CAHİLİN MİNNETİ BOLDUR HAKKINI ARAMASI ZORDUR

 

 

Arapçadan dilimize geçen bir sözcük vardır, taife.  Anlamı: "Birinin etrafındakiler" demektir. Bu birileri kim diye düşünüp merak ettiğinizde, piramidin en üstündeki Cumhurbaşkanı makamının bir adım mesafesindeki ricaldir. Yani devlet yönetiminin üst basamaklarındaki devlet kadrolarıdır; Bakanlar, müsteşarlar, danışmanlar, daire başkanları ve diğerleri... Durum yerel yönetimlerde de, şekil olarak aşağı yukarı aynıdır. Fark, piramidin devleti yönetiyor olmasıdır. Her iki mekanizma, sistem olarak birbirine benzerlik gösterir.

 

Bu hafta sonu, seçimlerin ufukta görünmek üzere olduğunu ve zaman içinde rastlanabilecek klasik görseli değerlendirip, özet olarak sunmayı düşündüm.

 

Efendim, geçmiş yıllarda partiler, mahallelerdeki kayıtlı üyelerine oy kullandırarak seçim yapar ve bu üyelerde söz konusu seçimle, delegeleri belirlerdi. Delege seçimlerinde yoğun kulisler yapılır, gruplaşmalar bu tür seçimlerin olmazsa olmazı olarak tezahür ederdi. Ayaküstü ve fiskoslu kulis dedikoduları, fokurdayan kazana benzemesi doğaldı. Oy kullanan üyelerin ağızlarında gezen, delege adayları; artısı/eksisi ile eleştirisi ve övgüsü aynı kazana atılıp iyice karıştırılır, sonuç iyi ve kötü haliyle ortaya çıkarılırdı! Delegeler, gruplaşmalar nedeniyle bazen öyle kişilerden seçilirdi ki, bunu özellikle belirtmeliyim, bazıları için insanın ağzı bir karış açık kalırdı, çünkü evlere şenlik seçim sonuçları şaşkınlık yaratırdı! Delege, seçime katılacak adaylar için fevkaladenin fevkinde önemliydi. Zira bundan sonraki aşamada, başta milletvekili olmak üzere, il merkezlerinde Büyükşehir belediye başkanları ve ilçe belediye başkanları için, sorumluluk arz ederdi.

 

Çünkü delegeler, devletin genel ve yerel yönetimindeki oluşumların, tercihlerini belirleyen şahıslardı! Bu şahısların pekâlâ yanlış dokunmalara sebep olabileceği, seçimlerde oy kullanacak partilileri olumsuz yönde etkileyebileceği muhakkak gözü ile bakılabilirdi, bunun adı da ön seçim olarak belirlenmişti. Zira delegelerce yapılan tercihler, adayın alkışlanmasına yetmeyebilirdi! Bu sebepten ötürü (Genel Merkez, kendince ülke çıkarları için; temsil kabiliyeti, nitelikleri ve performansı yüksek bir aday göstermek durumunda kalıyordu) Bazı değişiklikler yaparak adayları kendi belirliyor, dolayısı ile bu iradenin sandıkta yüksek oranda belgelenmesi hali, genel merkez tercihinin tasvip görmesi anlamı taşıyordu.

 

Ancak genel merkezin, üzerinde özellikle durması gereken ve hassasiyet göstermesi icap eden önemli husus:(Bu durum, altı çizilen yoğun bir yurttaş istemidir!) Milletvekili adaylarının, Büyükşehir Belediye başkanının ve yerel belediye başkanının, mümkün olduğunca yerleşik ve yerli halk arasından seçilmesi ve bu kıstasın göz önünde tutulması önem arz etmektedir.

 

Meclis, Yaz tatilinde iken, parlamenterler yoğun olmasa da yurttaşlarla görüşme gerçekleştiriyor, sanki gizliden gizliye hazırlık yapılıyor gibi bir hareketlenme var. Durumu gözlemleyenler içlerinden: "Acaba yakın beride bir seçim mi var?" diye düşünmeden edemiyor!

 

Örneğin: Yerel yönetimler zamanında gerçekleştiremediği bazı eksiklikleri, "Varsayıyorum, unutuluverir" gerekçesiyle, seçime yakın zamana kadar bekletip, halk ağzı ile:(Belediyenin hakkını yemeyelim, çalışıyorlar) Denilmesi için, sokakların yeniden düzenlenmesi gibi birkaç günlük iş bile seçmeni bayağı sevindiriyor. Halk: "Sokaklarımız güzelleşti! Ancak birde kaldırıma park eden otomobillere müdahale etmeyi becerebilseler" deyince, yanındaki hemşerisi: "Becerirler, becerirler. Nasıl olsa acelesi yok. Daha arkada seçim çok" diye yanıtlıyor(!)

 

Yerel yönetimler hangi partiden olursa olsun, seçilmelerinin tek nedeni halka hizmet etmektir! "Ben yaparım, hem de en iyisini yaparım. Belediyeyi en iyi ben yönetirim" diye seçim meydanlarında nutuk atmalarının tek sebebi iyi hizmet sunmaktır. Yapmıyorsa veya yapamıyorsa nedenini halk sormalıdır, sebebini öğrenmelidir, uygulamalar beğenilmiyorsa eleştirmelidir. Bu bir haktır, çünkü seçen halktır.

 

Sayın yurttaş! Bir sorununuz için yerel yöneticinin makamına gittiğinizde; nezaket sınırları içinde, kırıp dökmeden, kaba saba konuşmadan, sorunu kahve muhabbetine dönüştürmeden görüşebilir sorunlarını anlatabilirsin. Ama o makama muhabbet etmeye gitmediğini hep hatırlamalısın!

 

Yurttaşın; görüşme ve sorununu anlatma kültürü henüz belli bir düzeye erişmediğinden ve gelişmediğinden, derdini anlatmakta sıkıntıları vardır. Yurttaş, tevatür ve dedikoduya çok önem verir, aslıda astarı da, olmayan duyumları ciddiye alır. Son söz: Cahilin minneti boldur, boş lafa kulak kabartması çoktur, ama hak araması zordur!

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI