Bu milletin gençleri, askerlik görevi için kışlaya giderken, bayramdaki çocuklar gibi; sevinçli, heyecanlı ve mutlu olur, durum yurttaşımızı şaşırtmaz. Ama bazı emperyalistleri şaşırtıyordur, diye düşünüyorum. Şaşırmakta haklılar, çünkü Avrupa insanının, ülkemiz yiğidoları kadar yürekli olamayacaklarını varsayıyorum! Nedeninin de, Atatürk gibi; Türkiye Cumhuriyetini kuran bir kahraman, zeki bir diplomat, eğitimci bir düşünür, geleceği gören zürra ve iktisatçı, muhteşem korkusuz yiğit bir Komutandan, kaynaklanmasının duygusallığı, bizde olabildiğince önem arz eder! Tabii bunun yanı sırada, ülkemiz bütününü, yiğidoların harman olduğu yurt olarak değerlendiririm.
ANCAAK
Yurdumuzun genç yurttaşı, daha çocuk yaşta iken evinde, babasının belinde veya elinde silahı gördüğü için, aşinalığı başlar. O çocuk, ergenlik veya delikanlılık çağında, bir gün incir çekirdeğini bile doldurmayacak bir konu içeriğinden ötürü, gelişmeyen tartışma kültürü ile arkadaşı veya biri ile ağız dalaşına girer. Önce; normal, sonra yüksek sesle, ancak biraz sonra galiz küfürlerle devam eden tartışma, daha sonra itişip kakışma ve sonunda yumruklaşmaya dönüşünce, araya girenlerin marifetiyle ayrılırlar. Öfke kontrolü yapamayan bu iki genç insanımız: -Bu hesabın yakında sorulacağını- birbirlerinin yüzüne karşı haykırarak, o an kinle hırsla yollarını ayırırlar.
SİLAHI BELİNE SOKMUŞTUR
Ayrılan yollar, bir zaman sonra çakıştığında, her an hazırlıklı olan bu kişilerden biri veya ikisi, ruhsatlı olmasa da, bir şekilde ateşli silah edinmiştir. Sonunda, geçmişte kalan ama kin'i devam eden o tartışma, genç insandan birinin ölümü, diğerinin uzun yıllar cezaevinde kalması ve gençlik yıllarını orada geçirmesiyle sonuçlanır. Aileler büyük acı ve perişan halde, yıllarca ağıt yakarak genç insanların acısını, gözyaşları ile kalplerine gömmekten başka yapacakları hiçbir şey yoktur.
SAYIN BAKAN
Bu noktada, izninizle sorup öğrenmek istiyorum, çünkü merak ediyorum. Halkın, bu denli silahlanması; gözyaşına, genç insan ölümlerine, ailelerin acılara gark olmasına neden olurken, Zatıâliniz toplumsal disiplini tesis etmek ve silahsız bir toplum oluşturmak üzere köklü bir tedbir düşünüyor mu? Çünkü silahsız yurttaş, bu silahlardan ürkmekte ve korkmaktadır. Söz gelimi, silah taşıyıp taşımadığını bilmediğiniz kişiyle, herhangi bir konuda tartışmaktan kaçınsanız bile, şahıs bir bahane bulup masum yurttaşı tartışmaya çekerek, sorun yaratıyor, problemi büyüterek ilgisiz yerlere sürüklüyor ve sonunda belinden, silahını çıkarıp vuruyor. Öte taraftan: "Neden yol vermedin?" diyen ağzı küfürlü, beli silahlı şahıs, karşısındaki masum vatandaşa tekme tokat giriştiğinde, karşı taraftan savunma hamlesi görünce şahsı vuruyor. Durduk yerde: "Sen bana neden yamuk bakıyorsun?" deyip, itişip/kakışma ile başlayan hırlaşma birden büyüyor ve sonunda yerde kanlar içindeki ceset, morga kaldırılıyor.
SAYIN BAKAN
Durumun aslında daha da, vahim boyutlarda olduğunu düşünüyorum. Toplumu tedirgin eden ve yüreğini ağzına getiren bu kural tanımaz, disiplinsiz silahlar; masum yurttaşın, hiç yoktan veya olabildiğince basit bir nedenden ötürü öfkelenen silahlı adamların, hışmına uğraması ve vurulması ülkemizde ne yazık ki olağan bir durummuş gibi gelişiyor. Yani: Bir millet ürkek ve korku içinde yaşıyor. Zatıâlinizin İçişleri bürokrasisinden gelen bir bürokrat bakan olması, konuları ve detayları en ince ayrıntısına kadar bilmenizden ötürü, millet için bir şans olduğunu telakki ediyorum. Masum yurttaşımızı aklınıza getirdiğinizde, takdir edersiniz ki, durum can ve mal güvenliği açısından endişe vericidir.
DÜĞÜN/DERNEK BİR NEVİ ATIŞ POLİGONU
Durumu sadece düğün-dernek olarak değerlendirmeyelim, hakeza diğer kutlamalarda da, silahlar eğlenceye dâhil ediliyor! Böyle törenlerde, silahla havaya ateş etmeyi her vatandaşın anlaması mümkün değildir. Deve ve Boğa gibi hayvanları güreştirenleri, At yarıştıranları insan anlayabiliyor. Hadi onlar neyse. Ama havaya mermi sıkmak neyin nesidir, ateş etme an'ı itibarı ile insanı hoşnut eden yanı neresidir? Yoksa havaya mermi yağdırırken insan kendini; Efemi, yoksa işgalcilerle çarpışan bir yiğit mi veya eli/beli silahlı birkaç kişiyi vuran zanlıyı, bir yerde kıstırıp teslim olması için uyarı ateşi yapan polis mi, sanıyor acaba? Bu gibi şahısların ruh halini anlamak gerçekten zor! Allah, akıl fikir versin demekte yetmiyor! Mermi bedava olsa bile, silah bir eğlence aracı olmamalıdır.
KLAKSON ÇALAN VE HAVAYA MERMİ ATAN
Bir yanda; düğün veya sünnet konvoyunda durmadan klakson çalan, diğer yanda havaya ateş eden yurttaş. Hele düğünlerde yetmedi ötesinde ve gece karanlığında, araç içinden rastgele ateş eden bir insanın o an aklının ve şuurunun yerinde olup olmadığını (İçki içmemişse) Merak ederim! Çünkü bazı il, ilçe ve mahallelerde müzikli törenler, evlerin arasında, sokaklarda yapılmaktadır! Bu sırada töreni balkondan izleyen masum insanlar rastgele ateşlenen silahların mermilerine hedef olup hayatını kaybetmekte ve şahıs durduk yerde cinayet işlemektedir.
BELDE SİLAH TAŞIYAN POLİS VE DİĞER GÖREVLİLERDİR
Ateşli silahı belde taşımanın, sadece güvenlik ve diğer resmi güçlere ait olduğu yasalarla belirlenmiştir. Sivil yurttaşın silahı ruhsatlı olsa bile, belinde taşıyamayacağının bilinmesine rağmen yasaya uymayanlara rastlanması, aykırı davranan bu gibi şahıslar için biraz daha ağır müeyyidelerin getirilmesi, masum ve kurallara saygılı yurttaşın her türlü güvenliği için, fevkaladenin de üstünde, önemlidir.
Düşüncemi yazmayı, sıradan bir yurttaşta olsam, sorumluluk anlayışım gereği görev addediyorum.