ÇARIKLI ERKÂN-I HARP

Temel gıda maddemiz ekmeği fırından alırken, baktım ki tezgâhın arkasında genç bir hanım çalışan, elinde süpürge ve faraşla zemini süpürüyor. Sıradan çıkıp, fırının yan tarafındaki kapısına doğru yaklaşarak, diğer çalışandan, ekmek satışı yapılan bölümde temizlik yapan bayanla görüşmek istediğimi ve her ne kadar zahmetse, kendisine haber verilmesini rica ettim. Çalışan gidip, kısa süre sonra o genç hanımla birlikte yanıma geldi.

İsmimi söyleyerek, kendisine bir şey soracağımı belirttim. "Buyurun sorun" dedi. Dedim ki: "Bakın, raflarda satışa sunulan on'larca ekmek var ve yurttaş sıraya girmiş. Siz ise elinizdeki süpürge ve faraşla, göstere göstere zemini süpürüp temizlik yapıyorsunuz. Sizce, bu yaptığınız doğru mu?" Diye sordum, yanıt: "Değil tabii, biliyorum. Ama başka yapacak bir şey yok" dedi. "O zaman fırın sahibine durumu anlatın, bu tür temizliğin sakıncasını belirtin, görenlerin tepki gösterebileceğini söyleyin ve elektrikli süpürge alıp alamayacağını sorun. Temizlik elektrikli süpürge ile yapılırsa, daha sağlıklı olur, yurttaş daha temiz ekmek tüketir" deyince, "Tamam söylerim. Alırsa ne ala, almazsa ben karışmam, sorumluluk bana ait değil" dedi. "Pek tabii, sorumluluk size ait olamaz, yeter ki siz durumu detaylıca patronunuza anlatın!" deyip, konuşmayı bitirdim ve tekrar sıraya girdim.

 

İki gün sonra aynı fırından yine ekmek alırken, zeminin elektrik süpürgesi ile temizlendiğini gördüm. İçimden fırın sahibini tebrik ettim. İşte, aklı başında bir fırın işletmecisi. Temizlik, fırın sahibinin içinde varmış ki, bir yurttaşın konuyu dikkat çekmesi ve ricası ile sorunu çözmüş. Bravo, alkışlıyorum ve kendisini tebrik ediyorum!

 

Sırası gelmişken, bir mükemmel insanı daha, köşeme almayı zorunluluk addettim. Hafta içinde öğle vakti eve gelirken, (35) plakalı bir otomobil, oturduğum sokakta ters istikamette ilerliyordu. Nihayet geldi ve bir iş yerinin karşısına, aracını baş bodoslamadan kaldırıma çıkarırken, arka bodoslama zorunlu olarak yolda kaldı ve o haliyle park etti! Sürücü araçtan inince: "Beyefendi" dedim, "Sokak tek yön, ama siz ters istikametten girdiniz ve buraya kadar gelip, otomobilinizi park ettiniz. Zabıta gelse, trafik gelse zor durumda kalmaz mısınız?" diye sorduğumda, sağa sola baktı: "Ağabey kusura bakma, ben yabancıyım bilemedim" dedi: "Ama bakın otomobiller, tek yönde park etmiş, durumu fark etmediniz mi?" diye sorunca da: "Ağabey boş ver yahu, merak etme bir şey olmaz. Ben Muğla'ya sık gelir giderim,(Daha 10 sn önce, yabancıyım bilemedim demişti!) Muğla Zabıtası anlayışlıdır, bir şey demez! Hem zaten buralara gelmezler! Siz yabancısınız, Muğla'yı tanımıyorsunuz, hemen anladım(Şahıs, belli ki her bir şeyi şıp diye anlıyor) Nerelisiniz acaba?" diye sorunca: "Boş verin nereli, olduğumu!" diyerek kestirip attım. Bu kez: "Ne iş yapıyorsunuz?" Sorusunu yöneltti: "Serbest çalışıyorum, ne iş bulursam yapıyorum!" Dedim, (Yaşımı uygun bulmadı ki, nasıl yani) Der gibi kaşını kaldırdı, geldiği mekâna giderken: "Siz yüreğinizi ferah tutun ağabey, korkmayın bir şey olmaz" diye hatırlattı!

 

İşte iki tip yurttaş! İkinci, her ne hikmetse beni şehre sonradan göç edip yerleşen biri gibi değerlendirdi ve hükmi karakuşiden karar verip, absürt hatırlatmasını yaptı. Bence bu tür yurttaşın eksisi çok, artısı çok azdır. Kural tanımayan, on numara münasebetsiz! Fırıncı mı? Onu tekrar tebrik ediyorum.

 

Fakat şimdi okuyacağınız kendine; hesaplı, tedbirli ve sorumlu yurttaşa şaşıracaksınız(!) Torosların eteğindeki bir il'in, bir ilçesinden, otomobili ile köye giden yurttaşı yolda trafik ekibi durdurur. Polis, ehliyet ve kimlik istediğinde, sürücü kimliğini verir. Polis: "Efendim, ehliyetinizi de rica ediyorum!" dediğinde, Sürücü: "Yok" der, polis: Kaşlarını çatarak" "Pardon! Anlamadım" demek zorunda kalır. "O zaman araçtan inin." Diyen polis, kontak anahtarını alır ve "Beyefendi, ehliyetsiz buraya kadar nasıl geldiniz?" Sorusunu yöneltir, verilen cevap: "Ben 15 yıldır ehliyetsiz otomobil kullanırım, ehliyet almadım. Bugüne kadar hiçbir ekip durdurup, bana ehliyet sormadı, belki sizde sormayacaktınız, ama siyah cam filmlerini görünce durdurdunuz. Onun için benimde, sizinde kabahatiniz yok, suç cama yapıştırılan siyah filmlerde. Polisler şahsın hem aklından, hem fikrinden şüphelenir ve otomobili aramaya başlar. Arka koltukta bir çakar ve boş silah kılıfını görünce, sorarlar: "Beyefendi bu çakar'ı nerede kullanıyorsunuz? Ayrıca kılıf var, ama silah nerede?" diye merak ederler, cevap: "Benim, gideceğim köyde büyük bir üzüm bağım var, domuz sürüsü gece geliyor, üzümlerimi talan ediyor, zarar veriyor. O zaman çakar'ı yakıyorum, çakar ışığından korkan domuzlar, ürküp kaçışıyor." Peki: "Bu boş silah kılıfı neyin nesi" diye soran polise verdiği yanıt: "Efendim, kılıf ileride alacağım, silahın kılıfı! Silahı almadan kılıfını aldım ki, silah alırken belki para yetmez, hem silah hem kılıf pahalıya mal olur, en iyisi cebimde para varken, onu aradan çıkarayım" dedim. Polisler, birbirlerine bakar ve sorarlar: "Peki silahı nerede kullanacaksınız?" şahıs: "Domuz sürüsünü kovalarken, kullanacağım" diye yanıtlar. Polis, tüm bu anlatılanlara rağmen; otomobile el koyar, cama koyu renkli film takmak, yasal olmayan çakar bulundurmak ve ehliyetsiz araç kullanmaktan yüklü bir ceza uygular. İşte buda bir yurttaş, ülkemizde bu yurttaştan milyonlarca var.

 

Ekmek üretenlerin başkanı yurttaş, demiş ki: "Ekmek, aptal toplumların temel gıda maddesidir!" Tasalanmayın başkan bey. Köyde oturup; acı yavan, kuru soğan karnını doyuran yurttaşa, ülkemizde: "Çarıklı Erkân-ı harp" denir! Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi?

 

(*Çarıklı erkân-ı harp: Anadolu köylüsünün kurnazlığını ve her konuya duyduğu merakını ifade etmek için kullanılagelen hoş bir deyimdir. "Ekşi sözlük")

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI