ÇÜNKÜ BUNA ÇOK İHTİYAÇ VAR!

     ÇÜNKÜ BUNA ÇOK İHTİYAÇ VAR!

 GEÇEN yıl, yerel seçimlere üç ay kala sağlık müdürü ile görüştüğümde: “…hastane, 100 yataklı olacak ve tüm donanımı ile büyük hastaneleri aratmayacak ve seçimlerden önce açılacak!” deyince, biraz düşünüp, daha ihalesi yapılmamış. “Ortada fol yok, yumurta yok, hatta tavuk bile yok!” diye kendi kendime mırıldandım. Ama Sağlık müdürünün, “Mutlaka bir bildiği vardır!” diye düşündüm, “Eğer seçimlerden evvel açılırsa, bunu alkışlarım.” diye aklımdan geçirdim. Zira çok önemliydi, yurttaş üniversite hastanesine taşınmayacak, evinden yürüyüş mesafesindeki hastaneye eskiden olduğu gibi gelip gidecekti.

 ÖZETLE, zaman çabuk geçti. İttifaklar kuruldu, yerel seçimler yapıldı, Büyükşehirlerin en irileri el değiştirdi ve yaşam eskisi gibi yine kendi mecrasında akmaya başladı, hastane onarılma sürüyordu, Suriye’de de, savaş devam ediyordu. Bu arada Dünya’yı ilgilendiren zengin, ama sorun yaratan Doğu Akdeniz enerji kaynakları bulunmuştu.

 DOĞU Akdeniz’de, petrol ve doğalgaz yatakları bulundu dense de, ben bunun önceden bilindiğini düşünüyorum! Çünkü havzanın, uzun yıllar önce tespit edildiğini aklımdan geçiriyordum! Zira 35/40 yıl önce, Anadolu coğrafyasının çölleşeceğini, içme sularının azalacağını uydudan belirleyen ülkenin, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz yataklarının tespitini de, yapabileceğini ve hatta gerçekleştirmiş olabileceğini teorik olarak varsayıyordum. Gerçi uydudan kaynakların tespitinin yapılıp yapılamadığını bilmiyordum. Ancak ileri teknoloji kullanan ülkenin bunu belirleyebileceğini ihtimal dahilinde görüyordum.

 

KIBRIS konusunda, yıllarca yapılan müzakereler sonunda, bir gün K.K.TC kurulacak, tanınması halinde bağımsız devlet olarak karasularında doğal kaynak yatakları arayabilecek, bu da, hiç bir ülke tarafından itiraz edilemeyecekti. Ancak tanınması bazı ülkeleri yakından ilgilendiriyor ve o ülkeler için çok önem arz ediyordu. Bu da tanımamanın geçerli bir ret gerekçeydi.

 ANCAK K.K.T.Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanındı. Bu nedenle doğal kaynak araştırması yapabileceği, bulunan petrol ve doğalgazdan pay almasının hak olduğu, bu hakkın garantör devlet Türkiye tarafından korunacağı açık seçik belirtildi. Ama o ülkelerin bu paylaşımı reddetmekteki esas nedeni, sonunda; Türkiye de refahın artacağı, ekonomisinin güçleneceği, aktivitesinin etkinleşeceği, sanayisinin ve tarımının gelişeceği bir realiteydi. O zaman bu hesabın yapılıp durumun dikkate alınmasında; paylaşımın her haliyle sakıncalı ve engellenmesi gerektiği dikkat çekiliyordu ki, altının kalın çizgi ile çizilmesinin; hem siyaseten, hem çıkarlar açısından ve hem de, ekonomik yönüyle isabetli olacağı mutlaktı.

 SORUNUN kapalı kapılar ardında oluşturulan politikalara yön verdiği de muhakkaktı! Çünkü bu güne kadar ne kendileri, ne de Dünya’daki diğer ülkeler K.K.TC’yi siyaseten tanımamışlardı ki, zaten bu önceden düşünülerek belirlenen ve kesinleştirilen bir sonuçtu.

 ASLANLARIN yakaladıkları hayvanı boğazladıktan sonra, birlikte yedikleri gibi, ret edici ülkeler, Akdeniz’e savaş gemilerini göndererek meydan okuyan fotoğraf oluşturmaları, bu düşüncenin teyidi olarak değerlendirilebilirdi. Ancak bu arada S/400’ler de, Türkiye’ye intikal etmeye başlayınca fotoğraf verenleri, Muğla ağzı ile konuşturup durumu karikatürize etmeyi düşündüm ve şöyle bir konuşma oluşturdum: “Anaa! Füzüle heş durmudan gelipduru, hindi n’oluyoru gari?” diye tedirgin oldukları, sonucu için: “Hedendi, baken yavrım!” diye S/400’ü yorumladıkları, içlerinden birinin: “Teyarilemiz düşese uzman neederiz bakam!” dediklerini, hayal ederek kurguladım. Umarım birazcık tebessüm edersiniz. Şimdi tekrar dönelim hastaneye.

 ONARILIP düzenlenen eski hastanenin, Temmuzda, açılacağı haberi duyulduğunda, düşündüm ki: “Göz açıp kapayıncaya kadar Temmuz gelir, ondan sonrası kolay. Hastaneyi açıldı bil!” deyip, açılışı dört gözle beklemeye başladım.

 DURUMU görmek için bu tarihten iki/üç ay önce, hastaneye uğradım. İçeride bir Allah kulu çalışıyor, boru ağzı açıyordu. “Selamünaleyküm emmi.” Deyince: ”Ve aleykümüselam” Dedi, ”Herhalde Temmuz’a yetiştirmek için uğraşıyorsun?” diye sordum, yanıtı: Orta Anadolu da ki bir il ağzı ile verdi: “Temmuz’a memmuza yetişmez. Zaten benden başka çalışan yoh” dedi. “Neden?” deyince rahatsız oldu: “Yahu neyesini n’pacan gardaşım, neye soruyon? Açılmaz işte!” deyince soruyu yineleyince “Neye soruyon bu gader? Sen necisinkine?” dediğinde, birden,durumu değiştirmek için: “Ben hem geziyom, hem iş arıyom ağabey biliyon mu?” dedim. “Yahu sen ne iş yapacankine?” diye sordu: “Hasdaneye girecem, pansımancılık yapacam! Ben pansımancıyım! Esgerde öğrendim, biliyon mu?” dedim. Birkaç saniye yüzüme baktı, “Hasdane açılınca gel bahalım, sağa iş virelim. Hadi gule gule.” Diyerek kışkışladı.

 YÜZÜME bakarken, “Bu adam tam değil” diye aklından geçiriyordu eminim. O an, hastanenin; Temmuz’un, Ağustos’un ve de Eylül’ün sonuna kadar yetişip yetişmeyeceğini düşündüm. Ve “İnşallah yetiştirilir” diye mırıldandım. Çünkü bu hastaneye yurttaşımızın çok ihtiyacı var!

YAZARIN DİĞER YAZILARI