri yoktu, mutlaka siparişe istinaden el emeği ile üretilmesi gerekiyordu ki, onunda sıkıntılı bölümü ölçü vermeye gitmenizdi. Bu durumu tuhaf karşılayıp, garipsemeyin! Nedeni: Tembellikti, ihmaldi ve sorumsuzluktu, çocukluktu.
MUHABBET
Muhabbet; zamanı en iyi, en güzel ve acısız şekilde yok eden yöntemdir! Örneğin: Arkadaşlarınızla oturmuş sıkı bir sohbet oluşturmuşsunuzdur, öte taraftan terzinin belirlediği saatte gidip ölçü aldırmanız şarttı. Ama sohbet; öyle tatlı, öyle güzel ve öyle merakınızı depreştirmiştir ki, içinizden: "Terzi, biraz bekleyiversin, kaçmıyoruz ya. Konu çok heyecanlı, sonunu dinleyeyim öyle gideyim" diye düşündürürdü, çocukluk işte! Sonuçta terzinin işini aksatır, onu da kendinize benzetirdiniz!
BAYRAMA YETİŞMEZSE YANDIK!
İşte bu düşünce, sizinle birlikte gelişeceği için büyüdüğünüzde de, randevularınızı kaçırdığınızda, sürekli mazeret uydurup(Yalanı ve doğruyu birbirine karıştırır, inandırıcılığı güçlendirilmiş palavra atışı yaparak özür dilersiniz) "Sonu geliversin, anlatılan bitiversin, dinleyip öyle gideyim" düşünüşü, terzinin işini zorlaştırırdı ve elbiseniz bayrama yetişmeyebilirdi. Çünkü akşam yaklaşmış, işyerlerinin kapanma vakti gelmiş, bir gün geçmiştir.
KEPENKLER KAPANIYORDU, EYVAH!
Bir koşu, bazen hızlı adımlarla yetişmeye çalıştığınız terzi, tam dükkâna geldiğiniz sırada kepenklerini kapatmaktadır. Durur ve: "Oğlum nerde kaldın? Kaç saattir seni bekliyorum" deyince, hemen yalana başvurup: "Okuldan ancak çıktık, koşarak gelirken düştüm, ondan geç kaldım" deyince, terzi; kalitesi ve inandırıcılığı düşük kapasiteli bu yalanı, yemez ve: "Ben babana söylerim, her zaman seni bekleyemem" diye yanıtlayınca, "Aman etme, tutma. Babama söylersen Cennetten çıkanı yerim" demek zorunluluğu doğardı! Neyse, uydurulan yalana tebessüm ettiği zaman ise, insafa geldiği anlaşılır ve durumu babamla konuşmazdı.
NEYSE. ÖLÇÜMÜ VERMİŞEM DEFTERE KAYDETTİRMİŞEM
Ölçüyü verdim, deftere kaydetti ve: "15 gün sonra uğra prava yapacağım. Sakın Armut'un sapı, üzümün çöpü diye, yalan dolanla beni kandıracağını sanma, vallahi babana söylerim. Annadın mı?" sorusu, kesinlik kazanmış karar niteliğinde olunca: "Evet anladım" dedim.
NAMAZ YA TERAVİH NAMAZI GİBİ UZUN SÜRERSE?
Aradan zaman geçip on/beş gün olunca, bayrama bir hafta kalmıştı. Gittiğimde, dükkânda kimse yoktu, ayakkabıcı komşusu: "Namaza gitti, gelir. İşin varsa git, yarım saat sonra gel" dedi. Fırsatı değerlendirmek için, hemen koşar adımlarla arkadaşların gidebileceğini tahmin ettiğim yere ulaştım. Vardığımda kimseyi bulamadım, ama bir iki yer daha vardı, belki oradadırlar diye yeniden koşturarak o noktayada eriştim. Ama orada da, yoklardı. Yanımdan geçen birine, saati sordum! Eyvah zaman çoktan geçmişti. Hemen geri döndüm, ama jet hızı ile döndüm. Terzi: "Geldin mi?" diye sordu: "Evet çoktan geldim, ama siz yoktunuz" dedim. (Hani, ilk ölçü alma günü, kaç saattir seni bekliyorum, her zaman bekleyemem babana söylerim demişti ya, nazire olsun diye, bende öyle söyledim.) "Namazda idim" yanıtı verdi. "Evet komşunuz söylemişti, haberim var" gibilerden bir şey demedim.
HENÜZ TEYELLERİ SÖKÜLMEMİŞTİ
Dikilen, ancak eğreti dikiş anlamına gelen teyelleri sökülmemişti. Neyse ceketi giydim, sağından solundan, omuzlardan düzeltmeler yaptı, birkaç yerini düzeltti, böylece epey bir zaman uğraştı. Nihayet son pravada bitti. Üzerimden ceketi çıkarırken, "Şurada pantolonunu da giy, onunda varsa düzeltmelerini yapalım" dedi, kısa sürede o da düzenlendi, Terzi: "Yarın akşam üzeri gel elbiseni al" deyince: "Amca, benim işim çıkabilir(Terziye, bu palavrayıda yediremedik) unuturum, acaba siz gönderebilir misiniz?" diye sorduğumda: "Biz sabaha kadar çalışacağız, çocukların işi çok. Onun için sen gelip alacaksın!" dedi. Bu cevap biraz emir nitelikli olunca sinirlendim (İnsanın haddini bilmemesi çocukken başlıyor!) ve içimden öfkeli şekilde: "Tamam, annadık!" diye geçirdim. Ama içimden geçirdiğim yanıt, dışarı çıkarken zarif bir telaffuz şeklinde idi: "Peki amcacığım ben gelip alırım, hay hay" a dönüştü.
SİZE GÜZEL ANILARLA DOLU BAYRAMLAR DİLİYOR ve İSTİYORUM!
Geçmişte ben ve yaşdaşlarım, bu tür tebessüm katkılı anılardan oluşan, çok bayramlar yaşadık. Şimdi de, ulusumuzun geleceği siz yurttaşlara.. Nice nice mutlu, sevinçli ve sağlıklı bayramlar diliyor ve bunu içtenlikle istiyorum.